- Kategori
- Deneme
Ağır silahlarla donatılan akıncılar...
Bu görüntüler artık mazide kaldı!
Ahmet’le Metin uzun zamandan birbirini görmeyen çok samimi iki arkadaştı. Çocuklukları bir arada geçmişti. Metin’in babası memur olduğu için tayin olup gidince, iki can arkadaş ayrılmak zorunda kalmışlardı.
Metin üniversite siyaset bilimi okumuş, bir şirketin halkla ilişkiler bölümünde asgari ücretle iş bulmuştu. Bir gün bulunduğu şehirde dolaşırken, karşısına çıkan birisini önce tanıyacak gibi oldu, sonra; yok bu olamaz, bir insan bu kadar değişmiş olamaz diye içinden geçirdi. Ancak merakını bir türlü yenemiyordu. Tanıdık gelen sima, ayağında şalvarı, başında takkesi, üzerinde yeşil cübbesi, simsiyah sakalı ile çocukluk arkadaşı Ahmet’e o kadar benziyordu ki…
Metin dayanamadı, şahsın yanına yaklaşarak;
- Selamünaleyküm dedi…
- Sakallı başını bile kaldırmadan aleykümselâm diye cevap verdi…
- Metin çekinerek, affedersiniz, isminiz Ahmet’mi diye sordu…
- Şalvarlı, sakallı genç adam yine başını bile kaldırmadan evet diye homurdandı…
- Metin artık emindi. Ahmet beni tanımadın mı? Ben Metin diye omzuna dokundu…
- Ahmet şöyle kafasını kaldırıp, Metin’e doğru bir baktı… İki can dostu hasretle birbirlerine sarıldılar…
Ayaküstü üç beş konuşup, hasret gidermek için bir yere oturmaya karar vererek, birlikte yürümeye başlardılar. Bir tarafta Metin’in takım elbiseli, kravatlı, tıraşlı modern hali, öbür yanda ayağında şalvarı, başında takkesi, üzerinde yeşil cübbesi, 10cm.bulan simsiyah sakalı ile Ahmet. Bu tezat durum, yolda yürüyenlerin hemen dikkatini çekiyordu.
Hemen yakındaki bir çay ocağının bahçesindeki masaya çöküp, hararetle birbirlerine bu zamana kadar ne yaptıklarını, hayatlarına nasıl devam ettiklerini anlatmaya başladılar.
Ahmet’in işsiz olduğu, iş bulmak için değişik kılıklara girmesine rağmen, hala iş bulamadığını, evlendiğini çocuklarının (üç) olduğunu, ancak işsizlik yüzünden köyden şehre geldiğini, günü birlik işlerde çalışarak, geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Metin’de üniversite tahsilini ve çalışma hayatını anlattı. Hala bekâr olduğunu, yakında sözleneceğini…
Konu işsizlikten açılmışken, gündemi takip eden Metin, Meclise sunulan bir yasa tasarısından bahsetti.
Kanun tasarısı şuydu; TBMM İçişleri Komisyonu’nda görüşülmekte olan “Silah Kanun Tasarısı” aynen geçerse Emniyet ve MİT ağır silah ithal edebilecek... Bu silahları alan Emniyet kuvvetleri iç olaylarda asayişi sağlayacak dedi.
Ayrıca bu silahlar ithal edildikten sonra, sınır güvenliğini koruyan askerlerin sınırdan tamamen çekileceğini, bu çekilmenin kademeli olarak gerçekleşeceğini. Sınırları korumak için bu silahlarla donatılmış özel bir teşkilat kurulacağını, yeni teşkilatın ilk etapta 50 bin personelden oluşacağını, yeni sivil kolluk gücünün, askerin kullandığı ağır harp silahları ile donatılacağını söyledi.
Ve ekledi Silah Kanunu'nda değişiklik öngören ve TBMM İçişleri Komisyonu'ndan, Alt Komisyon'a havale edilen tasarıda yer alan düzenlemede, sınır güvenliği için kurulacak yeni sivil kolluk gücünün ağır silahlar alabilmesine imkân tanıyacak açık kapı bırakıldığını ekledi.
Ahmet can kulağı ile dinlediği bu güncel konuyla, kendisinin ne gibi bir ilgisi olabileceğini kestirmeye çalışarak Metin’in gözlerinin içine baktı.
Metin devamla; Türkiye'nin sınır güvenliği, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) alınarak İçişleri Bakanlığı'na veriliyor. Böylece yıllardır asker tarafından yürütülen 'sınır güvenliği' görevi, İçişleri Bakanlığı'na bağlı özel eğitimli sivil personelden oluşacak yeni bir teşkilata devredilecek. AB uyum kapsamında yapılacak yasa değişikliğinin ardından, asker, sınır güvenliğinden çekilecek ve yerine profesyonel personelden kurulu sivil kolluk gücü gelecek dedi.
Ahmet yine Metin’in gözünün içine soran gözlerle bakmaya devam etti.
Nihayet Metin ağzındaki baklayı çıkartıp, senin bu özel teşkilatta görev alman hem kolay olur, hem de işsizlikten kurtulmuş olursun dedi.
Ahmet hiç ağzını açmadan, Metin’in kolundan tutup, yandaki berber dükkânına götürdü. Hemen kendisi berber koltuğuna oturup, saçını sakalını bir güzel kestirdi. Halen bu davranışı niye yaptığını söylememişti. Sakal kesilince Ahmet’in çocuksu yüzü ortaya çıkmıştı. Berberden, yakındaki giyim mağazasına girip, ayağındaki şalvarın yerine bir pantolon, başındaki takkenin yerine bir kasket, sırtındaki cüppenin yerine de güzel bir gömlek, üzerine de triko ceket aldı. Bu giysilerin parasını Metin verdi. Çünkü arkadaşındaki bu değişime katkı yapmak istemişti.
Tekrar gelip çay ocağının bahçesine oturdular. Ahmet bu ani değişikliğinin nedenini, çaylarını yudumlarken anlatmaya başladı.
Bu ülke kurulurken ne zorluklar yaşandı. Hiç kimse kendine has özel bir kuvvet kuramaz! Bu faşizmin ayak sesleridir. Sonra askerin dışındaki kuvvetler ağır silah ithal yetkisi alıp ne yapacaklar, ülkenin asayişinden veya ülkenin güvenliğinden istihbari olarak sorumlu olanlar, bu ağır silahlarla neyi, kime karşı koruyacaklar? Mit’in ağır silahla ne işi olabilir? Mit ve Polisin elinde bu ağır silahlardan olsaydı, Erzincan’da yaşanan Mit baskınında neler olurdu? Bunun sonu nükleer silah üretimine kadar gitmez mi? Ülkeyi yönetmek için sandıktan çıkanlar, iktidarlarını daim kılmak için böyle oyunlara niye giriyorlar ki? Sandıkla geldiysen, sandıkla gideceksin! Bu ülke nereye gidiyor? Bir yandan içeriği hala tam belli olmayan, önce Kürt açılımı, sonra Demokratik açılım… Sözde hukuk devleti olduğumuz iddia edilirken, Ergenekon davasında ve Kozmik Oda aramasında yayın yasağı yok! Ancak her türlü yolsuzluğun yapıldığı Deniz Feneri davasında yayın yasağı var! Bu nasıl bir hukuk anlayışı? Ta uzaklardan yapılan ihbar telefonları ile insanların onuru kırılıp, sorgusuz sualsiz içeri tıkılıyorlar. Mesleki kariyerleri bir anda yerle bir ediliyor!
Metin şaşırıp kalmıştı! Ne söyleyeceğini bilemiyordu. Arkadaşının iş bulmasına yardım sözü verip, görüşmek dileği ile birbirlerine sarılarak ayrıldılar…