Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '16

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Alaçatı'da "Ot Festivali bahane, ama,"çılgınlık" şahane

Alaçatı'da "Ot Festivali bahane, ama,"çılgınlık" şahane
 

ALAÇATI VE ÇEŞME 'NİN SEMBOLLERİNDEN


 

TAAA BURSA'LARDAN GELİP, OT FESTİVALİNE DAMGASINI VURAN KADIN, SALIVERMİŞ KENDİSİNİ OTLARIN ARASINA... İŞTE GÜNÜN MANA VE ÖNEMİNİ SİMGELİYOR BU RESİM...ONCA KİŞİNİN İÇİNDEN BİR TEK ONU GÖREBİLDİK OT FESTİVALİNDE...ÜSTELİK KIYAFETİ İLE NE KADAR UYUMLU..

         Çeşme Belediyesinin Alaçatı’ya çaldığı maya, nihayet  tuttu. Öyle bir akın oldu ki, oteller doldu. Araba yerleri doldu, sofralar doldu, oteller doldu, gözler yeşilliklere doydu, gökten sanki nur yağdı ve de esnafın yüzü güldü.

         Koca koca kazma sapı gibi olan enginarın tanesi İzmir’de  1,5 bankanot, Alaçatıda da aynı fiyat olursa, yeme de yanında yat.

         Adına “Alaçatı Ot Festivali” dedikleri ve 7 ncisi yapılan bu şölende,  hiç kimse, otlardan yapılma yemeklere, uzaktan tanıştı.  Sadece tadına  bakabildi.

         Otlar, çalı çırpılar, demet demet ısırgan otları, kuzu kulakları, Arap saçı, Şevketi Bostanlar bahane. Esas eğlencesi şahane oldu, şahane.

         Eskiden odalarına at, eşek bağlanan Alaçatı evlerinde ışıklar içinde barlar, restoranlar pırıl pırıl. Adını duyup cismini görmeyenler, otlarla tanıştılar. Festivalin  adı” ot “ ama, otlardan kimse otlamadı. Sadcce dağlardaki inekler “ Otumuza da mı  ortak çıktı, başımıza taş yağacak” diye diye sessiz sedasız otlanmaya devam ettiler.

         Sözüm ona ot severler için bir İlkbahar serenomisi başlıyordu sokaklarda. Mühim olan oydu.

         Sadece Ege’lilerin kadir ve kıymetini bileceği otlardan tencere tencere sergilenen ot yemekleri şahaneydi. Tadı ve gücü, yedek kulubesinden gelip 6 gol atan futbolcu tadında ve hükmünde besleyici yemeklerdi.

         Çeşmeliler, karşı adalardan gelme oldukları için, ot yemeğine aşinalar.

O’su bu’su, şu’su mu’su yok. Ot bahane, festival de bahane. Geriye ne kaldı? “Yaz aşkı?” Şimdi ne demek o diyenleriniz olacak. Söyleyelim hemen.  Geçen yazdan kalan bahar sevdalığı, ile  devam eden “ doğa aşkı” demek istedik. Siz, ne sandınız ya? bu uğurda çıkıldı yola zaten,

         Gelen geldi, duyan geldi ve “Alaçatı geceleri”  bizden sorulur dediler, bu dünyadan alacaklıyız dediler,  yakalarından bırakmadılar,  Alaçatı’da yaşanır dediler. Yaşamağa geldik dediler.

         Bursalı bir guruba rastladık. Dilek Üney, Gülşah Pelesen ve Duygu Saruhan,yaşamaksa  biz varız dediler. Az gittiler, uz gittiler, Alaçatı’nın hakkını verdiler. Yüreklerindeki parola:  “Biz eğlenceyi severiz. Seveni de severiz. Biliriz yüreği sevgi dolu olanları” dediler . İşaretleri ise: “ İster sev, ister sevme.Biz eğlencede yedi düvele karşı varız.”  Dediler. Ve Nazım Hikmetin dediği gibi “Sana gökyüzünü ısmarladım, gülüşlerinde güneş batsın diye” diye diye ne güneşi batırdılar ne de  gülüşlerinden hiç kaybetmeksizin Alaçatıyı yaşadılar

Dahası var, bitmedi... Daha ilk günden itibaren Duygu Saruhan bunca çiçeklerin arasından sıyrılıp gıpta ile baktı doğaya ve, yüksek sesle mırıldandı. Etrafın öbek öbek çiçekleri, göbek attılar sevinçlerinden..Neden acaba? Söyleyelim. Bu Saruhan kız, seneye burada "çiçek kız" olacakmış. Eeee, yakışır doğrusu. Zaten gurubu, her zaman ve her yerde birer demet "çiçek" zaten. Aklımıza "Çiçekçi kız" filminin unutulmaz yıldızı   Sarita Montiel geldi. O çiçek satıyordu. Bu Saruhan kız, çiçek olacak..Yüzü, Sarita'ya benzemese de, zerafeti eşdeğerdi, gördüğümüz kadarıyle ( Buraya kadar baltayı taşa vurmadık di mi?)

RESİMDE, FESTİVALİN ÜÇ AS'I GÖRÜLÜYOR. USTRUPLU OTURMANIN, KALKMANIN, EĞLENMENİN BURSA TEMSİLCİLERİ. TAAA BURSA'LARDAN SEÇİLE SEÇİLE SÜZÜLÜP SÜZÜLÜP GELMİŞLER.  HER BİRİ DE SARIMSAK SAPI GİBİ DİMDİKTİLER. ÖYLE GELDİLER, ÖYLE DÖNECEKLER. SENEYE YİNE BURADALAR..   

         İşte yenebilir yabani otlar tanıtıldı. Birçok ziyaretçi, doğadan yenebilir yabani ot toplama fırsatı da buldu. Festivali ana teması olan "Radika otu"ndan yapılan "Radikalı Arap Köftesi"nin yapımının anlatıldığı Yemek Atölyesi, ziyaretçilerin ilgisini çekerke

         "İzmir ilinin endemik bitki türleri", "Radika", "Çeşme’nin tıbbi ve aromatik bitkileri", "Alaçatı otlarının sağlık öyküsü", "Sürdürülebilir tarım uygulamaları" ve "Sağlıklı yaşam" konularında birer söyleşi gerçekleştirildi.

         Dediğimiz gibi, kimse otları tanımasalar da, tezgahlardaki sıra sıra otlar, gelen ziyaretçileri tanıdı hiç olmazsa. Bahara karşı bir çıkıştı aslında onlarınki. Nisan ayını kucakladılar, çiçekleriyle kokularıyle . Esen rüzgarlarda bile kokulu sevinçler vardı ışıl ışıl.

         Biz de esinlendik. Hiçbir otu tanımadığımız, göremediğimiz yemediğimiz halde. Oturup, festival coşkusu ile bahar sevinci ile şiirler yazdık, rüzgarın kanadına oturtup, gideceğe yere yolladık

.        Ege’nin  dağlarından yağ, ovalarından bal akar. Dağların, tepelerin, vadilerin, yamaçları düzlüklerinde ise çeşit çeşit otlar fışkırır mis kokulu, amber kokulu.

         Eskiden, bir kaval çalardı, hazin hazin. O şarkıdaki gibi, köy yolları tozlanırdı. Batan gün kanlara bulanır ve gönüllere  bir hüzün çöreklenirdi. Şimdi Roma’ya çıkan yollar da battal oldu. Şimdi her yer Egeye çıkıyor. Varsa da Ege, yoksa da Ege. Te işte o ka!

“Sen, Kleo’ sun ya / Gökova’ya  rengini  veren / Taa aşağılarda  / Sedir Adasında, / Anılır hep adınla / Hayatı içmelisin / Unutma, sen Kleo’sun  / Tanrı seni korusun”

“Sen Amazonların kadınısın / Her okla yaralanmazsın / Dilek çeşmesi / Gönül çeşmesisin. / Bir büyüyen Ay’sın / İçime gel desem, / Yere göğe sığmazsın”

         Bu gün, festivalin son günü.

"O ÇİÇERNİYA.."QUE BONİTOS O'HOS TİENNES" (NE GÜZEL GÖZLERİN VAR" DİYOR ALAÇATILI AKERDEONCU.. KİME DİYOR, MERAK DA ETTİK HANİ.

DEĞİŞMEZ ÜÇLÜ..DEVAMI VAR AMA,  DİĞERLERİ GELMEMİŞLER ANLAŞILAN

REYONLAR, TEZGAHLAR DOLUYDU. BÜTÜN YEŞİLLİKLER FESTİVALE AKMIIŞTI

BURSALILARIN KÖKENİ DE YEŞİLLİKLER DİYARI. BURSALILAR DA ARAZİYE  UYDULAR, ALAÇATILI OLUVERDİLER KAŞLA GÖZ ARASINDA, KIYAFETLERİ İLE GÖZ  DOLDURDULAR.

HEYT BE, ALAÇATILI OLDUK / OTLARLA TENCERE KAYNATTIK / NELER ÖĞRENDİK NELER/  / YEDİK ŞEVKETİ BOSTANLI KÖFTELER /  OLMAZMIŞ YEMEK NANELERDEN /  UZAK DURDUK ABLASI, NETAMELİLERDEN  / ISIRGANOTU DERKEN RADİKA / HER ŞEYİN BAŞI OLMAK HARİKA  /  EĞLENCELERLE SAVRULDUK, BİR O YANA BİR BU YANA /  EL BİRLİĞİYLE AKŞAMLARI MESTETTİK. / SUYUNA SOĞAN DOĞRADIK, PİLAVI DA PİŞİRDİK.  /  ELLER HAVAYA  ANACIM  HAVAYA HAVAYA /  KAYNASIN BU FASUYLYA İKİ BUÇUK LİRAYA  / OY DİNGALA  ANACIM, DİNGALA / HEYAMOLA HEYAMOLA / DÖNECEĞİZ ELBET BURSAYA / KÖMÜRÜ YİNE KOYACAĞIZ  MANGALA ANAM MANGALA...

BAŞKAN VE EŞİ, ALAÇATI SOKAKLARINDA EL ELE

ALAÇATI VE ÇEŞMENİN SEMBOLLERİ YEL DEĞİRMENLERİ

SEPET SEPET YEŞİLKLİKLER DOLAŞTIRILDI

ÇEŞME PROTOKOLU GEÇİŞ MERASİMİNDE.

HERKES, KAFASINA GÖRE EĞLENDİ

ELLER HEP HAVADAYDI

KALABALIKLAR, SOKAKLARA SIĞMADI

HERKESTE "SELFİE" MERAKI, AYNI ANDA DEBREŞTİ.. VE DE YARIŞ HALİNİ ALDI. Örtb ki ölem !

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..