Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '09

 
Kategori
Özel Günler
 

Al sana doğum günü hediyesi. Kürt müsün? Türk müsün? Kararını ver.

Al sana doğum günü hediyesi.  Kürt müsün? Türk müsün? Kararını ver.
 

Sevgili Oğlum. Babanla 1992 yılının 1 Mayısında aynı otelde işe başladık. Birbirimizin farkında bile değildik. Tabii ilk başlarda... Diğer departman arkadaşlarımla beraber verdiğimiz eğitim ve iş sonrası sohbetler sırasında, her ortaya atılan konuda, yırtık dondan çıkar gibi çıkınca baban ilgimi çekmeyi başardı. “Oysa kimler vardı peşimde bir bilsen”... Şimdi burada açıklamıyım ayıp olur. Babana sor anlatsın. O bilir.

Ben onun üstünde bir pozisyonda çalışıyordum o zamanlar. Bu durumdan dolayıdır ki; bağlı olduğum departman müdürü her gün beni çağırıp, Love Storry olaylarına dalmayalım, külahları değişiriz sonra bak diye üç öğün nutuk çeker, bak bu adam bana hiç mi hiç güven vermiyor derdi... Haklıymış adam.:)) Ama anne bu! Dinler mi? Ne zaman dinlemiş ki zaten. Kendi düşmüş, kendi ağlamış ya da ağlamamış. Ama başta bir anlaşma yapmıştık babayla. Evet biz arkadaştık ama kimse kimsenin özel hayatına dalmayacak, karışmayacaktı. Dediği gibi de yaptı. Karışmadı. Belki de bugüne kadar yürütmemizin, yürütebilmemizin en büyük nedeni oydu…

Baban, İstanbul’ da doğup büyümüş olmasına rağmen, Elazığ kökenliydi. Olabilirdi… Zaten nüfus cüzdanına bakmak ya da sormak hiç aklıma gelmemişti... Nerelisin diye bile sormamıştım. Beş yıl kadar önce Alevi olduğunu söyleyince öğrendim Alevi olduğunu. Şimdi de kalkmış Kürt Alevisiyim diyor. Yavaş yavaş açılanlardan bizimki.. Foyası sonradan ortaya çıkanlardan. Tam Kürt yani… :)) Bu günlerde bir Kürt açılımıdır almış başını gidiyor zaten.

Kimisi toprak verilsin diyor. Kimisi Kürtçe serbest bırakılsın, serbest dil olsun diyor. Resmi dil olsun diyenler bile var hatta. E… Baban da Kürtçe bilmiyor ki; şimdi onunda Kürtçe öğrenmesi gerekmiyor mu? Bu durumda biz ayrılsak, sen hangi bağın babanı gülü olacaksın? Hangi yarımadanın çocuğu. Ha, ona kalırsa o da tam Kürt ya da Alevi değil ki… Baba Elazığ, “yani Zeki Deden” babaanne İstanbul doğumlu ama Silifke kökenli, onun annesi yani babaannenin annesi Bolu kökenli, ben Toros dağlarının delifişek asi kızı. Sen şimdi ikinci dil olarak İngilizce öğrenen, SBS de İngilizce’ den tek yanlış yaptığı halde, Türkçe’ den üç yanlış yapmış olan fırlama. “brawo yani sana” ya da öğretmenlerine mi diyeyim. Ana dilde üç yanlış. Görüyor musunuz dostlar ana dilde eğitimin faydalarını. E şimdi sen nereli oluyorsun oğlum. Tut ki ayrıldık babanla. Çocuğun babanın kanını taşıdığı varsayılıyor ülkemde. O zaman sen Kürtsün. E... Ne baban, ne sen Kürtçe bilmiyorsunuz. Ne olacak şimdi? Babanın yanına gittiğinde Kürt vatandaşı, benim yanıma geldiğinde Türk vatandaşı mı olacaksın. Ya yurtdışına gittiği varsayalım. Resmi dil zorunluluğun olmasa da İngilizce konuşacaksın.

Durun yahu… Kafam karıştı. Bu çocuk nereli şimdi? Çocuk babanın kanını taşıdığına göre Kürt Alevisi. Her yönüyle babaya çekmiş olması lazım. E benden hiçbir özellik almama ihtimali var mı? Var! Varsa da var. Ne olacak yani. Bu benim onun annesi, onun benim çocuğum olduğu gerçeğini değiştirmez ki…

Düşünsenize. Dil bölünecek, düş bölünecek, yürek bölünecek, kalp bölünecek. Ne büyük bir travma. Üstüne bir de biz bölünürsek, gel de bu çocuktan hayır bekle. Zaten okullarda başladılar. Oğullarınızı kızlarımızdan ayırın, uzak tutun demeye örümcek kafalılar. Ne yapmalı, nasıl yapmalı ki bunu çocuğa anlatmalı. Oysa düne kadar ben Alevi ya da Kürt Alevisi olduğunu bile bilmiyordum ki babanın. Sormamıştım ki… Yüreğimin götürdüğü yere gitmiştim sadece… Ama bu durumda yüreğimizin götürdüğü yere gitmeme, gidememe gibi bir sorunumuz olabilir. Hatta, sen Kürtmüşsün bak. Başta bana söylemedin Kürt olduğunu diyerek hesap sorabilirim babana. Hem benim bildiğim Kürtler Esmer olurdu. Sende esmerlikten de eser yok. Ben istemem böyle. Kürtsen git esmerleş gel diyebilirim.

Sahi…

Benim oğlum nereli şimdi. Bir kanun çıksa ve Türkler ile Kürtler ayrılacak dense… Benim oğlum ne yana düşecek usta. Oraya gitse Türk faşisti diyecekler, buraya gelse Kürt tohumu. Ne kötü bir kabus, katlanılması ne zor bir durum. Evet ya… Ben sormadım ama o da söylemedi bana Kürt olduğunu. Merak da etmedim. Ya da Elazığlılar hangi etnik kökenlidir diye düşünmedim bile ama şimdi gerçeği öğrendiğime düşünmem lazım. Bu ayrılma nedeni olabilir mi? Ben bir Kürtle yaşamaya devam edebilir miyim? Etmeli miyim? Ya da bu işe burada bir son mu vermeliyim? Bu yaştan sonra Kürtçe öğrenemeyeceğime göre, ayrılmalıyız. E çocuk ne olacak bu durumda. Yaz tatillerinde bana gelir, "burada dil sorunu yok" diğer zamanlarda babanın yanına gider desek, e baba zaten nerdeyse otuz yıldır burada. Çocukken gittiği onbeş gün dışında Elazığ’ ı hiç görmemiş ki…. O da Kürtçe bilmiyor. Baba oğul Kürt Dili ve edebiyatı okurlar artık. Ama diğer taraftan dillerini bilmesem bile halaylarını Elazığ kökenli eşimden çok daha iyi biliyorum. Dinlediği tek müzik yabancı müzikti benle tanışmadan önce. Break dans yapar, İngiliz hatunlarla takılır, teşfiki mesaini onlarla harcardı… "Harcarmış yani" :)) Kendi kültürünü ona ben öğrettim. Türküleri ben sevdirdim ona. Bu durumda ne oluyor peki… Ben ondan daha Kürt olmuş olmuyor muyum? Galiba öyle oluyor. Demek ki Türkçe baskıdan çok Kürtçe baskı varmış memlekette de haberimiz yokmuş… Hımmm. İlginç değil mi?

Ne diyorduk biz. Bugün oğlumun doğum günü onu yazıyordum değil mi? Yahu ben ne diycem şimdi çocuğa. Oğlum; senin baban Kürt, ben, has be has Torosların asi kızı. Dağlara çıkar mermi sıkarım icabında. Senin babandan çok daha fazla cesurum bu konuda biliyosun. Baban benimle tanışıncaya kadar ne türkü dinlemiş, ne eline bir çapa alıp tarla kazmış, ne yörük çadırında yatmış, ne toprağın içinde üstünü başını çamura karıp anasından eşek sudan gelinceye kadar dayak yemiş. Üstüne bir de baba tatlısı var tabii akşama, "çift katmerli alınacak" yeme de yanında yat misali... Anan bunların hepsini yapmış. Üstüne oğlak gütmüş, keçi sağmış, ekin tarlasında ekin biçip, anneannenin uzun havalarını dinlemiş tarlada. Etraftan topladığı çalı çırpı ile kara tencerede yemek yapmış, çay demlemiş. Sıcaktan bunaldıkça sırtı başıyla dereye girip serinlemiş, kafa tutmuş onca kara cehalete. O oturduğumuz evlerin tepesine elli kiloluk çimentoları taşımış omzunda. Baban ise kimliği Kürt ama kendisi lafta Kürt, türküleri bile anandan öğrenmiş bir apartman çocuğu.

Ne olacak peki şimdi? Ne olacak? Hani diyordun ya…. Doğum günü hediyesi doğum günü hediyesi. Al sana doğum günü hediyesi. Ne olacak şimdi? … Biz ayrılırsak ne olacak? Sen Kürt müsün? Türk müsün? Hangisi olmaktan gocunuyorsun. Bunu ödev olarak hazırla ve yüksek mahkememize sun.

Baban saf kan Türkleri yok etmek, Kürt nüfusunu çoğaltmak üzere gelip anneni bulmuş, gönlümü çalmış kötü niyetli bir ajan olabilir mi? mesela... Bunu da kat ödev konusuna. Araştır. İncele. Eğer öyleyse sen de kararını ver. Ben artık bu saatten sonra babanla yaşayamam. Ya baban, ya ben. Doğum günü hediyeni yani ödevini en kısa zamanda masamda istiyorum. Bunu bir tez çalışması farzet ve en iyi puanı almaya hak kazan.

Nasıl hediye ama...:)) Anne bu! Yapar mı yapar!

Nice yıllara Boncuğum. Doğum günün kutlu olsun.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..