Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '08

 
Kategori
Futbol
 

Ahmet Hakan'ın 8 nefretine 8 reddiye

Ahmet Hakan'ın 8 nefretine 8 reddiye
 

Milliyet İnternet gazetesinden


Nefret BİR: "Küçük dağları sen mi yarattın birader" diye bakıldığında "Hayır... Hayır... Sadece küçük dağları değil büyük dağları da ben yarattım" ifadesini takınarak iticilik şampiyonu olduğu için.

Reddiye BİR: Terim büyük dağları da ben yarattım demiyor. Sadece kendisine olan özgüvenini ifade ediyor. Bu da yeterli donanıma, bilgiye ve tecrübeye sahip olduğunu gösterir. Hayatın her alanında özgüvenin başarıda ne kadar önemli olduğu açıktır. Aşağılık kompleksi olan bir kişinin başarılı olması mümkün değildir.

Sayın Ahmet Hakan, iticilik konusunu isterseniz 70 milyona soralım...

Nefret İKİ: Soğukkanlı bir değerlendirmeyle en fazla "Çok ballı bir adam" yorumunu hak ettiği halde "Ben Fatih Terim... Futbolun kitabını tersten yazmış adam" triplerine girdiği için.

Reddiye İKİ: Diyelim ki Terim gerçekten çok ballı bir adam. Bu haliyle bile bizim için bulunmaz bir fırsat değil mi? Neden sahip çıkıp destekleyecek yerde onu çamura batırıyorsunuz ve önünü kesiyorsunuz? Maksat üzüm yemek değil mi? Siz bağcıyı dövmeyi tercih ediyorsunuz!

Kaldı ki Terim'in hayatı futbolla geçmiş. Akıllı, disiplinli ve herşeyden önemlisi liderlik vasıflarına haiz. Bunu futbol oynarken de ispatlamış biri. Bu özellikleri ile futbolcuyken başarısını ispatlamışken daha sonra da Derwal'ın rahle-i tedrisatından geçerek teknik direktörlük konusunda da zirvede yerini almış ve başarılarıyla bunu da ispatlamıştır. Terim, futbolun kitabını tersine de, düzüne de yazacak bir donanıma sahip ama siz onun yazdıklarını düzüne okuyabilir misiniz acaba!

Nefret ÜÇ: Zaferden sonraki afra tafrasının çekilmezliği nedeniyle, milli maçlarımızda beni ve benim gibileri hep "İçimizdeki İrlandalı" olmak gibi kahredici bir pozisyona sürüklediği için.

Reddiye ÜÇ: Avrupa Şampiyonası gibi çok önemli bir turnuvada maç öncesi, doğrusuyla yanlışıyla tüm oyunculara ve teknik direktöre sahip çıkarak onları motive edip zafere katkı sağlayacak yerde, sizin gibi hariçten gazel okuyarak takımın moralini ve motivasyonunu bozarak milli takıma zarar veren insanlar İrlandalı'lıktan da öteye bir pozisyona düşmeyi hak etmiyorlar mı?

Nefret DÖRT: Başarı, zafer, galibiyet... Bunların eleştirilere en güzel yanıt olabileceğini düşünemeyip "laf geçirme hevesine yenik düştüğü için..." Yani başarıyı hazmetme kapasitesi acayip sığ olduğu için.

Reddiye DÖRT: Başarısızlık, kayıp ve mağlubiyette zaten söylenecek söz kalmamış demektir. Başarısızlığın sebebinin haksız eleştiriler olduğuna kimseyi inandıramazsınız. Ama başarı, zafer ve galibiyette yanlış yapanların yanlışlarını yüzlerine tokat gibi çarpacaksınız ki hem yaptıkları yanlarına kar kalmayacak hem de bir daha aynı yanlışlara cüret edemeyecekler. Terimin sizlerin olduğu gibi her gün atıp tuttuğunuz köşesi yok. Galibiyet sonrası ilginin kendisine yöneldiği anı değerlendiriyor haklı olarak...

Nefret BEŞ: Elde ettiği zaferde "Mahalle Baskısı" nedeniyle oyuna soktuğu futbolcunun büyük payına rağmen, bu durumu zerre kadar aklına getirmeyip "Fatih Terim mucizenin öteki adıdır" havası bastığı için.

Reddiye BEŞ: Mahalle baskısı malesef doğrudur. Bu baskı çok tehlikeli bir şekilde Terimin iradesini bloke etmekte ve yönlendirmektedir. Çek maçının ilk devresi bu mahalle baskısının eseriydi. İyi oynamadık ve bir gol yedik. Mücize olarak görülen Semih, fizik gücü yüksek Çek savunması karşısında kaybolup gitti. Zaten Terim'in isyanı da, kızgınlığı da iradesinin baskı altına alınmasıyla ilgilidir. Her maçın, her rakibin ayrı özelliği vardır. Bunu da görevi ve kariyeri gereği en iyi bilecek kişi Terim'dir. Maçın gidişatına göre gerekli müdahaleleri yapacak kişi de yine Terim'dir. Kaldı ki Terim başarıyı sadece kendisine mal edecek kadar egoist birisi olsaydı oyuncularının ölümüne sevgisini hak edemezdi. Bu denli oyuncularının sevgisini ve saygısını kazanabilen başka bir teknik direktör var mıdır bilemiyorum!

Nefret ALTI: Sırf şişkin egosunu daha da şişirmek ve "Fatih Terim karizması"nı belirgin kılmak amacıyla herkesin dediğinin tersini yapmaya kalkarken, zoru ve fiyaskoyu görünce anında tornistan ettiği için.

Reddiye ALTI: Terim'in karizmatik olduğu doğrudur ama şişkin egosu olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? Karizmatik insanların şişkin egoya ihtiyaçları olmaz ki... Ancak aşağılık kompleksi olanların şişkin egoya ihtiyaçları olur. Futbol statik bir hadise değildir. Değişen şartlara ve ortaya çıkan yeni durumlara göre yeni taktikler uygulamak onun görevidir. Ayrıca her insan gibi o da yanılabilir. Terim'in maç içerisinde yanıldığını anlayarak, kendisini eleştirenlerle aynı noktaya geleceğini bile bile gereğini yapması bir erdem değil midir? O, birinci derecede sorumlu olarak dokuz doğururken sizler rahat koltuklarınızda ahkam kesmeniz ve onun onurunu yaralayacak ithamlarda bulunmanız insafsızlık değil midir?

Nefret YEDİ: Kendisinden "Fatih Terim" diye söz ettiği için.

Reddiye YEDİ: Türkiye'de ve dünyada Fatih Terim bir marka haline gelmişken başka ne diyebilir. Tabii ki kendisine ait olan markayı kullanacak. Herkes "Fatih Terim, Fatih Terim" derken o ne diyecek? Bu, Rahmi Koç'a "Arçelik" demeyi yasaklamaya benziyor!

Nefret SEKİZ: Dışarıda, içeride bilen bilmeyen herkesin basbayağı "Mistik olay" olarak yorumladıkları tuhaf bir galibiyetin ardından "Kabaramazsın kel Fatma" oyunu oynadığı için.

Reddiye SEKİZ: Eğer olay mistik bir olaysa ve bu mistik olayın kahramanı Fatih Terim'se Fatih Terim'i sağlığında hemen aziz ilan etmeliyiz. Ölmeden önce de türbesi için şimdiden hazırlık yapmalıyız. Komik Ahmet Hakan, çok komik...

Evet, futbolun adaleti yoktur denir. Bir takım çok iyi oynar. Şutlar direklerden döner, kaleciye çarpar, bir türlü gol olmaz. Buna karşılık karşı takım tek bir atağında uyduruk bir gol atar ve galip gelir. Bu extrem bir olaydır. Ben futbolun kendince adaleti olduğuna inanıyorum.

Çek maçında, sadece gollerin atıldığı son 15 dakikada değil, tümüyle ikinci yarıda, birinci yarıyla hiç ilgisi omayan bir milli takım vardı sahada. Bu değişikliğin sebebi neydi acaba? Devre arası birinci yarıda hiçbir varlık gösteremeyen Semih çıkartılmış ve Sabri alınmıştı oyuna. Daha da önemlisi Terim soyunma odalarında oyuncularını okuyup üflemişti. Yani "Mistik"lik soyunma odalarında olmuştu! "Korkmayın, yenilirseniz de yenilin" demişti oyuncularına. Terim'in büyüleyici başkaca sözleri ve tavırlarıyla oyuncular ikinci yarıya fırtına gibi girdiler. Hele 2-2 olduktan sonra bile Terim'in, tam da kendini kurtarmışken, penaltılarda kaybetse bile "Şansa kaybettik" deme durumu varken, sanki yenikmiş gibi oyuncularına "ileri ileri" diye işaret etmesi ve bu ateşlemeyle 3. golün gelmesi futbolun adaleti değil midir?

Maçtan sonra kendisine "2-2 olmuşken neden ileri ileri dediniz diye sorulduğunda "Bilmem, ben kendimde değildim" diyecek kadar maça konsantre olmuştu Terim... Demek ki sadece oyuncularını transa sokmuyor, kendisi de transa giriyor.

Ve kim ne derse desin, bilgi ve birikimin yanında futbolda esas belirleyici etken motivasyondur. Bu işi de en iyi başaran Terim'dir. Turgut Özal'ın girişimleriyle, Türk futbolunun temellerini kurup kalkındırmak için milli takımın başına Derwal getirilmişti. Sonra da Piontek getirildi. Onların gerçekten çok yararlı hizmetlerine rağmen, onların zamanlarında tek galibiyet alamadan dünya ve Avrupa şapmpiyonaları elemelerinde eleniyorduk. Hele kendi sahamızda İngiltere'ye 8-0 yenilmemiz bizleri çok utandırmıştı.

Türk futbolu tekniğe, kondisyona, bilgiye kavuşmuştu ama yenilgilerden kaynaklanan güvensizlik kompleksini yenecek moralı ve motivasyonu bulamamıştı. Bunu da Türk futboluna kazandıran isim tartışmasız Terim'dir.

Bu sayededir ki, GS 2000 yılında UEFA şampiyonu ve Avrupa şampiyonlar şampiyonu, Milli takım da 2002'de dünya üçüncüsü olmuştur.

Fatih Terim, maçlar öncesi emekleriyle ve maçlarda da sicim sicim döktüğü terlerle aldığının kat kat fazlasını vermektedir. Futbolun ülkelere ve ülke insanlarına siyasi, ekonomik, turistik, psikolojik katkıları inkar edilemez. Milyar dolarlarla elde edemeyeceğiniz tanıtımın çok daha fazlasını bu yolla yapabilirsiniz.

Televizyonlarda spor programları yapılıyor. Dört veya beş spor yazarının hepsi de farklı milli takım kadroları oluştururken Fatih Terim bunların hangisine itibar edecek? Bunlara göre kadro yapacaksa aldığı maaşın karşılığını nasıl verecek? Bunlar yetmezmiş gibi maçtan bir gün önce primler gündeme getirilerek oyuncuların prim zoruyla oynamaya zorlandıkları gibi bir ima verilerek oyuncuların demoralize olmalarına sebep olunacak.

Kendi onurunu ve daha çok da oyuncularının onurlarını koruma adına Terim, Çek maçından sonra haklı olarak spor yazarlarını eleştirdi. Ve yeniden hedef tahtası haline geldi. Kendilerini savunma adına spor yazarlarından tutun, basın dayanışması olarak spor yazarı olmayan Uğur Dündar'a ve son olarak da Ahmet Hakan'a kadar...

Peki, ne zaman yapılıyor bu eleştiriler? Türk Milli takımı tarihinde ilk kez Avrupa şapmiyonasında çeyrek finale çıkmışken, turnuvanın en güçlü takımlarından Hırvatistan'la yapacağı maç arefesinde! Yani milli takımın en fazla moral desteğe ve motivasyona ihtiyacı olduğu bir anda.

İçinizdeki Terim kinini, nefretini kusmak için birkaç hafta daha bekleyez misiniz?

Ama hiç boşuna umuda kapılmayın; Terim'i bitirme adına, içten içe milli takımın başarısızlığını isteseniz de bu hevesiniz kursağınızda kalacak. Sizler spor yazarı olarak Terim'i sevmiyorsunuz, istemiyorsunuz, başarısız olsun diyorsunuz ama Terim'in oyuncuları inadına inadına Terim'e sarılıyorlar ve onu çok seviyorlar tıpkı 70 milyon gibi.

Terim sevgisi yüzünden oyuncular sadece Türkiye için değil Terim için de bütün güçlerini ortaya koyuyorlar ve performanslarının çok üzerine çıkıyorlar; sakatlanmak pahasına, futbol yaşamlarını tehlikeye sokarcasına sakat sakat oynayarak... Bu mudur prim için oynamak!!!

Ben Çek maçının ikinci yarısındaki motivasyonu GS'nin 2000 yılındaki UEFA şampiyonasındaki motivasyonuna benzetiyorum. Bu motivasyon devam ederse yenemiyeceğimiz takım yoktur. Ve Avrupa şapmiyonluğu hiç de hayal değildir.

Haydi Fatih'in yiğitleri...

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..