Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '22

 
Kategori
Yemek - Mutfak
 

ALGISAL TANI

KOKLAMANIN YARATTIĞI CAZİBE

Sevgideğer okurlar dünyayı algılayarak tanımlar ve yorumladığımız biçimde yaşarız... Bizi hayatta tutan beslenme, beş duyumuza birden hitap ederek duyularımızın da ötesine ulaşan bir iştahla bizi lezzete ve besine çeker...

Düşünün ki bir bebeğin gözleri henüz açılmamışken göremediği bir dünya da annesinin kokusuyla ya da babasının sesiyle huzur bulur... Henüz plesanta sıvısının içindeyken duyular gelişir. Yapılan araştırmalarda gebelik sıvısından sürülmüş bir memeyi bebeğin daha güçlü emdiği görülmüştür. Bebeklerin sadece içinde yaşadığı sıvıyı değil annesinin kokusunu da tanıyarak ayırt edebilme yeteneği, bir başka klinik çalışmada ortaya konulmuştur. Prematüre bebekler üzerinde yapılan bir çalışma da annelerinin kokusu sinmiş bezlerle küvezde kalan bebeklerin tedavi süresinin 4-5 gün süreyle kısaldığı çalışmalarda görülmüştür. Philadelphia’da yapılan bir başka çalışmada 15’i doğum yapmış, 15’i doğum yapmamış kadına yeni doğan bebeklerin vücut kokusu sinmiş gömlekler giydirildiğinde beynin ödül merkezinde her iki grupta da aynı aktivasyon saptanmıştır. Yine babalık içgüdüsünün yeni doğan bebeklerin yaydığı kokuyla ortaya çıktığına dair görüşler yaygındır.

Kadınların koku algısı erkeklere oranla daha hassas olduğu gibi hamilelik evresinde veya regl dönemlerinde hassasiyetin arttığı görülmüştür. Yaş ilerledikçe koku epitelindeyse azalma meydana gelmektedir.  Parkinson alzheimer hastalarının bilişsel bozukluğu yine kokuyla alakalı çalışmaları gündeme getirerek tanı ve teşhislerde koku testleri uygulanmaktadır. Koku ve hafıza ilişkisiyle unutulan anıların hatırlanmasında koku etkilerinden yararlanılan çalışmalar bize kokunun güçlü bir algı aracı olduğunu göstermektedir.

Koku davetkar bir algı yaratarak kendisi hakkında ilgi ve merak uyandıran bir etki bırakır. Böylece farkındalık algımızı harekete geçirdiği için fark edilmek isteyenlere parfümeri endüstrisini botanik üzerine kurmuştur. Butik kokular esans (bitki özleri) yağlarından üretildiğinden parfümeri dünyası bitkisel kökenlidir.

Hafif ve hoşa giden bitkisel çiçek özleri yanında hayvansal kokular, keskin ve ağır kokuların kaynağı olmuştur. Kadınların çiçek benzeşimine karşılık erkek parfümlerine daha ağır hayvansal bileşenler kullanılmaktadır. Ağır ve keskin kokular leş (hayvan) kategorisinden olup, latif kokular MİSS kategorisindendir.

Türkçenin derinliğine inmeden şunu söylemek gerekir ki erkek kokusu: MİSK, Moschus Moschiferus isimli küçük bir geyiğin testislerinin üzerindeki bezeden çıkarılan kokudur. Moschus Sanskritçe’de “testis” anlamına geldiğinden erkek (hayvansal) kokuları MİSK kategorisinde Testosteron kokularıdır. Bir de “Miski Amber” balina kusmuğu ile ortaya çıkan gri, siyah kehribar çok değerli bir parfümeri bileşenidir. Bir başka fosilleşmiş çam ağacı reçinesi de kehribar olarak kokulu taşlar arasındadır. Erkek parfümerisi odunsu, topraksı, baharatlı, okyanus vb. kokular üzerine kuruludur.

Kadın ise her zaman çiçek olarak tasvir edilerek çiçeklerle ismi anılmıştır. Bu yüzden   botanik kokularının tanımı MISS >> El değmemiş kadın (bakire) hatta cennet bahçelerinde yaşayan Huri’lerin kokusu gibi kavramlar iç içe geçmiş olarak Türkçenin evrensel gizeminde yer alır.

Bizi en çok etkileyen ve cezbeden şeylerin başında koku vardır. Baş döndürücü bir parfüm kadar etki yaratan nefis bir yemek daha görmeden ağzı sulandırmaya yetecek bir salgıya çağrışım yapar. Koklamak hayvanlar için olduğu kadar insanların da yemek seçiminde etkili mekanizmalardan biridir.

Canımızın çektiği veya çekmediği durumlara etki eden faktörlerden biri de iyi süslenmiş bir yemeğin görsel çekiciliğine kapılmamızdır. Yemek anında karşılığını veren bir duygu yoğunluğu içerir. Bütün duyularımızı etkileyen besinlerin koku ve görsellik dışında dokusal haz yüzünden, kıtır, çıtır, yumuşacık, puff gibi kavramlar aslında dokunma duyumuzun tanımları olarak mutfağa eklenir. Mesela fazla pişmiş bir sebzenin tadı değişmemiş sadece yapısal olarak çözündüğü için istenmeyen bir dokuya dönüşmüştür. Dokunma duyusunun da iş başında olduğunu eklemek gerek hatta lemis (ısı hissi) duyumuza etki eden bir çayın veya çorbanın sıcağından höpürdeterek sakınmamız ya da buz gibi meşrubatları tercih etmemiz besinin uygun sıcaklıkta tüketilmesiyle ilgilidir. Hatta sindirimiyle alakalı olarak da bizi etkileyen seçiciliğimizin arkasında bütün bunları etkileyen bir başka faktör vardır.

Çünkü ne yersek yiyelim damağımıza ulaşan bir besinin bize verdiği lezzet hazzıysa ister acı olsun ister tatlı, ekşi, tuzlu ne yersek yiyelim canımız istiyorsa bütün tatlar tatlı gelir dimağa! Bu tadı algılayansa organizmanın ötesinde bambaşka bir bireydir.

 
Toplam blog
: 42
: 181
Kayıt tarihi
: 20.01.18
 
 

Okur olmak kolayda iki kez okumak için yazmak gerekiyor. Yazmak en zor iş çünkü ne okuyup anlamış..