- Kategori
- Edebiyat
Ali Püsküllüoğlu'nun "zamansız" ölümü
Oğuz TÜMBAŞ
26 Haziran’da geldi haber. Dediler Ali Püsküllüoğlu öldü! Ölümü konduramadığım, yaklaştıramadığım, yakıştıramadığım bir zamanda böylesine bir haber almak şaşırttı beni doğrusu. Biliyorum, her ölümün erken olduğunu; hele şaire, yazara, edebiyat sanat kültür insanlarına ölümün hiç yakışmadığını… Bunu bir çok yazımda belirtmiş olmalıyım. Bilgisunar’dan (internet) yazar arkadaşlarımın iletileri başsağlığı haberleriyle doldu. Bir yanımın eksildiğini duyumsadım.
İşin ilginç yanına bakın, daha Püsküllüoğlu’nun ölüm haberini duymadan önce, sabah kütüphanemin raflarına bakarken, Ali Püsküllüoğlu’nun “Edebiyat Sözlüğü” gözüme ilişmişti. Çekip aldım, rastgele sayfalarını çevirdim, bilgileri tazeleme fırsatı buldum. Daha sonra ölümüyle ilgili haberleri duyunca, buruk bir gülümseme geçti yüzümden.
Yıllar önce 1973’de çok erken ölümlü şair Arkadaş Z.Özgerin cenazesi Hacı Bayram Camiinden kaldırılırken de buruk gülümsemeyi canlı yaşamıştım. Arkadaş’ın çok sevdiği, kafasının iyi olduğu akşamlarda seslendirdiği Açık Bırak Pencereni şarkısını, onun cenaze namazı kılınırken, rüzgâr bir yerlerden alıp kulağıma fısıldamıştı sanki. O gün de rastlantının buruk, acı gülümsemesini yaşamıştım.
Püsküllüoğlu Türkçe’ye, yazına 50 yılı aşkın zamandır emek verir, katkı sağlar. Sözcüğün, sözbilimin, sözlüğün ustasıdır o. Kitapları, yazıları, şiirleri, dil ve dergi çalışmalarıyla izler bırakan bu ustayı çok arayacağız, yokluğunu sık sık duyacağız.
Yaşamını kısaca anımsayacak olursak, 1935’te Adana’da doğdu. Demek ki öldüğünde 73 yaşındaydı. İlk gençlik yıllarında çiftçilik, gazete satıcılığı, sinema biletçiliği, avukat yazmanlığı yapan Püsküllüoğlu, daha sonra redaktörlük, gazetecilik ve yayıncılık alanında da üretimlerde bulunur. 1959’da İstanbul’da Çevre Yayınevi’ni kurar. 1960-1983 yılları arasında Türk Dil Kurumu’nda Yayın ve Tanıtma Kolu uzmanı olarak çalışır. Kuruma 1983’te el konulması üzerine istifa ederek ayrılır, bir süre sonra da emekli olur. Püsküllüoğlu boş durmaz, Dil Derneği ve Edebiyatçılar Derneği’nin kurucuları arasında yer alır.
Şiirleri İngilizce, Arapça, Fransızca, Rusça, İsveççe, Sırpça gibi dillere çevrildi. Sözlük çalışmalarına 1963’te başladı ve ilk sözlüğü olan Öz Türkçe Sözlük 1966’da yayımlandı; 12 Mart döneminde toplatıldı ve yargılama sonunda aklandı. Çocuklar için bir Türk şiiri seçkisi olan ve Kültür Bakanlığı’nca yayımlanan Kırlangıcın Kanat Vuruşu da 12 Eylül döneminde savcılıkça soruşturuldu ve takipsizlik kararı verildi. Kırk yılı aşan bir süre içinde, yirmiden fazla sözlüğü yayımlandı Püsküllüoğlu’nun. Gül, Sevgili Yurdum dosyasıyla 1983 Toprak Şiir, Nasrettin Hoca ile 1981 TDK Çocuk Yazını, Zamansız<ı>’ı>la da 2005 Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü kazandı.
Türkçe’ye bir tutku boyutuyla bağlanan, hazırladığı sözlüklerle boşluğu dolduran, şiirleriyle duygu ve düşünce dünyamızı varsıllaştıran Püsküllüüoğlu elbette yapılarıya ölümsüzler kerv anına katıldı. Gönlüm onun yaptığı hizmetlere katkı koyacak, dilimize sahip çıkıp bayrağı elden ele taşıyac ak genç kuşak dilcilerin çoğalmasından yana. Giderek yozlaşan, çarpıtılan Türkçe’mizin daha kötü sonuçlarla karşılaşmaması için aydınlanmacı, özgürlükçü, çağdaş yazarların, şairlerin, öykücülerin, romancıların yapıtlarını Türkçe’nin çağıl çağıl akan damarından beslenmeleri, genç kuşaklara bunları sunması elbette önemli. Salt yazar, çizer değil tüm çağdaş, yaşadığı zamanı doğru algılayan, ilkeli insanlarımızın da bu sorumluluğa ortak olmaları gerekir.
Ben de katılıyorum dostum Bekir Yurdakul’un sözlerine: “Türkçemiz hüzünlü, / sözlüklerimiz eksik, / şiirimiz acı şimdi...” Türkçe”ye gönül veren, özveriyle, özgüvenle, inançla bu savaşımı sürdüren, Püsküllüoğlu’nu kendi yazdığı “Memleket Türküleri” şiiriyle uğurlamak istiyorum:
Türküler telli duvaklı, türküler gelin
Türküler sevda yeli, dost eli.
Türkülerinde yazılı
Memleketimin kaderi.
Bulunsun mezar taşımda dilerim
Türkülerin en güzeli.
Yeri Türkçe’nin aydınlığı, ışıklarıyla dolu olsun.