Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aldatan Erkekler

“Aile terapisti Dr. Susan Mandel, "Erkeklerin aldatmakla ilgili sorunları şu: Erkekler kadınlar gibi ilişkilerde yapıcı ve iletişime yatkın değiller" diyor.

"Bunun sonucunda ise, ilişkilerinde yaşadıkları boşlukları dışarıda başka kadınlarla doldurmak istiyorlar." Çözüm iletişimde gizli...” 

Bu yazıyı okuyunca şaşırdım doğrusu, erkekler üzerinde aldatma bir gereklilik sanki.

“Kendimi ifade edemiyorum, iletişim de kuramıyorum o zaman sıradaki gelsin.”

Gerçekten de iletişime yatkın değillerse başka kadınlarla iletişimi nasıl sağlayacak.

Bir yenisinde de aynı sorunu yaşadığı zaman diğer dala mı atlayacak.

Yani! hayatı daldan dala sekerek bir diğerinin üzerine basarak mı geçecek.

Peki! bu sekmelerde düşme yaşamayacak mı?

Sorunların üzerini örtüp diğerine gitmek bir erkeğe ne kazandıracak?

Sadece erkeklerle bir araya geldiklerinde egolarını şişirecek hikayelerden ibaret olacak.

Gerçeklerinde hep bir arayış, pişmanlık ve kendisinden memnun olmama hali olacak.

Son günlerde erkekleri anlatan bütün uzmanlar, bir belgesel sunar gibi anlatıyorlar.

“Erkekler avcıdır, avlarını yakalamak için türlü türlü yalanlar söylerler, kendilerini olmadıkları gibi gösterirler.

Amaçları tamamen avlanmak ve çiftleşmektir.

Testosteronları yani, Erkeklik ve iktidar hormonları, fazla çalıştığı için aldatmaya çok yatkınlardır. Bir de çok eşli.

Evdeki dişisi ona eski ilgi ve alakayı göstermiyorsa, hemen başka avlara çıkarlar ve kendilerini rahatlatmak için ona değer veren dişilerle beraber olurlar.”

Bir yandan dinliyorum, bir yandan okuyorum, bir yandan da gülüyorum bu olanlara.

Erkekleri getirdikleri son nokta, amaçları sadece çiftleşmek olan ve ihtiyaçları için yaşayan ruhsuz, aşksız ilkel insanlar.

Demek ki, aşk acısı çeken ve çektikleri acıdan dolayı, şairlerimiz, bestekarlarımız, ozanlarımız çiftleşemedikleri için mi yazmışlar çizmişler. Bu kadar basit mi düşünmüşler yani?

Kadınlar özgürleştikçe, erkeklerin peşinden koşmaya başladılar. Hoşlanma, çıkma, beraber olma ve evlilik tekliflerine kadar götürdüler işi. Erkeklerin avlanma dürtüleri yok oldu. Bir yemek, bir yatak olarak görmeye başladılar ilişkileri.

Eski şairlerimiz aşklarından ölüyorlardı, çünkü kavuşamıyor ve özlüyorlardı. Onun için de sevdaları çok kıymetliydi. Bir de günümüze bakın, her dakika deli gibi bir iletişim. Bir yerden kapasan diğer yerden baş veriyor. 24 saat göz hapsi. Ayrılsan her yerden sil sil 1 günü alıyor.

Aşkın ömrü azaldı, ölümsüz aşklar kalmadı…

Cemal Süreya ne güzel anlatmış sevdayı…

Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!

Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.

Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan,
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.

Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan,
Dökmeden,
Parçalamadan,
Üzmeden,
Ağlatmadan uzaktan seviyorum.

Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
Dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla dökülürken kelimelerim,
Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.

Sevgilerimle,

Belgin BAYKAL 

 
Toplam blog
: 25
: 177
Kayıt tarihi
: 12.07.14
 
 

Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Mezunu Köşe yazarlığı, makale yazımı ve iletişim konusu..