- Kategori
- Güncel
Ahmedinecad veya Bush kim ki?

Komşularımızla iyi münasebetler kurmak, âncak düşmanlarımızı rahatsız eder.
Dün (14.08.2008, perşembe) ve bugün (15.08.2008, cuma), İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın Türkiye'ye yaptığı iş gezisi dolayısı'yla, İstanbul'da O'nun geçeceği güzergâhlarda trafik, tam bir felç...
Bu, tamâmen farklı bir konu tabii ki...
Günlerdir Ahmedinecad'ın, Anıtkabir'i ziyaret etmemesi üzerinden kıyametler koparılıdı.
İnternet okuyucularından bâzılarınının; Sayın Gül ve Ahmedinacad'la alakalı, haberlere ve yazarların yazılarına yaptıkları yorumlar içerisinde çok ağır ifâdeler var. Hakaretler gırla!...
İran'da, devrimden sonra iş başına gelmiş olan, Batı'ya ve ABD'ye karşı en akıllıca dik duruş sergileyen liderlerden biridir Ahmedinecad.
İran'da adında ''islâm'' ibaresi bulunan, bana göre gerçekte İslâm'la hiç alakası olmayan bir rejimin başındadır Ahmedinecad.
Bu da ayrı bir konu...
İster kabul edelim ister etmeyelim, ayrı bir devletin başında görev yapan birisi O.
Bizim değerlerimize saygısızlık etmediği müddetçe; Anıtkabir'i, başka bir ülkenin Lideri'nin ziyâret etmeyişi neden probler yapılıyor, gerçekten anlamak mümkün değil.
Batılı herhangi bir lider veya ABD'nin Başkanı Türkiye'ye gelecek olsa ve dese ki; ''Ben, Türkiye ziyaretimde Anıtkabire gitmeyeceğim!''
O'na diyebilir miyiz; ''O zaman Türkiye'ye gelme!...''
Anıtkabir Türkiye Cumhuriyeti'nin. Onların değil ki...
Adamlar ziyâret ederse eder, etmezse etmez arkadaş.
Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu'na, gelmiş geçmiş hiçbir Türk büyüğüne, Türk Milleti'ne ve bu millet'in değerlerine saygısızlık etmedikten sonra, Herif(ler) ziyâretini yapsın gitsin kardeşim.
''Dünyâ artık, Global bir köy'' efendiler...
Bizim, en yakın komşularımızla değil, dünyânın öbür ucundakilerle bile yakın komşuyuz artık.
Bütün devletler ve milletler, birbirini hesaba katmadan iş yapamıyor.
ABD bile, dünyânın tek süper gücü olmasına rağmen kendi menfaatleri doğrultusunda yapmak istediği her şey'i, istediği gibi rahat yapabiliyor mu?..
Öyle O'na düşmanlık, buna düşmanlık beslemekle olmuyor ''devlet idâresi'' beyler.
Evinde karısına, çoluk çocuğuna bile sözünü geçiremeyen bir çok insan, ''Devletleri idâre etmeye'' kalkmasın.
Devlet adamlarımızın; İzzetimizi ayaklar altına aldırmadan, yakın ve uzak komşularımızla olduğu gibi bütün dünyâ ile olan dengeleri de gözeterek, siyaset yapma mecbûriyyetleri var.
Devlet adamlığına yakışan, Akıllı ve basiretli davranmaktır.
Bugün içte ve dışta, hepimiz, Hükümetin politikalarında eleştirilebilecek birçok nokta bulabiliriz. Fakat hiç kimsenin; Devletimizin, başka devletlerle kurduğu diyaloğa, karşı çıkmaya hakkı yoktur.
Devletlerin, birbirleriyle olan diyalogları, hep karşılıklı menfaate dayanmaktadır. Bu karşılıklı menfaatler nedeniyledir bu diyaloglar...
Hep birlikte görmedik mi? Gürcistan ve Rusya arasında yaşananlardan, kim kârlı çıktı kim zararlı çıktı? Bunun, net bir cevabını hiç kimse veremez şu an.
Ama tek cevap verilecekse eğer; ''Bu savaşın tek mağlup tarafı, yok yere öldürülen mâsum, O, 2000 kişilik halktır.''
Allah göstermesin, lüzumsuz sertleşmelerin ardından, muhteris siyasetçilerin basiretsizlikleri yüzünden, çıkma ihtimali her zaman var olan bir savaşta benim, sizin, herkesin...Yok yere telef olma ihtimali yok mu?..
Onun için, Devlet adamlarımızın her zaman îtidalli, sağduyulu olma mecburiyyetleri vardır...
Ahmedinecad meselesi de böyle, Buşh mes'elesi de böyle görülmeli kanaatimce...
Yoksa, Ahmedinecad veya Bush kim ki?
İstersek hepsiyle münasebetlerimizi patır patır koparabiliriz. Fakat bu, ne kadar doğru olur siz düşünün.
Bu konu'yla alakalı, dün(14.08.2008, perşembe) Milliyet'te yayınlanan Taha Akyol'un yazısını buraya koymamın daha isabetli olacağını düşünüyorum:
''Ahmedinecad ve Anıtkabir
DIŞİŞLERİ Bakanı Babacan İran Cumhurbaşkanı’nın Anıtkabir’i ziyaret etmemesini ayrıntı olarak nitelemişti. Mümtaz Soysal Hoca, Cumhuriyet‘teki yazısında, Babacan’ı “cehalet”le suçlayarak şu soruyu sordu:
“Bu ayrıntıysa esas olan nedir?”
Şimdi size 19 Aralık 1996 tarihli Milliyet‘ten bir haber:
“Türkiye’ye bugün resmi ziyarette bulunacak İran Devlet Başkanı Haşimi Rafsancani’nin onuruna Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Çankaya Köşkü’nde vereceği yemekte harem-selamlık uygulanacağı, içki servisi yapılmayacağı bildirildi. Söz konusu uygulamanın Rafsancani’nin isteği üzerine gerçekleştirileceği belirtilirken, konuk devlet başkanının Anıtkabir’i de ziyaret etmeyeceği kaydedildi.”
Hatta Demirel, Rafsancani’yi ve çarşaflı eşini, mutat protokolle Çankaya’da değil, askeri törenle havaalanında karşılamış, sonra, Rafsancani’yi GAP’a götürmüştü.
Peki, bu konuda Soysal’ın yazdıkları mı akılcıdır, Demirel’in yaptıkları mı?
Esas olan nedir?
Soysal Hoca, Rafsancani’nin ziyaretini de eleştirmiş miydi, bilmiyorum. Benim bulduğum, sadece Ecevit eleştirmişti: İran Cumhurbaşkanı’nın Anıtkabir’e gitmemesini “doğrudan doğruya Atatürk’e ve onun kurduğu devlete saldırı” diye niteleyen Ecevit, “Türkiye’nin kararlı davranmasını” istemişti.
O zaman Ecevit muhalefettedir; sırtında yumurta küfesi yoktur!
Aynı Ecevit Başbakan olduğunda, 21 Ocak 2000’de Ankara’ya gelen İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi’nin Anıtkabir’i ziyaret etmemesini hiç sorun yapmayacak, oturup görüşecekti!
Cumhurbaşkanı Demirel’in de Başbakan Ecevit’in de İranlılarla görüşmesinde temel konu PKK idi.
Demirel’in Rafsancani’yi GAP’a götürmesi de Hafız Esad’ın Suriye’sine mesajdı!..
Anıtkabir’e gitmediler diye, Türkiye, terör ve milli güvenlik gibi hayati konuları İranlılarla görüşmese miydi?!
Mümtaz Soysal’ın “Esas olan nedir?” sorusunun cevabı da buradadır: Esas olan, Türkiye’nin çıkarlarıdır! Dış politika milli çıkarı hesaplama sanatıdır.
‘Akılcı’ davranış?
Ankara-Tahran ilişkileri geliştiği içindir ki, bugün Türkiye ile İran arasında terör, enerji ve Irak konularında ciddi işbirliği var.
Demek ki, ‘akılcı’ olan, Demirel’in Rafsancani’ye yaklaşımıydı; kısa vadede bir şey çıkmamıştı ama uzun vade için zemin hazırlamıştı.
Bugün de Cumhurbaşkanı Gül’ün Ahmedinecad’la görüşmesinden ciddi bir şey çıkmayacaktır ama Türkiye’nin ‘devrede’ olması, dünyaya bu mesajı vermesi uzun vade açısından ‘akılcı’ bir tavırdır.
İran’ın nükleer ihtirası yüzünden Batı’nın ekonomik ve hele de askeri yaptırım uygulaması Türkiye’ye büyük zarar verir! İran’ın nükleer güç haline gelmesi de bölgedeki dengeleri altüst ederek Türkiye’ye büyük zarar verir!
İşte “esas olan” bu sorunlardır.
İranlıların “Anıtkabir”i ziyaret edip etmemesi ne yazar!
Prof. Soysal Atatürk’ün de dış politika uğruna neler yaptığını bilmez mi? Bilir elbette. Zaten yazısını yurtiçinde “koruma kollama” tahrikinde bulunmak amacıyla yazmış; şu satırlar onun: “Önümüzdeki aylarda bütün cumhuriyetçi kurumlara, partilere, üniversitelere, orduya, yargıya, basına düşen ödevlerin yerine getirilmesinde hiç geç kalmamak gerekecektir!”
Dışarısı bu kadar karışıkken bir de içeride istikrarsızlık! ‘Akılcılık’ bunun neresinde?''
(Milliyet-14.08.2008, perşembe)
Sağlık ve Muhabbetle...
Bektaş Azizoğlu
14.08.2008, perşembe
Üsküdar İstanbul