- Kategori
- Şiir
Ağıtlarla yaşamak

I
Direnmiş, yakılmış bir kent
Yaşlanmış, yüzü kırış kırış
Sancılı, acılı bir kral!
Kölelerin
Bereketin kilidi belinde
Yelesine tutunmuş bir aslanın
Bakıyor bana
Belli ki çok yorulmuş
Susamış!
Eskilerin eskisi
Sümer’e denk Mısır’dan mı?
Asur, Fenike, Hitit ya da İskit mi?
Alnındaki her çizgi
Bir kılıçtan keskin mi?
İşte
Tiranlar zalimler
Semirerek
Başkoyarak
Uzaklardan geliyor
Başlıyor beklenen çapul
Ceplerinde nifak bombaları
Kıyım üstüne kıyım
Demir, altın
Şehvet, kin!
Ellerde kılıç, kargı
Ötelerde açlık
Göç üstüne göç
Zulüm, savaş
Büyü, korku!
İktidar sarhoşluğu
Sarılmış yakalara
Bu ne öfke
Bu ne kin
Af yok
Sabır yok
İncelik
İnmiyor yere!
II
Yesemek’te kükrüyor arslanlar
Ustanın her çekici bin para
Asativadaya yakılmış
Pyramus kapkara akıyor
Gurgum Asur’a teslim
Azzi Hayasa yakıp yıkıyor
Doğruluk yok
And yok
Söz yok
Ahlâksızlık
Haksızlık diz boyu!
III
Seyhan, Ceyhan
Dicle, Fırat
Yeşilırmak
Nil, Menderes
Ayrı ayrı ağıtların esiri
Kim kime yalvarıyor
Paylaşılan da ne?
IV
Asur, barış dinlemiyor
Hırçın komşu
Güçlü tüccar
Düşmüş yollara
Yine göz dikmiş altına, gümüşe!
Hurri Mitanni yağız atlar peşinde
Seyisler, okçular savaşa hazır
Tekerlekler çemberleniyor sıkıca!
İşçiler, tayfalar, süvariler
Köleler, kadınlar, çocuklar, sefiller
Göçmen ustalar
Demirciler
Nil’in suyuna dayamışlar ağızlarını
Nil suyunda saklı zehir!
Her şeyi paylaştıran, putlaştıran
Firavunlar, yargıçlar
Yardakçılar
Ey günübirlikçiler
Zulmün ilk elebaşları
Acı savaşın elçileri
Hitit’in yaman düşmanları
Fırat'tan Dicle'den utanmadan
Zalimlerin önünde başeğenler
Sırıtarak
Evleri yakıp yıkanlar
Bilmezsiniz
Bilemezsiniz artık!
Onlar ki
Hattiler’in kanatlı atlarına biner
Yüreklerinde doğruluk
Sözü ne güzel yazarlardı!
(Ankara 2003)