Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '10

 
Kategori
Şiir
 

Adres

Adres
 

Ben, şu dağın tepesindeki evde oyuruyorum.
Hani var ya!?
Şu toprak yolun en sonundaki ev.
Bakma sen dik olduğuna, geze geze çıkarsın. Biraz yorar adamı tırmanmak.
Ama, ben alıştım!...
Hem inmeye, hem çıkmaya.
Ben, şu dağın tepesindeki evdeyim.
Kime sorsan gösterir. Bakma görünmediğine evin!
Fındık ve kestane ağaçlarıyla korunaklıyım.

Şimdi mevsim sonbahar...
Yapraklar dökülmekte.
Birkaç hafta sonra geleceksen, çıplak ağaçlar arasında kolaylıkla görebilirsin.
Birde, topu topu iki tane telefon vericisi var.
Ben en tepedeyim ya! O yüzden buraya kurulmuş vericiler.
Ben, şu dağın tepesindeyim,
Hep anlattığım yerdeyim.
Manzarasıda olmasa, efkarımı içeceğim kadeh kadeh.
Ben öyle yapmıyorum,
Sigaramın dumanında, salıyorum efkarımı sisli yamaçlara.

Geceleri ışıl ışıl oluyor eğer sis basmamışsa!
Tüm haneler açar ışıklarını, ben hepsini bir çırpıda görürüm.
Onlar çoğunlukla göremez beni.
Dedim ya en tepedeyim diye!
Pek eksik olmaz sis başımdan.
Sisler içinde sis olurum, yok olurum, hiç olurum.

Ben, şu dağın tepesindeki; altın pencereli evde oturuyorum.
Güneş batmak için son nefesini verirken, camlarıma yaldızını sürer...
Niyetin gelmekse, akşam üzeri gel...
Sorsan ''altın pencereli ev!'' diye, sana gösterirler.
Dedim ya!
Dinlemedin mi beni?
Ben şu dağın başında ki Altın Pencereli Evde oturuyorum.
Geleceksen!...
Akşam üzeri gel, özlediğim yüzünü kap gel, sevincim ol gel.

Newbahar
 
Toplam blog
: 50
: 608
Kayıt tarihi
: 18.10.09
 
 

Yazmayı sevdiğim kadar, konuşmayı sevseydim...Yazmayı becerebildiğim kadar, konuşabilseydim...Yazdık..