Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Aralık '06

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Alaçatılı

Alaçatılı
 

Çeşme ve Alaçatı ve Alaçatılılar…Alaçatı, bir garip yabancı gibi Türkiye'ye… Sanki mahcup ve utangaç. Çeşmenin kenarına büzüşmüş tedirgin bir çocuk gibi bakmakta.

Alaçatı tarihinden gelme bir ürkeklikle adım adım kendini bulmaya çalışıyor. Üç kez karşı kıyıya ölüm korkusuyla göçen insanların, dedelerinin çaresiz feryatlarının sesini yeni yeni unutuyorlar.

Alaçatılılar unutmayı çok severler. Unutmak kolay olmasa gerek ki kimi zaman balıkla, kimi zaman rakıyla, kimi zaman coşkulu eğlencelerle yok olmaya çalışırlar yeryüzünden.

Alaçatıda bir rüzgar eser alıp götürmek ister gibi uzaklara…

Alaçatılı hem rüzgara hem yabancılarla bakar, yabancı gibi …

Alaçatılı toprağına sahip çıkamaz, her an elinden alacaklar gibi… Korkarak …göçebe gibi, diken üstünde yaşar.

Alaçatılı'nın gönlü, yüreği uzaklardadır… Çok uzaklarda…

Toprağa sağlam basar onlar. Bilirler fani olduğunu yaşamın.

Gülerler yaşamadığı ve yaşayamayacağı taş evleri alanlara…

Alaçatılılar sır tutmayı bilirler. Sır tutmak dünyanın en zor işlerinden biridir. Sır tutmak demek yaşamı avuçlarının içine almak demektir. Sır tutabilen insanın beyninin güzelliği dışına yansır. Onu, o nurani simasından hemen tanırsınız. Gözleri dingin, yumuşak ve sevgi doludur. Bir rahip veya manastır keşişi gibi ruhani yaratıklardır.

İnsanları dertleri ile kucaklamayı öğrenmişlerdir. Kolları uzun ve şefkat doludur.

Sır tutan insanlar… Sizi saygı ile selamlıyorum.

 
Toplam blog
: 115
: 1244
Kayıt tarihi
: 17.07.06
 
 

Tek düşüncem yaşadığım dünyayı nasıl yorumladığımı başkalarının bilmesidir. Aslında yorumun özünde t..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara