Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '13

 
Kategori
Dostluk
 

Acıyorum. 5 : Dostluklara

Acıyorum. 5 : Dostluklara
 

Başlık aslında çok kısa oldu. Amacımızı anlatamadı. Aslında, kızıyorum, dostluk sandığımız aldatıcı ilişkilere, demeliydim. Çünkü hayat boyu ne insanlar tanıdık. Bazısını çok sevdik, kalpten bağlandık, “iyidir,” dedik; sonra da bir baktık ki, arkamızdan konuşuyor; kuyumuzu kazıyor; kıskanıyor; çekemiyor; ve nihayet üzüle üzüle bıraktık.

Oysa, özellikle gençlikte arkadaşlıklar ve dost sandığımız insanlar bizim için ne kadar önemlidir. Artık, annemizden babamızdan kopmuşuzdur. Önemli olan çevremizdir, işte o çok önem verdiğimiz insanlardır çevremizde. Çoğu kez, gecelerimiz, gündüzlerimiz birlikte geçer; ve anıları bizimle sürüklenip gelir. Ve sonunda onlar da tükenir.

Bu arkadaşlıkları, dostlukları; hadi daha basitinden alalım içten ilişkileri sonunda ne bitirir, ne yer, ne kemirir de sonunda ; o can arkadaşlar birer uzak insan olup çıkarlar.

Arkadaşlıkları, dostlukları yiyen, mahveden, paçavraya çeviren şey nedir?

Zaman mı?

Zaman geçer, onlar başka yöne, siz başka yöne doğru hareket edersiniz. Çıkarlar ayrılır; artık birbirinizi göremezsiniz. Gördüğünüz zaman konuşacak pek fazla şey bulamazsınız :

“Ne’haber, Nasılsın?”
 “Valla benden iyilik sağlık, sen nerelerdesin, neler yapıyorsun…” dan ötesi gelmez.

Oysa bu insanlarla daha önce nece uzun saatler harcamışsınızdır. Nerelere gitmişsinizdir. Ne serüvenler yaşamışsınızdır ; kankan olmuştur seninle. Ama işte, şimdi, konuşacak söz bulamazsınız. Bulsanız bile, ötekinin söylediği her söz sana batar gibi olur. İçinden: “Bu ne biçim adam olmuş..” diye geçirirsin ve anlarsın ki, karşıdaki adam, kısa pantolunlu bir çağdan beri tanıdığın insan değil… Değişmiş. Bambaşka bir insan olmuş. Sen bir Edebiyat Öğretmenisin, oysa o artık bir Mühendis… Eskiyi düşün. O günlerde ikiniz de aynı romanları okurdunuz, aynı şairlere takılırdınız; aynı mahallenin kızlarına göz koyardınız… ne oldu? Zaman geçti gitti; bambaşka yönlere doğru yol aldınız. Çevreler değişti. Espriler değişti. Ve artık siz başkasınız.

En acısı da nedir bilir misiniz? Artık aynı esprilere gülememek. Oysa, eskiden tekrar tekrar anlatılan fıkralar vardı. Hepsi de aptalcaydı. Ama anlatıldığı zaman o meclisteki herkes kasıklarını tuta tuta gülerdi. Yok artık … Gülemezsiniz. Gülseniz bile ne kadar yapaydır.

Ne demiş şair : “Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz…”

Artık o gülüşler yok. Besbelli büyük adamlar olmuşsunuz. Ve ciddi insanlar. Artık o eski espri yeteneğiniz de yok. Ve her şey , hesaplıca; her şey birbirini kollarcasına. Aman yanlış yapmayalım de birbirimizi kırmayalım, çabasıyla. Ama kırılır. Bir şey olur, ve bir dal aniden kırılır ve biter…!

Evet, gençlikte belki yüzlerce değilse bile, ne kadar çok arkadaşımız vardı. Sonra yavaş yavaş hepsi dağların ardında kaldı.

Belki biraz da biz, bilerek isteyerek unuttuk. Çünkü çıkarlar çatışması başlamıştı; toplumsal sınıflar ayrışmıştı… O zengindi, biz orta sınıftandık… İşte öyle bir şeyler bozulmuştur. Ne yaparsınız. Fakat, üzücüdür.

Bir de iyi sandığınız, güvendiğiniz insanların kalleşliğiyle sarsılmak vardır. Bir gün kapısını çalacağın bir insanın senin arkandan fırıldaklar çevirdiğini öğrendiğin zaman ne yaparsın. Bazen kızarsın; bazen deli olursun… Ama çoğu kez de sessiz kalırsın. Çünkü bir yanlışlık yapılmıştır. O seni, sen onu yanlış anlamışsınızdır. Biraz fazla güvenmişsinizdir.

Aslında fikirleriniz hiçbir zaman tam olarak uyuşmamış; hiçbir zaman o kadın senin baktığın yöne bakmamış… Ama sen öyle sanmışsındır.

Bazen de insanlar dostluk çerçevesi içinde, birbirlerinden nefret edebilirler mi? Veya niye nefret ederler? Niye birbirlerine oyun oynarlar?

Çeşitli nedenleri var. Gerçek nedenler; sanal nedenler… Kişiler bir yerde birbirlerinden kopabilirler ama bunu çok kolay da birbirlerine söyleyemezler. İp bir yerde kopar. Çare yoktur.  Derinden kopmuş bir ilişkiyi, ilelebet sürdürmenin de alemi yoktur.

Ve ondan sonra, dostlarımız olur ve düşmanlarımız olur.

Herkesin vardır.

Allah düşmanızı az etsin, dostlarımızı çok. Çünkü artık yaşlandıkça daha çok yalnız kaldığımızı anlıyoruz. Çünkü bize ne kadar çok kişinin kalleşlik ettiğini biliyoruz.

Ama orada bir dost var ki, o gerçek bir dosttur. Her şeye karşın insandır, seni düşünür ve böyleleri çok azdır. Belki de bir tane. Bir tane bile olsa yeter.

Bir insan, bir insana yeter. Yeter ki insan insan olsun.

Diğer yandan acıyorum, boşuna dost saydığım dostluklara, insanlara ve onlarla geçirdiğim günlere… Ne kadar aldanmışız. Ama belki aldanmak bile güzeldi.

Arkadaşlıkların, dostlukların hayali bile güzeldir. Gerçek dostluklar olmasa bile. Herkesin kaşığındaki kendine. Ne yapalım. 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..