Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '14

 
Kategori
Güncel
 

Algıyı yönetmek!

Algıyı yönetmek!
 

Kişisel gelişim alanında yazdığım üçüncü kitap, raflardaki yerini aldı.


Başlık, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce piyasaya çıkmasını çok istediğim yeni kitabımın adı.

Yetişmedi.

Dün itibariyle elektronik ortamda, muhtemelen haftasonu da kitapçı raflarında olacak.

Maksadım reklam değil; tam bir algı yönetim operasyonu yaşadığımız Cumhurbaşkanlığı seçimini anlamamızı kolaylaştırmak.

Önce biraz rakamlara bakalım.

Tablo, Cumhurbaşkanlığı seçim sonucunu sandığa gitmeyenlerin belirlediğini gösteriyor.

BOYKOTÇULAR ÜÇÜNCÜ PARTİ!

Karşılaştırmalı olarak bakıldığında bu tablo daha da net görülüyor.

2014 yerel seçimlerinde 52.710.730 olan toplam seçmen sayısından 46.682.726 oy kullanmış; bunun 44.875.292’si geçerli kabul edilmiş.

Cumhurbaşkanlığı seçimindeyse 55.701.719 olan toplam seçmenden 41.284.822’si oy kullanmış ve bunun 40.547.032’si geçerli sayılmış.

Yerel seçimlerde yaklaşık 6 milyon seçmen sandığa gitmemişti; Cumhurbaşkanlığı seçiminde sandığa gitmeyenlerin oranı 15 milyon civarında.

Bu oran, yaklaşık olarak CHP-MHP ortaklığının adayı olan İhsanoğlu’nun aldığı oy kadardır.

Yerel seçimlerdeki katılım oranını baz alırsak, Cumhurbaşkanlığı seçiminde sandığa gitmeyen seçmen sayısı 9 milyon.

Bu miktarın yaklaşık 4 milyonunun CHP-MHP seçmeni olduğu anlaşılıyor.

ALGININ ÜÇ BOYUTU!

10 Ağustos seçim süreci, üç boyutlu bir algı operasyonunun işlediğini gösteriyor.

Birincisi Erdoğan’ın yüzde 55-60 aralığında seçileceğine ilişkin olanıydı.

Algı operasyonunun bu boyutu, bir kısım AKP seçmeninde dahi sandığa gitmeyecek kadar rahatlamaya neden olsa da asıl etkisini MHP-CHP çizgisinde göstermiş.

Sandığa gitmeyen AKP seçmeninin boşluğunu SP ve bir miktar MHP seçmeninin doldurduğu anlaşılıyor.

Algı operasyonunun ikinci boyutu, Demirtaş’ı kapsıyor.

Operasyonun bu boyutu ile yıllardır göz önünde siyaset yapan Demirtaş’tan, bulunduğu politik hattan bağımsız ve bağlantısızmış gibi yeni bir lider profili çıkartılmak istenmişti.

Kampanya boyunca Demirtaş’a ilişkin öyle bir algı operasyonu yapıldı ki, özellikle CHP’nin periferisine yığılan sol seçmene adeta yol gösterildi.

CHP’li Melda Onur’un, Demirtaş’ı kastederek, yeni bir liderin doğduğunu iddia etmesi, operasyonun başarıyla yürütüldüğünü gösteriyor.

“Dış dünyamızdaki soyut-somut nesnelere ilişkin olarak aldığımız duyumsal bilgi” olarak tanımlanan algının sonucudur bu.

Demirtaş’ta bir liderlik kumaşı var mı?

Hiç kuşkusuz!

En bilinen Ertuğrul Kürkçü’den en az tanınan İbrahim Binici’ye kadar ve hatta milletvekili olmayan pek çok HDP’linin aynı kumaşı taşıdığında kuşku yok.

Demirtaş’ın iyi bir konuşmacı; dersine iyi çalışmış bir siyasetçi olduğu doğrudur ama bir liderden çok bir emanetçi olduğu gerçeğini gizlemeye dönük bir operasyondur bu!

Operasyonun bu boyutu ile Demirtaş’tan yaratılan sanal bir gerçeklik ile Öcalan çıplak gerçekliğinin üstü örtülmek istenmiş.

Böylece gönülsüz de olsa sandığa gitmesi muhtemel sol oyların mecburen çatı adaya akması engellenmek istenmiş.

Sonuçlar, operasyonun başarılı olduğunu gösteriyor.

Oysa HDP projesinin fikir babası ve dolayısıyla başarının gerçek sahibi Öcalan olduğunu dünya alem biliyor.

Teşbihte hata olmaz ama Recai Kutan ile Erbakan arasındaki ilişki ne idiyse Demirtaş ile Öcalan arasındaki ilişki de o!

Türk solunun Kürt hareketine burun kıvıran kesimlerinin boykotçuluğuna rağmen yakalanan başarıda Demirtaş’ın oynadığı rol, üstlendiği işlev, elbette küçümsenemez ama gerçeği görmeden hayatı okumamız mümkün görünmüyor.

TAHTEREVALLİNİN DİĞER UCU!

Siyaset, bir yanıyla toplumsal algının başarıyla yönetilmesi işiyse diğer yanıyla da sonuç alma sanatıdır.

Bu açıdan bakıldığında hedeflediği Cumhurbaşkanlığını kazanan AKP’nin ve yüzde 10’luk seçim barajını hedefleyen HDP’nin başarısından söz edebiliriz.

Algı operasyonunun üçüncü boyutunu görebilmek için tahterevallinin diğer ucuna da bakmamız lazım.

Tahterevallinin bir ucundakiler başarılıysa doğal olarak diğer ucundakiler başarısız.

MHP kapalı kutu ve henüz bir ses verebilmiş değil.

Erdoğan’ın yürüttüğü algı operasyonuna rağmen “çelik çekirdeği”ni koruduğu anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ertesi günü ses vermeye başlayan CHP’de ise işler her zamanki gibi!

Bu seçimin bir benzeri 1994’de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığında yaşanmıştı.

Başında Karayalçın’ın bulunduğu SHP’nin aday gösterdiği Korel Göymen, bizzat o dönem Ankara Belediyesi’ni yöneten kadroların el altından oy vermeme çağrısı sonucu küçük bir farkla Gökçek’e karşı kaybetmişti.

Sanmışlardı ki Göymen kaybedince kendileri kazanacaktı!

Öyle olmadığını gördük!

O gün bugündür Ankara’yı Gökçek yönetiyor.

Daha önce Ankara’da Mansur Yavaş, Hatay’da Lütfü Savaş üzerinden denenmiş sağa yığılmış seçmeni CHP ile tanıştırma projesinin bir adımı gibi görünen Ekmelettin İhsanoğlu’nun adaylığı bahane!

Boykot çağrısının hedefinde İhsanoğlu değil, Kılıçdaroğlu vardı ve algı operasyonunun üçüncü boyutunun da bu noktada devreye girdiği görülüyor.

Operasyon o kadar başarılı oldu ki Erdoğan’ın köşke çıkmasını önleyemeyeceğini anlayan CHP’li boykotçular, 10 Ağustos’u parti içi iktidar mücadelenin arenasına dönüştürmek istedi.

İhsanoğlu’nun yüzde 40’ın altında alacağı her oy, Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu sarsacak; böylece CHP içindeki mücadelede kendi ellerini kuvvetlenecekti.

GÖKTEN DÜŞEN ELMALAR!

Algı operasyonu o kadar başarılı yürütüldü ki boykot taktiğinin memleket açısından yüksek maliyetini görmek yerine Kılıçdaroğlu’nun zor duruma düşürülmesi daha belirleyici oldu.

Yürütülen algı operasyonu sayesinde istedikleri sonucu alan boykotçular, ikinci adımı atıp, Kılıçdaroğlu’nun istifasını istediler.

Kılıçdaroğlu, kendisini hedef tahtasına oturtanların istifa çağrısına uyup, “tıpış tıpış” Kurultaya gider mi?

Hiç sanmam!

Peki ne yapar?

Kurultay talebini duymazlıktan gelir.

Çünkü çıplak gerçeklik kuralı CHP’de de geçerli!

Kılıçdaroğlu’na istifa ve olağanüstü kurultay çağrısı yapanlar, 2015 seçimlerinin arifesinde olduklarının farkında değiller ve yeterli imza toplamaları neredeyse imkansız görünüyor.

İşte bu nedenledir ki Kılıçdaroğlu, çıplak gerçeklik kuralını işletip, kendi isteğiyle uygun zaman ve ortamda bir kurultay toplayıp 2015 genel seçimleri öncesinde parti meclisini ve MYK’sını yenileme imkanına kavuşacak.

Gökten üç elma düştü!

Biri seçilenin, diğeri yüzde 10 barajının sınırına gelenin, sonuncusuysa bitmez tükenmek tartışmalara kaynaklık eden CHP’nin başına.

İlk ikisinin elindeki elmalara gıptayla bakanların asıl merak konusu üçüncü elmanın ne olacağı?

Bekleyip göreceğiz!

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..