Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

05 Mayıs '11

 
Kategori
Spor
 

Ercan Saatçi spor koordinatörü mü FB'nin amigosu mu?

Ercan Saatçi spor koordinatörü mü FB'nin amigosu mu?
 

Kaynak: internet (Ercan Saatçi)


Tarafsız olması gereken bir kurumun spor koordinatörü konumundaki bir kişi, “bir takımın amigosu gibi davranıyorsa” o görevde durmamalıdır. 

Ercan Saatçi'den bahsediyorum.  

Ercan Saatçi kimdir?  

a) “İzel-çelik-Ercan, Grup Vitamin, Uf-Er” müzik gruplarını kuran, "dillerden düşmeyen" binlerce beste ve düzenleme yapan “müzisyen”dir.  

b) “... madem Cemil'e verecektin.. aşkını. Niye bana gosterttin.. başını. / ... amaney, gottürüverdin kafaney osutturuverdim amaney.. gotturüverdim.. kafaney.. ameney..amaney amaneeey..” gibi veciz (!) şarkı sözleri yazmış ve okumuş, sonra da jüri üyesiyken herkesi ciddiyete davet edebilmiş bir “sanatçı”dır. (*)  

c) Çeşitli popüler yarışma programlarında (popstar, türkstar, star avı, alaturka solist) jüri üyeliği yapmış ve Vikipedi'de bu durum halen “bilgi ve tecrübesini herkesle paylaşmayı ihmal etmemiştir” olarak yayınlanmakta olan bir “büyüğümüz”dür.  

d) Kurduğu müzik şirketine “rec by saatchi” ismini verecek kadar diline düşkün (!) bir “edebiyatçı”dır.  

e) Önemli pozisyona getirildiği Hürriyet gazetesinde eski genel yayın yönetmeni “Ertuğrul Özkök'ün eski damadı”dır.  

f) FBTV'de çekilen Müzik Molası programının bant kaydı sırasında stüdyodaki çekim ekibi önünde ezeli rakibi ve dostu Galatasaray'a cinsel eylemli küfürler savurmuş ve sonrasında özür dilemeyi bile becerememiş, geri çekilirken bombardıman yapmayı ihmal etmemiş bir “savaşmacı yorumcu”dur. (**)  

g) Rakip taraftarların bir tribün kareografisini terör örgütü renkleriyle özdeşleştirme imasında bulunan (ki buna antu.com önce atlamış sonra sitesinden silmişti), sonrasında da yine özür dilemeyi becerememiş ve "ben öyle demek istemedim"cilik yapmış bir "savaşmacı amigo"dur.  

h) Doğuştan gazeteci (!) olan ve bebekliğinden itibaren de gazeteciliğin içinde büyüdüğünden, gazete basımında kullanılan boya ve kağıtların kokusu uyuşturucu gibi yaşamının vazgeçilmezi haline gelen bir “gazeteci”dir. Bütün bebeklik-çocukluk-gençlik hayatı gazetecilik aşkıyla geçtiği için (!) eğitimini de bu yönde almıştır ve “doğal olarak” yaşı daha kırkına varmadan Hürriyet gibi basının lokomotifi bir gazetede spor koordinatörlüğü yapmaktadır. Görevinin getirdiği sorumluluğun gereği olarak tarafsız bir konumda kalma çabası içindedir. (!)  

Halen icraatlarına ve eserlerine devam etmektedir.  

Ancak bir insan, eğer önemli bir gazetenin spor koordinatörü ise bu sorumluluğun gereğini yerine getirmelidir. Ayrıca spor yorumları yazıyor olması spor koordinatörlüğü olan üst görevinin önüne geçemez.  

Bakın 2 Mayıs 2011 tarihli son yazından bazı bölümler şöyle: 

“... Fenerbahçe’ye etten duvar ören takımların diğer takımlara karşı nasıl oynadığı bu kadar aşikârken, Fenerbahçe’nin her maçını kazanmaktan başka çaresi yok. (Yazarın Notu: Eskişehirspor ve Sivasspor gibi mi mesela?)  

... Aziz Yıldırım'ın cezası niye indirilmiş vay anam vay! Ortalık yangın yerine döndü… Sanırsınız lig tarihinde cezaya itiraz edilip indirim alınan ilk ve tek kişi Aziz Yıldırım. Sanırsınız ki Aziz Yıldırım futbolcu… Aziz Yıldırım bir kulüp başkanıdır beyler. Genelde Şeref tribününde de oturmaz. Bu ucuz çıkışlar acizlikten başka bir şey değildir. Yok, efendim Fenerbahçe şampiyon olursa Aziz Yıldırım tribünde olacakmış da onun için kıyak yapılmış… Fenerbahçe’nin şampiyon olacağını bilseniz, maçlara 3 sene gitmeyeceğinizi garanti eder misiniz diye Aziz beye sorsalar, bırakın 3 yılı 5 yıl bile gitmemeyi garanti eder… 

TOP5 

1- Sürati, presi ve güzel golüyle “Turbo” Stoch. 

2- Beş kafa golüyle kule santraforları kıskandıran “Profesör” Alex. 

3- Hem defansta hem de ofanstaki muhteşem çıkışlarıyla “Mızrak” Gökhan. 

4- Bitmeyen özverisiyle görevini yapan “Nöbetçi” Semih. 

5- Bir saniye bile susmadan takımlarına destek veren “Büyük” Taraftar." 

İşte böyle :) Coşmuş!  

Hemen yukarıda okuduğunuz bu yazı, “basında lokomotif” bir gazetenin "spor koordinatörüne" ait. Yani ülkedeki tüm takımlara, yöneticilerine, taraftarlarına eşit mesafede durması gereken bir kuruluşun eşit mesafede durması gereken görevinde bulunan kişisine ait. Her kelimesi fanatizm. 

Tiraj kaygısı nedeniyle süre ve sütun olarak bir eşitlik olmaması anlaşılabilir ancak adalet konusunda aynı mesafeyi gözetmesi şart olan bir görev yerinden bahsediyoruz.  

Hatırlarsınız bir zamanlar Ahmet Güvener de tarafsız olması gereken MHK gibi bir kurumun başındaydı ve sadece Galatasaraylı olduğunu söylediği için Ali Şen tarafından başlatılan bir kampanyayla görevinden ayrılmak zorunda kalmış ve hakemler Ali Şen tarafından “himayeye” alınmıştı.  

Tarafsız olması gereken bir kurumun başındaki adam “sadece tarafını söyledi diye” yapılan eleştiriler neticesinde görevinden ayrılmayı becerebiliyorken, tarafsız olması gereken başka bir kurumun başındaki başka bir adam, bırakın sadece tarafını söylemeyi, “bir takımın amigosu gibi davranıyorsa” o görevde durmamalıdır.  

Olması gereken Ercan Saatçi'nin derhal görevinden istifa etmesi ve taraflı bir kulüp yazarı olarak yazılarına devam etmesidir.  

(*) sarki.alternatifim.com/data.asp 

(**) blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx 

 

 

 
Toplam blog
: 293
: 1063
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

Sporun bir kavgadan çok; ahlak, mücadele, eğitim, zeka ve dürüstlük olduğuna inanıyorum. Doğaya, ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara