- Kategori
- Siyaset
Afganistan'ın geleceği
Anılarda Afganistan: Afganistan konusuna saygıdeğer bir doktorumuzunYıldırım Aktuna’nın anılarını ileteyim. Tıp Doktoru, Nöropsikiyatri Uzmanı, Sağlık Bakanlığı yapan Yıldırım Aktuna, (1930-2007) Afganistan'da askeri doktor olarak görev yaptığı, 1967-1969,Zahir Şah döneminde Afganistan anılarını (K1: Hürriyet gazetesi 19 Şubat 2002) kısaca şöyle anlatmıştır.
“Başkent Kabil'de, Kabil Askeri Hastanesi vardı. Burada iki yıl nöropsikiyatri uzmanı Binbaşı olarak görev yaptım. O yıllar, Zahir Şah dönemiydi. Afgan halkının çoğunluğu fakirdi. Kabil'de belli sayıda zengin insanlar vardı. Onlar da genellikle kralın akrabaları ya da yakınlarıydı. Kabil'de kerpiçten çirkin duvarlar görürdünüz. Bu duvarların içinde de aynı çirkinlikte binalar olacağını düşünürsünüz. Ancak içeri girdiğinizde, peyzajı mükemmel yapılmış bir bahçe ve köşk görürdünüz.
Afganistan'ın iklim ve coğrafya itibarıyla güzellikleri vardı.Kabil'in 120 kilometre kadar güneyinde Celalabad, 35-40 kilometre kuzeyinde de Falang vardır.
Kabil kışın çok soğuk olurdu. Ancak Celalabad'a gittiğinizde bahar havası bulurdunuz. Yazın da sıcaklık 40 derecelere varırdı. Bu kez de -2, -3 derece sıcaklığı olan Falang'a gidilirdi.
Afganistan'da fakirlik vardı. Ancak parası olan da her şeyi bulabiliyordu. Dünyanın her yanından ithal mallar gelir. Araştırmama rağmen Türk malı göremedim. Bu ülkeyle Atatürk döneminden itibaren siyasi, askeri dostluğumuz olmasına rağmen ticari işbirliği yapamamıştık. Şehirdeki yabancıların ve benim de oturduğum çok güzel bir semt vardı. Afganistan'da istediğim her şeyi buldum ve sıkıntı çekmedim. Hatta o yıllarda bile döviz büroları vardı. Çok güzel bir alışveriş merkezi ile oteller vardı. Afganistan'da Avrupa görmüş zenginlerin evlerinde çatal-bıçak kullanılırdı.
Ben Türkiye'de olduğu gibi, gece ziyaretleri sonrasında evime dönerken, hastaneye uğrar, hastalarımı kontrol ederdim. Bir gece, geç saatte hastaneye gittim. Nöbetçi doktor, bir hastanın kalbinin durmak üzere olduğunu söyledi. Hastanede kalbi yeniden çalıştıracak defibrilatör yoktu. Uzun süre kalp masajı yapmama rağmen hastayı kurtaramadım. Hastanelerin durumu ve tıp eğitimi yetersizdi”.
Kadınları konuşmaya zorlayamazdınız. Afganistan'da mavi çarşaf giyip peçe takan kadınlar ve yüzü ve başı açık kadınlar da vardı. Ancak ülkede o zaman da şeriat kanunları hüküm sürüyordu. Bu kanunlar gereği, kadınlar istemedikleri sürece seslerini duyurmazlardı. Hiç bir kadını konuşmaya zorlayamazdınız. Bundan yararlanmak isteyen bazı yoksul erkekler de çarşaf giyip, peçe takıp, otobüslere biletsiz binerlerdi. Görevli ‘Biletin nerede?’ diye sorduğunda ona yanıt vermezlerdi. Kadınlar konuşmaya zorlanmayacağı için de kimse onlara bir şey yapamazdı. Yine şeriat hükümleri gereği bir adam, bir başka adamı öldürdüğünde, ölen adamın karısının öldüreni öldürme hakkı vardı. Ancak bu öldürme aşamasında pazarlık başlardı. Öldüren adam, öldürdüğü adamın karısına para teklif ederdi. Eğer kadın kabul ederse anlaşırlar ve öldüren, ölmekten kurtulurdu.”
Afganistan’ın geleceğini görmek kolaydır. En iyimser tahminle Afganistan’ın Dünya’ya entegre olduğunu, birliğini sağladığını ve ortalama olarak her yıl yüzde sekiz (%8) kalkındığını varsayalım. Kişibaşı yıllık geliri yaklaşık 600$ olan Afganistan, 72 kuralına göre 72/8=9 yıl sonra 2030 yılında kişi başı geliri 1200$, 18 yıl sonra 2400$, 27 yıl sonra 4800$ ve 36 yıl sonra 2057 yılında 9600 $ olabilecektir. Afganistan’ın orta gelirli bir toplum olması için 35-40 yıl gereklidir..Diğer kötümser olasılıkların Afgan halkının refahını artıramayacağı açıktır. Afganistan bu haliyle fakir, ve yardıma muhtaç kalacaktır. Kahramanlar yaratmaya gerek yoktur.