Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '14

 
Kategori
Mizah
 

Aklın kadar konuş!

Aklın kadar konuş!
 

Paralı olması gerekenler beleş, beleş olması gerekenler paralı, gözünü sevdiğimin düzeninde! Düzen mi dedim ben? Garibim sözcük bile anlam değiştirmiş, düzen düzene anasını satayım!

         Sözcük demişken… İşte kesinlikle paralı olması gereken, hatta karne usulü dağıtılması uygun olabilecek temel kavramlardan biri. Hele de etrafta bu kadar lüzumsuz, amaçsız, vara yoğa konuşan, ahkam kesen, can sıkan tipleri gördükçe diyorum ki: Sözcük kullanımı kesinlikle karneye bağlanmalı!

         Haydi biraz açalım bu konuyu. Farz edelim gerçekten böyle bir sistemin içindeyiz. Günlük kullanabileceğimiz kelime sayısının 100 sözcükle sınırlı olduğunu varsayalım. Üstelik öyle kendi kontrolümüzde olan bir sistemle filan değil. Bildiğin çeneye takılan bir çip olsun ve 100. kelimeden sonra çene otomatikman kilitlensin.

         Çevremdeki çenesi düşük tipleri düşünüyorum ve o an onların bakışlarını hayal ederek katıla katıla gülüyorum şu an. Düşünsenize, daha anlatacak milyon konusu var, ama çene zınk diye kilitlenmiş. Bakışlar ölü köpek gözü. Mahzun ve pişman. İçinden “Keşke sabah herife saydırırken hepsini kullanmasaydım” geçiyor tabii. Ya da karısına. Gerçi tanıdığım tüm çenesi düşükler duramaz, el kol hareketleri hatta işaret diliyle yine beynimizi becerirler ya, neyse…

         Günlük 100 kelimelik hazne tıpkı telefon şarjı gibi olacak. 24 saat geçerli. Gece saat 00.00’ı gösterdiği an yeni 100 kelime hakkı gelecek. Ertesi gün aynı saate kadar tepe tepe kullan. Kullanmadıkların sıfırlanmayacak, birikecek. Etrafta hiç konuşmadan, tripli tripli dolaşan tipler gördüğümüz an anlayacağız ki önümüzdeki günlerde birine fena saydıracak! Kelime biriktiriyor haspam.

Elbette bu sistemde de tıpkı kontör gönderir gibi birbirine kelime borç vermek veya hediye etmek mümkün.          Düğünleri, sünnetleri, kutlamaları getirin gözünüzün önüne.

“Gelinin amcasından iki bin kelime. Damadın teyzesinden beş yüz kelime.” Etrafta fısıltılar, “Teyze hanım o çeneyle çok bile verdi. Amca bey de iyi ketumlardanmış ha! Nasıl da biriktirmiş o kadar sözcüğü.”  Cevap net, “Valla amca beyi tanımıyorum ama hanım teyze üç ay komada kalmıştı geçen yıl, o zaman birikmiştir.” Başka türlüsü ne mümkün zaten.

         Sistemi kendi yararına kullanabilecek en hayta tayfa okuldaki veletler olacaktır elbette. Öğretmenin sorduğu soruya bel bel bakacak. Sözcüğüm bitti numarası. Elektrikler kesildi öğretmenim demekten bin kat hayırlı.

         Bir de sözcükleri kumarda kaptıranlar ortaya çıkacaktır. Onca yıllık yatırım için biriktirilmiş tüm sözcükler barbut masasında sıfırlanmış. Süklüm püklüm eve dönen adamın edecek tek bir sözcüğü bile yok. Kadının ağzında tek bir söylem: “Geberesice!”

         Şöyle düşündüm de bu 100 kelimelik sistemin parayla pulla ilişkisi olmamalı. Yani zenginlerin çal çene konuşup, durma mal varlığından söz ettiği; siyasilerin bol keseden yalan dolanla garibim sözcük cahillerini sömürdüğü bir sisteme dönüşmemeli. Yoksa özellikle siyasiler, üç sözcükle kandırır garibim kimsesizleri. (Kimsesiz ya, durma sözcük birikiyor hanesinde.) Politik kurnazın,  “Sizi kimsesizlikten kurtaracağım” demesi yeter. O salak da inanır buna.

         İyi bir şey çıkmalı bu durumdan. Örneğin sözcük zenginliği yerine anlam derinliği ortaya çıkmalı. Düşünce gücü oluşmalı, zeka gelişmeli, duygu genişliği artmalı. Ki olur da zaten. 50 sayfalık kitabın 20 ciltlik ansiklopedi değerinde birikim ve derinlikle dolu olduğunu düşünsenize. Onu o kadar sözcükle yazabilmek için ne kafa patlatırdı yazar! Elbette resim, müzik, dans, pandomim altın çağını yaşardı.

         Gerisini siz hayal edin. Sözcük hakkım bitti. :)

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..