Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '14

 
Kategori
Öykü
 

Adam-5

Adam-5
 

adam


Alplerin tepesinden aşağı doğru sağa sola manevralar yaparak hızla kayıyordu. Önündeki bembeyaz boşluğun üzerinde parlayan ışığı gözlüğü bile kesemiyordu. Sanki bir boşlukta, bulutların arasındaydı. Birden ayakları yerden kesildi, uçmaya ve çılgınca bağırmaya başladı.

Yere düştüğünde ise bir sürat teknesinin ardında su kayağı yaparken buldu kendini. Tekne son sürat açığa doğru gidiyordu, birden deniz kabardı ve kocaman bir dalga tekneyi havaya zıplattı, adam arkada beş altı kez havada kendi etrafında burgu yaparak döndü. Bu kez denize düştüğünde kendini paraşütle havada süzülürken buldu. Etrafında bir sürü renkli paraşütçü değişik akrobasi hareketleri yaparak yer değiştiriyordu. Adam ise avuçlarının içine aldığı paraşütün iplerini iki eliyle sıkı sıkıya tutuyordu. Yine olacak iş bu ya, diğer paraşütçülerden biri adamın üzerinden geçerken paraşütüne takıldı. İpler birbirine iyice dolanınca kurtuluş imkansızlaştı. Yedek paraşütler de panikle açılmaya çalışınca birbirine dolandı ve intihar hızıyla yere düşmeye başladılar. Gözlerini açtığında bu kez acil servisteydi ne yazık ki. Yoğun bakım ünitesine bağlı halde yaşam mücadelesi veriyordu.

Şanslı olması onu yeniden hayata tutundurmuştu. Bir hafta sonra hafif çatlaklarla ve sıyrıklarla taburcu oldu. İki hafta sonra da hiçbir şeyi kalmamış halde adrenalin sporlarına geri döndü.

İlle de rafting yapıcam diye tutturdu, inadı inattı, peşini bırakmadı işin ve gittiği yerde botun en önüne oturarak kürek çekmeye başladı. Bir şelalenin döküldüğü ağzına geldiklerinde geriye doğru yeterli çekimi yapamayıp uçurumdan dev kazanına doğru düştüler, düşerlerken adam bungee jumping ipinde asılı şekilde yaylanırken buldu kendi. İnanılmaz bir sahne değişimi yaşamıştı, bu diğerlerinden daha da psikopatçaydı. Adamı yukarı doğru çektiler ve ayaklarındaki ipleri çözdüler. İpleri çözülür çözülmez de Formula pistinde keskin virajı döndükten sonraki son uzun düzlükte en dişli rakiple kafa kafaya birincilik mücadelesi anında buldu kendini. Bitişe metreler kala iki otomobilin tekerlekleri birbirine milimetrenin yarısı kadar değdi ve ikisi de kendi etraflarında 720şer derece dönüp yarış dışı kaldılar. En trajik olanı da buydu belki de. Bu son olayla beraber, adrenalin sporlarını bırakmaya karar veren adam kendine daha sakin bir yaşama verdi.

Elinde kauçuk kırmızı bir eldiven ve mavi bir sulama bidonuyla bir taraftan çiçekleri suluyor, diğer taraftan da tulumunun arka cebindeki budama makasını eline alıp güllerin aykırı fazlalıklarını buduyordu. Çimlerin üzerinden koşa koşa gelip bacağına dolanan köpeğini fark edince işi bırakıp köpeğin kafasını okşamaya başladı. Seri şekilde soluklanan köpeğin dilinden salyalar yayılıyordu etrafa, adamın tulumu ıpıslak olmuştu adeta. Bu sefer de sırtından boynuna dolanan küçük oğluna döndü. Eldivenlerini çıkarıp oğlunu sevmeye başladı. Çimlerin üzerinde köpeği ve oluyla yuvarlanırken yağmur yağmaya başladığını sanıp irkildiler. Oysaki karısı sulama bidonuyla üzerlerine su serpip eğlenceye katılmaya çalışıyordu. Adam bir hamlede karısının elindeki bidonu kapıp karşı atağa geçti. Karısının ıslanmadık bir yerini bile bırakmadı ve sonra o sırılsıklam haliyle kucaklayıp havada birkaç kez çevirdi. Mutluluktan havaya uçuyorlardı, bu mutluluk daha da uzun sürsün diye Tanrı onlara bir sürpriz yaptı. Kadın yeniden hamile kaldı. Bir çocukları daha oldu, bu kez şirin ve tatlı bir kızları dünyaya geldi. Sevmelere doyulmaz, pamuk şeker tadında dünyalar güzeli kız pek de uğur getirmedi. Adam karısıyla ayrıldı. Aralarında herhangi bir problem de yoktu halbuki. Belki de vardı, evet kesinlikle olmalıydı, yoksa ne diye böyle mutluluklarının zirvesinde ayrılmak gibi saçma bir eylemde bulunsunlardı?. Kadın amansız bir hastalığa tutulmuş ve ailesini daha sonra üzmemek için böyle bir karar almıştı. Bunu adam hiçbir şekilde kabul etmese de, kadın uygulamakta kararlıydı. Bu kararından taviz vermedi, çocuklarını adama emanet etti, içi rahat bir şekilde nereye gittiğini söylemediği bilinmeyen yere doğru hareket etti.

Bu olaydan sonra adam için çok zor günler başlamış oldu. Karşısına kim çıktıysa karısı gibi bağlanamadı, sevemedi. Kendini yalnızlığa, doğaya ve çocuklarına adadı. Yıllar geçti, çocuklar büyüdü. O kadar büyüdüler ki birbiri ardına evlenip yuvadan uçtular. Adam bu kez tamamıyla yalnız kalmış oldu. Günler geçtikçe yaşadığı bunalımları artan adam çareyi intihar etmekte buldu. Bu kararının ardından günlerce intihar planları düşündü, düşündüklerini denemeye kalktı, bazen çekindi, bazen korktu, bazen de başarısız oldu. Ne de olsa can tatlıydı. Bir süre bu planlara ara verdi.  Aklından bu düşünceyi silmeye çalıştı ama her seferinde tekrar eden ataklarına karşı da fazla direnç gösteremedi. Masasının çekmecesinde duran vasiyetini eline aldı, son rötuşları yaptı ve masanın üzerine açık bir şekilde yerleştirdi. Daha önceden hazırlamış olduğu tavandan halat sarkan odaya girdi, kapıyı kapattı. Kapının arkasında duran sandalyeyi ipin altına getirdi ve çıktı. İpi boynuna geçirdi, gözlerini kapattı, belki de bu şekilde onuncu deneyişiydi. Her seferinde cesareti yetmiyordu sandalyeyi tekmelemeye. Bu kez de bacakları titremeye başlamıştı. Bu kez vazgeçmemek için yemin etmişti. Zaten onu onuncu kez buraya getiren nedenler hala mevcut değimliydi ve çözümsüz değiller miydi? Ne diye bu kadar bekliyordu ki hala? Titreyen bacaklarının altındaki sandalye de sallanmaya başladı. Ellerini sırtına doğru getirdi ve dirseklerinden çapraz şekilde sımsıkı kavradı. Sandalyenin bir bacağı çatırdadı, adam dengesini kaybetse de ellerini çözmedi. Ayak uçlarıyla sandalyeyi düzeltmeye çalışırken sandalye tamamen devrildi. Adamın ayakları boşlukta çırpınmaya başladı. Ellerinin bağı yavaşça çözüldü ve kolları da boşlukta iki yana düştü. Son nefesine saniyeler kalmıştı. Yüzü mosmor olmuş, yanakları şişmiş, ağzı köpürmüş, gözleri yuvalarından çıkarak çürümüştü. Kenarlarından akan oluk oluk yaşlar elmacık kemiklerinden süzülerek yere damlamaya başlamıştı. Odanın kapısının kolu çevrildi, kapı açıldı ve son saniyede karısıyla göz göze geldi. Kollarını kaldırıp ipe tutunma refleksini gösterdi ama artık çok geçti. Karısı ise gördüğü manzara karşısında çığlıklar atmaya başladı. Bu çığlıklar henüz odanın duvarlarında yankılanmaktayken adam hayata gözlerini yumdu ve Alplerin üzerinden sağa sola manevralar yaparak kaymaya başladı.

 

Halikarnas Şarapçısı

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..