Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '11

 
Kategori
Güncel
 

Adaletin batsın be!

Adaletin batsın be!
 

Bu vatan size çok şey borçludur sevgili gazim.


7 ay önce annesiyle yeni kiraladığı evin elektrik bağlantısı için AYEDAŞ’a gidiyor. Görevliyle eksik evrak yüzünden tartışırken, bankonun üzerindeki elektronik sayaç yere düşüp kırılıyor. Olaydan 7 ay sonra mahkemeden celp geliyor ve anne ile oğlun, kamu malına zarar vermek suçundan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanması isteniyor.  

Vay be!  

Bir elektronik araç bile gazimizden daha değerli demek. Bu ülkede insanlık bitmiş artık. Yazıklar olsun!  

Televizyon haberlerinde bunu duyunca böyle adaletin içine tüküreyim dedim. Yürümekte zorluk çeken, gözleri görmeyen parkinson hastası gaziye devlet şamarı böyle olur işte. İnsanlığımdan utandım!  

***  

O, bundan tam 13 yıl önce 23 yaşında sağlıklı, hayata umutla bakan pırıl, pırıl bir gençti. Belki bir sevdiği vardı, al yanaklı, pembe yazmalı. Evlenecekti çocukları olacaktı. Bilemeyiz belki de yeni evlenmişti ardında sevdiklerini bırakacaktı. Olsun, hele şu vatan borcumu ödeyeyim, döneyim, her şey daha güzel olacak diye düşünüyordu.  

Hayalleri vardı. Umutları vardı.  

Mahallesinden arkadaşları eşliğinde davullu zurnalı askere yolcu edilirken umutlarını da birlikte götürüyordu.  

Görev yeri Hakkâri’ydi. Bunu düşünmüyordu bile. Önemli olan gideceği yer değil vatandı ve vatanın bir karış toprağı için canını vermeye hazırdı. Onun için askerlik demek namustu. Onun için askerlik demek şeref, onurdu.  

Düşlerinde pembe hayalleri, biraz burukluk, düştü yollara.  

Sonra bir gün alçakların, kalleşlerin kurduğu tuzak mayınlardan birisi patladı ve işte o an Ömür’ün pembe hayalleri karardı, dünyası başına çöktü. Uzun süre yoğun bakımda yattıktan sonra evine yarım adam olarak döndü. O, artık sadece umutlarını değil gözlerini de kaybetmiş genç bir adamdı. Bundan böyle namı GAZİ olacaktı. İlaçlar nedeniyle bir yıl sonra Parkinson hastası oldu vücudunun büyük bir bölümünü kullanamaz haldeydi. El ve ayaklarını güçlükle kontrol eden, gözleri görmeyen bir gençti.  

Hayatı bir yıldız gibi kayıp gitmişti.  

***  

Onun ve onun gibilerin ruh haletini sağlam bir insan ne kadar anlayabiliriz acaba?  

13 yıldır nasıl yaşadığını (yaşamak denilirse tabi)acılarını nasıl bilebiliriz?  

Ya annesini hiç düşünebiliyor muyuz?  

Ana yüreği, nasıl yanıyordur kim bilir? Aslan gibi oğlunu askere yollamış, asker yolu gözleyip onun sapasağlam dönmesi için dualar ederken, bir gün acı haberle onun da dünyası yıkılmış. Sonra, onun yaşadığına şükretmiş. Ana oğul bu acımasız hayatla mücadeleye başlamışlar. Gerisini biliyoruz öğrendik. 7 ay önce annesi Oya Gözübüyük'le yeni kiraladıkları evin elektrik bağlantısı için AYEDAŞ'ın Bağlarbaşı'ndaki bürosuna gittiğini ve başına gelenleri. Bu sadece bir örnek bizim için. Medyaya düşmese haberimiz bile olmayacaktı.  

***  

Bir evi bile yok.  

İşte Türkiye’nin büyük ayıplarından en büyüğü budur bence.  

Bunun için başbakan, tıpkı maden ocaklarında göçük altında hayatlarını kaybeden işçilerimiz gibi kader diyip geçer mutlaka.  

Havalarda milyon dolarlar uçuşup birilerinin ceplerine girerken gazilerimize yapılan bu insanlık dışı olaylar kim bilir ne zamandır sürüp gidiyor. Ne zamandır onlar sıkıntı içerisindeler?  

En önemlisi nasıl yaşıyorlar? Devlet ne yapar? Sadece üç beş kuruş gazi aylılığı bağlar, toplu araçlara bedava binmesini sağlar, iş biter. Gazinin tanımı “Türk kahramanlığının Türk vatanseverliğinin Türk fedakârlığının yaşayan destanıdır. Gazi ise, bu destanı yazan kahramandır.” Diye geçer kitaplarda.  

Bildiğim kadarıyla bere almadan savaştan dönen gaziye de birkaç YTL aylık bağlanır vücudunun büyük bir bölümünü kaybeden veya sakat kalmış gaziye de aynı aylık bağlanır. Bu hak mıdır? Bir yanda elini, kolunu veya bacağını kaybetmiş gazi diğer yanda sapasağlam gazi. Bence sakat kalmış, çalışamayacak gazilerimize bir ayrıcalık tanınmalıdır. Evi olmayan gazilerimize, şehit ailelerimize mutlaka bir ev verilmelidir.  

***  

Düşünüyorum da; Askerlik sonrası evine dönen binlerce terör gazimizi (asker, polis, öğretmen köy korucusu ve kamu görevlileri)arayıp, soruyor muyuz? Bir talebin var mı? Istırabın nedir diye sorduk mu acaba? Önemli günlerde Cumhurbaşkanlarının televizyonlar karşısında yemek vermeleri, madalya takmaları, süslü methiyeler dizmeleri yeterli midir? Onları asla unutmamalı meçhul asker olarak görmemeliyiz. Kaderleriyle baş başa bırakmamalıyız. Şehit ailelerimize, gazilerimize güzel ve mutlu bir hayat sunmalıyız. Onurlu bir yaşam hakkı tanımalıyız. Kim bilir hangi köşede, nerede bir gazimiz zor durumdadır. Kim bilir hangi şehit ailemiz ne zor şartlarda hayata tutunmaya çalışıyorlardır.  

***  

Buradan iktidara hızla yükselen CHP ye sesleniyorum. İktidar dönemlerinde mutlaka bu konuyu ele alıp gereğini yapmalıdırlar. Apuk sapuk ÇILGIN ! projelerden önce kendi insanlarının dertlerine çare olmalıdırlar. Gazi Bakanlığı kurulmalı ve dünya devletlerinin gazi ve şehitlere verdiği değer acilen yerine getirilmelidir. Onların gözlerine baktığımız zaman utanmadan bakabilmeli, bunun için de taleplerini yerine getirmeliyiz.  

Askerler vurulunca değil, unutulunca ölürlermiş. Onları asla unutmayalım. Son olarak tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, Gazilerimize de önümüzdeki yıllarda aydınlık rahat bir hayat dilerim.  

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..