- Kategori
- Eğitim
Akçadağ Köy Enstitüsünün ilk yıllarda Adıyamanlı öğrencileri

Akçadağ Köy Enstitüsü öğrencileri (Foroğraf: Şerif Tekben)
Köy Enstitülerini kuran eğitimciler ve öğrenciler haftanın her günü, pazar günü ve geceleri de işleri sürekli yürüten insanlardı. Bu süreklilik ülke sevgisinden, iyiye, güzele, doğruya ulaşma ülküsünden kaynaklanıyordu.
Köy Enstitüleri için yapılan denemelerden olumlu sonuçlar alınmaya başlanınca, Köy Enstitülerinin sayısının artırılması düşünülmeye başlandı. İşte bu doğrultuda Malatya Akçadağ’da da Köy Enstitüsü kurulması düşüncesi oluştu. Zaten burada “eğitmen kursu vardı. Bu kursun yapıldığı Hamidiye Kışlasında çalışmalar başlatıldı.
Hamidiye Kışlası harap bir haldeydi, duvarları kerpiçten yapılmıştı. Her tarafı esneyen, yıpranmış, odalarından “yel ıslık çalarak” geçerdi. Kısaca Köy Enstitüsü yapısı için uygun bir yer değildi. Genel Müdür İsmail Hakkı Tonguç okula gelip durumu görünce, ilçeye yedi kilometre uzaklıktaki, demiryoluna yakın olan alanda kurulmasına karar verildi. Okulun yapımı tüm öğretmenlerle öğrencilere düştü. Çünkü para yoktu, iş gücü yoktu. Tek çare kendi okullarını yapıp bitirecek, yapacak, hem yapı yapmayı öğrenecek, yapıcı olarak yetişecekler hem de öğretmenlik için bilgiler edinecek, kültürlü yetişeceklerdi. Canla başla çalıştılar.
“Her gün ortalık ağarmadan başlayan iş, akşam karanlığına kadar devam ediyor, zamandan kazanmak için bazen öğle yemeği de ihmal ediliyordu. Yeni sahada tek bir yeşil dal, içecek ve kullanılacak bir damla su yoktu.” (1)
Canla başla çalışan öğretmen ve öğrenciler, üç ayda bitmesi gereken işleri neredeyse üç-dört günde bitiriyorlardı.
İşte bizler buradan yetişen bu öğretmenlerin sınıflarında okuduk. Derslerimize girmeseler bile okulumuzda öğretmenlik yaptılar. Böylece bizlere okumayı, aydınlanmayı öğretip kavrattılar. Bu nedenle onlara çok şey borçluyuz.
Bu ilk yılların öğrencileri olan Ali Yaşar, Hasan Tunç, Tevfik Baykan ve Ahmet Savaş, eğitim anılarımızda yerlerini hala tüm sıcaklığı ve canlılığı ile koruyorlar. Onlar iyi ki öğretmenlerimiz oldular. Böylece aydınlık ve sonsuz ışıklar kazanmamızı sağladılar.
Zaten o günlerde okul müdürü olan Şerif Tekben, 1943-44 yılı mezuniyet yılında onlara seslenerek:
“Bu yılın en başarılı işi Enstitüyü elektriğe kavuşturmak oldu. Harp yıllarının en mahrumiyetli bir zamanında bu tesisatı kurmanın zorluğu iyi biliniyordu.” dedi. O günlerin öğrencileri, sonradan öğretmenlerimiz olan bu gençler ve arkadaşları; yılmamışlar, parasal sıkıntılara aldırış etmeden, önce su kanalını temizlemişler, orada bulunan küçük bir evi de onarıp santral yapısına dönüştürdüler. Yönetimin sağladığı maddi desteklerle, türbin, tel ve dinamo gibi araç gereçler nerdeyse yarı fiyatına alınıyor, direkler çok uzak yerlerden getiriliyordu.
Derken 10 Eylül 1043 günü okulu elektriğe kavuşturdular. Coşkuları görülmeye değrdi. Öğretmenlerimiz orada el sıkışıp kucaklaştılar, coşkuyu birbirine sarılarak kutladılar.
Onları rahmetle anıyorum.
Ruhları şad olsun.
Mehmet ERBİL
(1) Şerif Tekben, Canlandırılacak Köy Yolunda, s. 46, Çağdaş Eğitim ve Köy Enstitüleri Vakfı Yayını, Ankara 2005.