Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '16

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog ahalisine, "psikolojik travma" yaşatılıyor!

Milliyet Blog ahalisine, "psikolojik travma" yaşatılıyor!
 

Bunca yıldır yazıp çiziyoruz şu blog’larda. Kimimiz yeni başladı. Kimilerinin çiçeği burnunda. Arkamıza döndük baktık ki, “Aaaa, ne de çabuk 10 yıl” dedik. Tabi bu duygumuzu, yüksek sesle dile getirenler oldu.

En son noktayı da Newyorker koydu. Bu vesileyle, Supçinler, Pirmeteler, Leyla’lar, Tarhan’lar dilimizi zor alıştırdığımız Vakayinüvisler ve daha niceleri anıldılar bir bir. Yorumcular, “bari  bunları analım” dediler, kimi kızgınlık ve kırgınlıklarını ifade ettiler,

Erol Işık soruyor: “ Ana sayfada MB’un 10. yılı kutlu olsun” diye yazabilirlerdi” diyor. Sahi, Blog’da veya Milliyetin sayfalarında bu 5 kelimeyle bu mutluluğu paylaşabilirlerdi.

Bu güne bu gün, blog ahalisi, bir “psikolojik travma” yaşıyor. Uzun soluklu üyeler dışında blog’dan kopmalar, küsmeler, kapıdan çıkıp tekrar bacadan içeri girmeler, devam ede gelen kızgınlık ve güceniklilik söylemleri, kafalarda sendrom halinde dururken, hala daha idarenin ”üst kesimi” duruma vaziyet etmemesi”,  “önemsememe” dir. Hal böyleyken, bir avuç kalan geridekilerin derin şuur ve blogculuk aşkı, takdire şayandır.

Blog’larda 10 ncu yıla girmek dilde kolay. İki fakülte  bitirilecek kadar bir zaman. Ne senelik izni var, ne kıdem tazminatı, ne ikramiyesi var, ne emekliliği var.

Newyorker, davullu zurnalı kutlamak istemiş ama, Amerika’sında adet değilmiş. Bakmayın siz onun dediğine. Harput’tan Amerikalıyı, memleketi Çemişgezekten’ de deveyi getirtir ama, neyse. O, piyasaya sürmek istediği boş kağıtlarla caka satıyor.

Daha daha, dahası var. “Blog ailesindeniz”deriz böbürlenerek. Gel gör ki, ne sünnetimize gelirler, ne nikahımıza gelirler, ne de ölülerimizin ardından bir maşrapa su dökerler. Ailedeniz güya ama, mutlu günlerinde ne çiçeklerini görürüz, ne de yüzlerini. Karşılaşsak, tanıyamayız bile. Böyle aileden olma durumu sakat değil mi biraz?

Yine öyle anlaşılıyor ki, iş, başa düşmüş. Öneriler çeşitli: Papatya Tarlası isimli olanı, sanki tarladan toplamış gibi “külahta nane ve gülsuyu”  öneriyor. BLOG gecesine katkı olsun diye.

Kemal Şahin,  parametreler  belirlensin istiyor. Blog gecesinde açıklansın diyor ve “ az yazan, çok yazan, laylay-lom’cular” belirtilsin”  demeğe getiriyor.

En ucuzcu da aynı Newyorkerden: “ Boş kağıtlar hazırlansın, blogcu içini, dilediği gibi doldursun. “Baş blogger,” “yayına hemen alma imtiyaz belgesi” gibi gibi.

Sevgili Newyorken, boş kağıtların ticaretini yapadursun. Başa dönelim. Sahi bloğumuz kaç yaşına bastı? Kimse bilmiyor. Ama, şu kadar blog yazdım, şu kadar blog devirdim, şu kadar kuş uçurttum, şu kadar hindi yoldum” demesini bilenler de var içimizde. Marifetmiş gibi.  Doğum tarihini bilmezsen,  ne işe yararsın?_”Yaşar, hem yaşlar, hem yaşamaz” gibi bir şey değil mi bu? Blog tarihi, bizim de  doğum tarihimiz sayılır bir bakıma. Öyle di mi?

Bu iş uzadı da uzadı ha! Bir şey uzayınca, yetkili ve etkililer çıkar ortaya konuya açıklık getirir benim bildiğim. “Mesele öyle değildir böyledir” der!

İdare, kulağı üzerine yatmış, olan bitenleri izliyor. Baş editörleri, “Blog Ahalisinden yükselen sesleri” bir rapor halinde yetkililere  sundu mu? “N’olcek bu blog ahalisinin sonu?” diye düşündü mü?Hayır, zannetmeyiz. Şimdilik savunmaları, olsa olsa “ Haftada bir yokluyoruz bültenle. Öne çıkarıyor, onore ediyor, toplantıları destekliyor, kitap çıkaranları da kutluyoruz” diyerek  bültenlerini işaret edecekleri muhakkak. Ama, görülüyor ki bunlar yetmiyor.

Aynı idare, ilk yıllarında blogcular için İstanbul’da verdiği resepsiyonda, spotlar yayınlanmıştı:  “ İşte,  Türkiye’nin değerli, bileği bükülemeyen yazarları” deyip,  her birimiz için de: “Değme yazarlara taş çıkartacak yazarlarımız” diye söz etmişti sitelerinde. Acaba sözlerinin arkasındalar mı hala?

Bir "psikolojik travma" dır yaşanan ve yaşatılan. Bunun sorumlusu, sen, ben, o,  ve hepimiziz.

Eee, daha ne?

Ört ki, ölem !     

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..