Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '11

 
Kategori
Spor
 

Ali Sami Yen Stadyumu'nun ferâgat edilen tapusunun değeri

Ali Sami Yen Stadyumu'nun ferâgat edilen tapusunun değeri
 

Geçtiğimiz ay başında Galatasaray’ın en önemli isimlerinden biri olan Hasan Şaş “tefeciden borç alıp UEFA şampiyonu olduk” şeklinde bir açıklamada bulunmuştu. Bu itiraf aslında Galatasaray’ın Mayıs 2000 tarihinde içinde bulunduğu durumu çok anlaşılır bir şekilde özetliyordu.

Galatasaray kazandığı başarıları ekonomik bir değere çeviremediği için bugün adım atamayacak bir çizgiye kadar gelmiştir.

Galatasaray’ın geldiği başarısızlık, iradesizlik, kaos, beceriksizlik çizgisini sadece Adnan Polat’a mal etmek büyük haksızlıktır. Ancak Adnan Polat bütün bu sürecin aktif eylemcisi, başkanı olarak da kuşkusuz olan bitenin finalini yapmıştır.

UEFA Kupasını kazanmış başkan Faruk Süren’den başlamak üzere, merhum Sayın Özhan Canaydın ve Adnan Polat Galatasaray’ın son on yılda yaşadığı çöküşün etkin mimarları olmuştur.

Adnan Polat için zamanın bu sene çok hızlı ilerlemiş olduğunu görüyoruz. Açıkçası geriye dönüp dört beş aylık sürecin arasındaki olayları incelediğimizdeyse çöküşün TT Arena Stadyumu’nun açılışı sırasında yaşanan protestolarla başlamış olduğu net olarak ortaya çıkmaktadır.

Galatasaray futbol takımının sportif olarak görülmemiş derecede başarısız olduğu bir dönemde, taraftarın kızgın ve peş peşe gelen başarısızlıklardan dolayı herkesi sorumlu gördüğü bir ruh halindeyken TT Arena Stadyumu açılışında ısrar etmek belki de Adnan Polat için ibra edilmeyen idaresine ait sonun başlangıcıydı.

Galatasaray’ın neredeyse son yirmi yıllık döneminde her yönetiminin ve başkanının bir stadyum sorunu olmuştur. Ali Sami Yen Stadyumu’nun yıkılıp yeniden yapılması 1996 ile 2000 yılları arasında Projesi dahi yaptırılmış bir hedefti.

Ancak süreç içinde bu hedef hiçbir zaman realize edilemedi.

Eşzamanlı olarak Fenerbahçe’nin Şükrü Saraçoğlu’nun parça parça yıkıp yenilemesi çok önemli bir inşaat modeli ortaya çıkarmışken Galatasaray bu modeli hayata geçirecek eylemi bir türlü başlatamadı.

2002’de Ali Sami Yen’in terk edilerek Olimpiyat Stadyumu’na gidilmesi bu anlamda önemli bir hareketti. İki senelik bir inşaattan sonra Galatasaray Ali Sami Yen’e yeniden kavuşacaktı. Ancak evdeki hesap çarşıya bir türlü uymadı. Galatasaray bir taraftan Olimpiyat Stadyumu’na alışamaz, uyum gösteremezken, inşaat için gerekli izinleri de bir türlü alamadı.

Aslında yöneticilik becerisi bir anlamda o izinleri alabilmek demekti.

Tam da bu zaman diliminde Şükrü Saraçoğlu’nun nasıl bir gecekondu anlayışı ile yenilenmiş olduğu kamuoyunda tartışıldı.

Burada yeri gelmişken Şükrü Saraçoğlu’nun gecekonduluğundan konuşalım.

Şükrü Saraçoğlu’nun bugün Kadıköy’deki konumu şehircilik anlamında bir başarısızlıktır. Stadyum planlama kriterlerinin dışında inşa edilmiştir. Yapının bazı bölümlerinin izdüşümü karayolunun üzerine oturmaktadır. Kendisini çevreleyen yollardan kaçış veya terk mesafeleri nizami değildir. Bugün normal bir binanın asla ruhsat alamayacağı detaylara sahiptir.

Ancak Şükrü Saraçoğlu, Ali Sami Yen ya da İnönü Stadyumlarının mevcut durumları temelde onların yarattığı bir usulsüzlük değildir. Papaz’ın Çayırı olarak bilinen Şükrü Saraçoğlu Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin başladığı çok tarihi bir mekândır. Bu tarihi değeri olan mekânın etrafını onu boğmak suretiyle yollarla ve konutlarla donattıktan sonra dönüp “sen gecekondu oldun” demek büyük haksızlıktır. Bu planlama bilmemenin, yarın nelerle karşılaşılabileceğini hesap edememenin sonuçlarıdır.

Geçmişi ve tarihi olan mekanların yaşayan bir ruhu vardır. Taraftar ve futbol takımı o ruhu hisseder ve o mekanın içinde farklı bir enerji ile dolar.

Galatasaray’ın dün Olimpiyat Stadyumu ve bugün Arena’da yaşadığı şey bir anlamda futbol oynadıkları mekânların ruhsuzluklarıdır. Bu ruh kuşkusuz yaşanarak, insanların onları kabullenmeleri ile kazanılacaktır. Ancak bir tarihi yeniden yazmaya gerek var mıdır, bunu şimdi tartışmanın yeridir.

Galatasaray Ali Sami Yen Stadyumu’nu neden terk etmek zorunda kalmıştır? Bu bir alternatifsizlik miydi? Başka seçeneği yok muydu?

Galatasaray’ı bugün yaşadığı kaoslara hazırlayan süreçlerin her birinin öncesinde başka alternatifleri aranıp bulunamaz mıydı?

Bütün bu soruların tek bir cevabı vardır; “olmaz mı, kuşkusuz yaratılabilirdi.”

Önünde Şükrü Saraçoğlu gibi çok kârlı ve futbol takımının taraftarı ile büyük bir güce dönüşen bir model varken merhum Özhan Canaydın’ın Ali Sami Yen’i bugün yapımı tamamlanmış TT Arena ile değiş tokuş yaptıran anlaşmayı tercih etmesi kuşkusuz başından sonuna kadar yanlış bir seçimdi. O gün belki de iyi bir niyetle bu arsanın tahsisi için kafa patlatıp, mesai yapan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün Seyrantepe alternatifini ortaya atmasının da etkisi olduğunu hesaba katmamız gerekiyor. Ayrıca yola çıkış projesi Galatasaray’ı ekonomik olarak düzlüğe çıkaracak detaylara da sahipti. Ancak süreç içinde elde bugünkü fiili durumdan başka bir şey kalmadı. Bu da kuşkusuz kârlı bir yatırım olmaktan çok uzaktı.

Ali Sami Yen’in bulunduğu arsanın değerinin Seyrantepe ile kıyaslanması da mümkün değildir.

Fotoğrafını paylaştığım; 21.12.1998 tarih ve Y:5533 sıra ve 4110 yevmiye no ile; pafta numarası 58, ada numarası 1199, parsel numarası 384 İstanbul Şişli 2. Bölge Dikilitaş mahallesine kayıtlı ve üzerinde “müstakil ve daimi nitelikte olan üst hakkı Galatasaray Spor Kulübü Derneği Başkanlığı lehine 49 yıl müddetle 2161 sahifeden geldi” şeklinde hak ve mükellefiyetleri tariflenerek düzenlenmiş ve 2047 yılına kadar üst kullanım hakkını elinde bulundurduğu Tapu Belgesi belki de Galatasaray’ın Riva’daki arazisinden çok daha değerli ve getirisi olabilecek nitelikteyken bir anlamda bu haktan feragat edilmiştir.

Oysa zaten eski açık tribünü yıkılarak yenilenmiş Ali Sami Yen’deki bu inşaat süreci çok daha planlı ve programlı bir şekilde devam ettirilebilirdi. Kuşkusuz bugün yaşananlardan daha kötüsü ile karşılaşılmazdı.

TT Arena Stadyumu’nun yapım ve açılış sürecinde yaşananlar da bütün bu sürecin nasıl Galatasaray’ın aşama aşama yönetim iradesinin elinden alındığının ifadesi şeklindeydi.

Ancak bütün bu olan bitenler sırasında başkanlık makamında oturan ve sürekli yanlış hamle ve tercihler kullananları sessizce izleyenlerin de en az bu irade sahipleri kadar sorumlu olduğunun hakkını da teslim etmemiz gerekiyor.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..