Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Şair-Yazar: Ahmet Ünal ÇAM

http://blog.milliyet.com.tr/edebi

15 Mart '09

 
Kategori
Öykü
 

Ahıskanın hasret gülleri - 5

Ahıskanın hasret gülleri - 5
 

AHISKANIN HASRET GÜLLERİ


Askere alınan 40 bin civarında Ahıska’lı gençle sonunu bilmediği yolculuğa çıkarken, hep aklında bu görüntü kalacaktı. Artık Nilüfer da Cemile gibi asker yolu gözlüyor, radyolarda cepheden gelen haberleri umutla dinliyordu. *** *** *** Günler günleri kovaladı, sonunda bir gün Hasan’dan annesine babasına ilk mektup geldi. Nişanlı gençler için, o zamanlar birbirine değil mektup yazmak, özel hal hatır sormak bile uygun karşılanmıyordu. Sadece sonlarda, “soranlara selam ederim” cümlesindeki gizli mesaj, gönüllerde çözümleniyor, “Yarim bana selam etmiş” diye sevinçle karşılanıyordu. Hasan’ın ilk mektubunun geldiğini haber vermek için annesinden-babasından izin alan Cemile küçük erkek kardeşiyle Nilüfer’in köyü Cağısman’a gelmişti. Onu heyecanla bekleyen Nilüfer’e müjdeyi verdi; “Mektubu geldi, Hasan iyiymiş. Çok iyi atışlar yaptığı görülünce daha ikinci haftadan Sovyet ordusunda keskin nişancıların birliğine almışlar”. İki kız sevinçle muhabbet ederken, Nilüferin babası Kamil efendi geldi; -Hanım, yeğeninden mektup gelmiş. Kolhoz’da işim vardı, uğradım. Köye götürüver diye, mektubu da bana verdiler. Naz hanım telaşlandı; -Ablam merak eder, götürüp veriver. -Geç oldu hanım, hem çok yorgunum, Kolhoz’da akşama kadar çalıştırdılar. Yemeğimi yiyip yatacam, sabah götürürüm. (Derin bir off çekti) Çok yorulduk çok. Zaten vergiler fazlaydı, şimdi savaşı bahane ederek daha çok çalıştırıp, daha az para veriyorlar. Bunun üstüne bir de savaş için hayvanlarımızı alacaklar galiba. -Öyle mi? -Kolhoz’da işten çıkarken gördük, istasyonda çok fazla sayıda hayvan taşıyıcı vagonlar getirmişler. Hanımı, Kamil efendinin düşünceli halini, sadece hayvanları için duyduğu endişeden sandı. -Bey!, sen ne düşünüyon ki, hayvanı çok olanlar düşünsün. Bizim üç keçiyi alacak değiller ya. -Savaş zamanı ne yapacakları belli olmaz hanım Ben bir de vagonları görünce üzüldüm, her tarafı kapalı, havasız. Topladıkları hayvanların yarısı yolda telef olur. Cemile ile Nilüfer mektup lafını duyunca kulak kesilmişler ama başka laf duyamamışlardı. Cemile; -Babanın bahsettiği mektup Halil’den mi, yoksa annenin askerde başka yeğeni var mı? -Yok, Halil’den . -Eeee, nasıl öğreneceğiz ne yazdığını? -Yarın teyzem okuyunca sorarım ben, sana da anlatırım. -Ben o kadar bekleyemem. Nilüfer, bir şeyler yap. -Ne yapayım, istersen Halil’in ağzından bir mektup yazayım da rahatla. -Hiç şaka götürecek halim yok Nilüfer, zaten gelirken kasabada çok asker gördüm, ne olduğunu anlayamadım, korktum. Şimdi de Halil’i meraktan öleceğim. -İstersen açayım mektubu okuyalım! -Hadi hemen. -Şaka yaptım şaka. -Şaka filan değil, gerçekten mektubu açalım. Askerde zarfı açıp geri yapıştırıyorlar zaten. Ben geri yapıştırırım merak etme. Cemile, yalvar yakar Nilüfer’i ikna etti, sessizce mektubu alıp, gizlice okumaya başladılar. *** *** *** Kıymetli anacığım, babacığım sizin ve halimizi sual eden büyüklerimizin ellerinizden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum. Her ne kadar askerliğin zorlukları olsa da, benim size duyduğum hasret daha zor Biz iyiyiz ama merak edersiniz diye kısaca bahsedeyim. Almanları Ukrayna’dan sürdük. Düşman çekildikçe biz takip ediyoruz. Ön cephelerde oldukça fazla Ahıskalı, Kırımlı var. Sanırım komutanlarımız biz Türkleri, iyi savaşçı, cesur savaşçı diye en önlerde savaştırıyor. Ama merak etmeyin şu ana kadar dualarınız sayesinde çok şükür yara bile almadım. Fakat Mevlamın takdiridir, aynı birliğe düştüğümüz, Yaşar amcanın oğlu Hüseyin de, Çakır Mehmet amcanın Ali de vuruldu. Aynı köyden dört kişi, birbirimize çok destek oluyorduk ama dedim ya takdiri ilahi, şimdi Emin amcanın Kadir ile ben kaldım. Ölenlerin ailesine siz söylemeyin, anası babası çok üzülürler. Zaten yakında gönderirler künyelerini. Velhasıl en yakın arkadaşlarımı kaybettim. Ben yine bekliyorum dualarınızı, hem kendime, hem de şehit arkadaşlarıma. Gerçi Çakır Mehmet amca, “Vurulmayın ha, iki ülke de Müslüman değil” diyordu ama biz tetiğe basarken, düşmanın üstüne atılırken, hep sizi, Ahıska’daki, Kırım’daki Türkleri, Müslümanları düşünüyoruz. Sağlıcakla kalın anacığım, babacığım. Bu kadar yazmaya bile anca vakit buldum, hakkınızı helal edin. Oğlunuz Halil *** *** *** Cemile buruk bir sevinç içindeydi; “İyiymiş Halil’im, sağmış. Allah ölenlere rahmet eylesin.” Nilüfer, hüzünlüydü, “ Hepsini de tanıyordum”. Cemile boynuna sarıldı, bir şey söyleyemedi. Nilüfer, gözündeki birkaç damla yaşı silerek mırıldandı; -Hadi, zarfa koy da geri yapıştıralım. Cemile, mektubu aldı, öptü zarfı eline aldı. O anda zarftan yarım sayfalık bir kağıt parçası yere kaydı. Cemile yüzünde gülümseyiş, heyecanla aldı, okumaya başladı; *** *** *** Selamünaleyküm, ben Emin oğlu Kadir. Yazmayacaktım ama... -DEVAMI VAR-
 
Toplam blog
: 63
: 411
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

Şair-Yazar: Ahmet Ünal ÇAM 1967 Çankırı doğumluyum. Hayatımın çoğu Ankara'da geçti. Kamu'da çalışı..