Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '12

 
Kategori
Mizah
 

Ağaç işleri atölye rütbeleri

Ağaç işleri atölye rütbeleri
 

Lay lay lom geçen, birinci sınıfın ardından yeni öğretim yılına başladık. İlk sene hızlandırılmış gece teorik ve yaz atölye eğitiminin ardından, normal öğrenci formatına geçerek, gündüz eğitimi ile okula gidip gelmeye başladık.

Haftanın üç günü teorik ve müfredat dersleri, iki günü ise tam gün atölye uygulamaları var. Şimdi hangi gün olduğunu hatırlamıyorum ama, ilk atölye gününde ağaç işleri ekolünde adet haline gelmiş, azgın üçüncü sınıflarla tanışıyoruz. Sonradan öğreniyoruz, bu adetler içinde en çarpıcı olanlarından, üst sınıfın, alt sınıftan çırak belirleme ve kurmay fırlamaları seçme töreninden bahsediliyor !..

İlk 2 – 3 gün abiler bizleri gözlemliyor ve sürekli olarak, hal ve tavırlarınıza dikkat edin, seçmelerdesiniz diyorlar. Bizde hal ve tavırlara dikkat edin denilince uslu olun, efendi görünün diyorlar zannediyoruz. Meğer tam tersi, abiler için önemli olan kriter en fırlama, en iş bitiren, sat komando misali her türlü orerasyonda görünmez olabilme özelliğiymiş !..

Sonunda bizimde merakla beklediğimiz duyuru geldi.

“Aranızdan bildirim yapılanlar, öğleden sonra, küçük atölyede toplansın.”

O kadar uslu ve naif bir kişiliğim olmasına rağmen banada bu davet geldiğinde çok şaşırmıştım : ) Büyük bir heyecanla, öğleden sonra uzun tenefüsün ardından abilerden Hapçı lakaplı Hüseyin yanıma gelerek, büyük bir gizemle beni takip et diyerek, küçük atölyeye yöneldi.

Bende bir heyecan, bir heyecan sorma gitsin. Alçak herifler bizi öyle bir havaya soktular ki, gören de Milli İstihbarat Teşkilatında ajan sınavına girecez zanneder.

Sınıf yaklaşık 50 kişi civarında ama küçük atölyeye girdiğimizde, 15 kişi civarında bir sınıf arkadaşım olduğunu görünce, merakımı yenemedim ve atladım ortaya,

-          Diğerleri nerde ?

Hapçı hemen tuttu kolumdan ve büyük bir gizemle geri çekti beni.

-          Şişşşşşt, sus oğlum, daha ilk günden çizik yeme !..

Haydaaaa !.. neydi abicim bu gizem ortamı, neler oluyordu ? Dakika bir gol bir, birşeyler dönüyordu ama, benim gibi fırlamalık kalibresi yüksek bir adam bile olayı idrak edememişti.

İçerde hummalı bir koşuşturma, birbirleri arasında enigmalı konuşmalar. Bir ayin ortamı demeyin gitsin. Bir ara acaba tanrılara bakire olanımızı kurban mı edecekler diye düşünmeden geçemedim  : )

Bu koşuşturma içinde, kılık kıyafetlerde şekil değiştirmeye başlamıştı. Biraz önce normal önlükle gördüğüm çocuk, prese gidip geliyor, oluyor bir general !.. İki dakika önce üzerinde olan tertemiz iş önlüğü gidiyor, yerine omuzlarında yıldızlar, sırmalar. Göğüslerinde bröveler, madalyalar çizili askeri kıyafete dönüşmüş önlüklerle geri geliyor.

Derken, tören için start verildi. Bizi sıraya dizdiler, kendileride asimetrik olarak karşımıza dizildiler. Açılış konuşması ardından, sıranın başında bulunan bir adım öne çıkıyor, yanındakinin omuzuna bir yıldız çiziyor ve sıranın sonuna geçiyor. Biraz dikkatle bakınca, kendi aralarında sınıf ve rütbelerini belirten üçüncü yıldızları koyduklarını farkettim. Herşey mantığa paraleldi, atölyede gezerken kaçıncı sınıf olduğunu anlaman için yapıyorlar herhalde dedim kendi kendime. Ama daha sonra bazılarının omuzlarındaki kalabalık dikkatimi çekti, göğüslerindeki madalya resimleri, bröveler de ha kezaydı. Sonradan öğreniyoruz, o omuzu kalabalık olanlar, bir veya iki yıl kalmış olanlar. Göğüsü dolu olanlar ise atölye veya okulda yaşadığı üst düzey fırlamalık için arkadaşları tarafından takdir edilerek verilen payelermiş.

Kendi aralarındaki tören bitince sıra bize geldi. En rütbeliden başlayarak, tek tek yanımıza gelip, sen benim çırağım oldum diyerek omuzumuza bir yıldız yapıyorlardı. Aralarından biri,

-          Oğlum bunlar birinci sınıf mı, neden bunlarda tek yıldız var ?

Diye sorunca olayın yazın atölyede olmamız kaynaklı olduğu tesbiti ile, ikinci yıldızlarımızda verildi.

Bir havalardayım, bir havalardayım sormayın gitsin. Zannedersin ki harbiyeyi bitirdim, orduya katılıyorum. İçimden “Anneciğimde görseydi keşke bu töreni” duygusu geçiyor. : )

Törenini bitiş konuşmasını yapıyor bir abi,

-          Arkadaşlar, Sizleri titiz bir takipten sonra ağaç işlerinin “çip yönetimine” seçtik (çip’in ne olduğu tersten okuyan herkesce malum). Neden ? okulda, bölümler arasındaki itibarımız, atölyede ki otoritemiz ve kendi rahatımız için. Bugünden itibaren, sınıf arkadaşlarınızın idaresi dahil, icra komitesi elemanı olarak sizlerden çok ciddi hizmetler beklemekteyiz. Allah yardımcınız olsun. Kurallarımızı, kaidelerimizi zaman içinde detayı ile öğreneceksiniz. Ama iki ilkemiz var ki, bunları sakın unutmayın !. 1) Arkadaşını satma. 2) Boyunu aşan konuları konseye taşı.

Bu gazla başladığımız çip yöneticiliğinde, bu güne kadar yazdığım ve yazacağım, akla mantığa aykırı tüm deli hikayelerde, üzerimde olan sıfatı onurla taşıdım ve yetkilerimi kullandım : )

1 yıl masterden  ( lise 2 de sınıfta kalarak okuldan uzaklaştırılmamdan )  sonra lise son sınıf, atölyede Sn Halil Kellecioğlu,

-          Bu önlükler temizlenecek !..

 dediğinde, hatırladığım son görüntü !.. Önlüğümün önünde, Maraşal Fevzi Çakmak’tan daha çok madalya oluşuydu.

3 / G  -  2484 İhsan Esat ERULUTEKİN

 

 
Toplam blog
: 8
: 595
Kayıt tarihi
: 16.02.11
 
 

Ayşegül ERULUTEKİN'in eşi. Eren ve Engin ERULUTEKİN'in babası. GHSİM İstanbul Hentbol İl Tems..