Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

19 Haziran '20

 
Kategori
Blog
 

AlGülümVerGülümleNereye Kadar?

Al gülüm ver gülümcüleri hiç sevmedim. Sevmeyi de düşünmüyorum.

Hayatta en hoşlanmadığım, çıkarcılığın daniskası saydığım yaklaşımdır: al gülüm ver gülümcülük.Yani Kısaca: ”Ne kadar ekmek, o kadar köfte!” demektir.

Bütünüyle menfaat merkezlidir al gülüm ver gülümcü. “Yarama melhem ol ki, derdine derman olayım,” pazarlığına abonedir. O fikre tapanları, mümkün mertebe uzak tutarım kendimden. Özel hayatımda da , yazı aleminde de.

 Her işi beklentiyle yapan, ne ettiklerinden keyif alır, ne başkalarına gerçek manada faydalı olur.

Çapı, kapasitesi fark etmeksizin; yazı insanına, düşünce adamına yakışan, karşılık ummadan çözüm/çıkış yolu önermektir toplumuna, insanlığa. Yazınsal paylaşımını şartlı öne sürmek, düzgün kişilik sahibine yakışmaz.

8 Şubat 2011’den beri düzenli olarak yazıyorum burada. Süre giden yazarlık yaşantım boyunca hiç kimseyle hiçbir konuda pazarlık yapmadım. “Şöyle yaparsan, böyle yaparım; böyle edersen, şöyle ederim,” gibi ucuz/sığ tutumlara prim tanımadım, yüz vermedim. “Efendim, bana yorum gönderirsen, yorumumu alırsın, yazılarımı okursan, yazılarını okurum,”sakilliğine hiç düşürmedim kendimi. Düşüreceğimi de sanmıyorum.

Yazarken; kimseye yaranma derdim olmadı, olmaz. Mizacım buna müsait değil. Denge hesabı tutmadım. Yazı gündemimden başka bir şey gözetmedim Eyyamcılık yapmadım. Çalakalem yazmadım. Olmadığım gibi davranmadım. Çünkü bilirim ki; en namuslu kişi, aslı, kendi gibi olandır, olduğu gibi davranandır. Maskeli balolardan medet ummak, hiç tarzım değil. “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğü gibi ol,” genel tutumum, kendimi ifade biçimimdir hayatta. Mevlana’ya Allah rahmet eylesin. Amin.

Allah’a çok şükür ki, bu kafayla düşünen, duygulanan yapımın izdüşümü saydığım yazılarım; bugüne dek 3 milyondan fazla okurumun süzgecinden, eleğinden geçti. Tek bir sözcüğüm için bile yüz kızartıcı nitelemeler yapılmadı. Evet, çok ağır eleştiriler de aldım ama… Beğenmedim diye, panelime ulaşan hiçbir yorumu da yayınlamamazlık etmedim. Kendim çalıp kendim oynamadım yani!

Kibirden, kendini beğenmişlikten, miş gibi yapanlardan, olmadığı gibi davrananlardan, kaprisli yaradılışlardan, megaloman kimliklerden zerre hazzetmem. Bu tipleri yanıma, yöreme yaklaştırmadığım gibi, selamlarını, sabahlarını da dilemem onlardan. Bana uzak, Allah’a yakın olsunlar!

Çiğlik, olmamışlık, hazımsızlık; müptelaları olduğumuzda; çürütür içimizi-dışımızı. Rabbim cümle kulunu münafıklıktan, riyakarlıktan korusun. Amin.

Şimdiye kadar yazılarımı okuyanlardan ( buna yazarlar da dahil) yorum beklemedim. Hiçbir blogger kardeşimi de yorum beklentisine sokmadım. Gelecekte de ne kimsenin lütfunu ararım, ne kimseye herhangi bir vaadte  bulunurum. Tek isteğim şudur okurumdan: Nasıl istiyorlarsa öyle davransınlar. İster yorumlasınlar okuduklarını, ister tepki vermesinler, görmezden gelsinler. İster tavsiyeleriyle, fikirleriyle zenginleştirsinler satırlarımı, ister en ağır tenkit yağmurlarında ıslatsınlar. Tıpkı bugüne kadar yaptıkları gibi. Her halleri baş tacımdır. Hazımsızlık sorunum yok çok şükür. Olumlu/olumsuz tüm eleştirilere boynum kıldan ince. Yeter ki kimse benden olmadığım gibi davranmamı beklemesin.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara