- Kategori
- Anılar
Akıp giden yaşamlar ve bir Anı
Yaşam denizinin baş edilemeyen dalgaları arasında yıllarca kulaç attıktan sonra, sakin bir kadın okşayışı edasındaki sulara erişerek 84 yıllık anıları sırtına yükledi Çetin Altan. Şimdilerde 85.ci yıl anılarını da sırtına yüklemeye başladı.
Nice yıllara ustam.
Yaşamın olmazsa olamazları arasında hiç kimsenin aklına gelmeyen ve de gelmeyecek sorunları imbikten geçirerek gözler ününe seren bir yazı adamı Çetin Altan.
’Hazineden bakanlıklara ayrılan bütçenin bir grafik olarak belediye otobüslerine asılıp halkın bu konuda bilgilendirilmesi. Atılan her kurşundan birileri para kazandıkça bölgesel savaşların hiçbir zaman bitmeyeceği.. Kurşunu atan da Arap, kurşunu yiyen de Arap; ama kurşunu üreten başkası. Gençliğin en büyük sorunu evrensel bir meslek sahibi olamaması… İnsanlığın en büyük sorunu kendi gerçekleriyle yüz yüze gelmekten kaçınması.’’ Vs.
Yeryüzünün -Nitelik açısından olamasa bile, nicelik açısından- en çok yazı yazan kişisi Çetin Altan. Tam altmış dört yıl ve her gün. Ve bunu kendince mecbur hissederek. Üstelik herkesin önemsemediği, aklının ucundan bile geçirmediği olmazsa olmaz sorunları göz önüne sermeyi iş edinmek altmış dört yıl boyunca. Her gün yılmadan usanmadan…
Yıl 1965. Uşak. Vakit öğle öncesi… Temmuz güneşinin kendisini hissettirmeye çalıştığı saatler. Yaşça baharımın başlangıç dönemleri… Çarşıdan günlük gazetemi alıp eve dönerken, okulların tatil olmasına rağmen yolda karşılaştığım öğretmenime mahcubiyet sergileyen bir tavırla selam verdikten sonra, öğretmenim söze başladı. Sözün bittiğini sandığım bir anda hiç beklemediğin bir soru.
‘’Koltuğundaki ne gazetesi? ‘’ diye.
‘’ Akşam… ‘’
‘’ Neden akşam okuyorsun? ‘’
‘’ Çetin Altan’ı okuyorum ‘’
‘’ Okuyacak başka bir adam bulamadın mı? ‘’
Cevap vermedim bu soruya. Daha doğrusu veremedim. Saygıdan mı? Bilgisizlikten mi? Eziklikten mi? Ve hala düşünür dururum.
Zamanın çemberi içersine yerleşik bir tavırla sessizce ve dimdik öylece kalıvermek ne kadar zormuş o gün anladım.
Düşündüğüm tek şey, kafama çakılan bir soruyu cevapsız bırakıp onunla yıllarca dolaşacak olmam. O soruyu cevapsız bırakmam.
‘’Okuyacak başka bir adam bulamadın mı? ’’ Evet, ’’ Okuyacak başka bir adam bulamadın mı? ’’
Okuma alışkanlığının damla damla düşerek düşüncemde yer etmeye çalıştığı dönemlerde kafamda çakılı kalan bir soru. Hem de çivi gibi. Üstelik öğretmenim tarafından…
Gençlik yıllarımın çok çok gerilerde kaldığı bir gün Çetin Altan’la saatler süren doyumsuz bir sohbet fırsatım oldu. Bu anımı kendisine anlattığımda biraz duraladı. Anlattı, anlattı… Ve hüzün karışımı bir ses tonuyla: ’’ O günler öyleydi, hazin bir yaşamım olmuştur benim…’’ diye sonlandı anlatıları.
Şimdi düşünüyorum da, belki de hazin yaşamlar bilge kişilikleri içinde saklar. Ve zaman onu gün yüzüne çıkartır. Bilinmez ki…
Şimdi de bir şiir.
BEDENDE YÜK TAŞIMAK
Senelerdir
Hazin bir hikayedir bedende yük taşımak
Bazen yük ağır bazen beden ağır
Menzile varmazsa yükün
Hiç durma Bağır bağır bağır
Gün olur Bedenden bir yük atılır
Gün olur kafanda bir yük kalır
Gün olur dolaşırsın ağır ağır
Dolaştığın sokaklarda
İki mısra yazılmazsa art arda
Hani o kafandaki yük var ya
Işık saçar aleme
Yazdığın satırlarla.
YENİDEN DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN USTAM...S/G