Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '07

 
Kategori
Haber
 

Allah aşkına cevap verin…

Allah aşkına cevap verin…
 

Şiddet içermediği ve şiddeti de özendirmediği takdirde, isteyen herkes, fikirlerini özgür iradesi altında ortaya koyabilir, yazabilir, yayabilir.

Bunun adı, demokrasidir.

Özgür iradeyi tek başınıza ortaya koyabileceğiniz gibi, bunu yine aynı koşular altında toplu olarak da yapmanızda demokrasi açısından hiçbir zarar yoktur. Üstüne üstelik bu geri alınamayacak, engellenemeyecek bir haktır.

Bu hakkı demokratik ortamda kullanmanın bir başka şartı da, aklı başında olmak ve ne yaptığını bilmektir.

Bir başka deyişle, birisi size sordu mu “Arkadaş, gel otur bakalım, fikrini anlat biz de dinleyelim. Eğer aklımız yatarsa, biz de seninle birlikte oluruz” deyince de anlatabilmeli, fikirlerini sonuna kadar savunabilmelidir.

Bunun yasa karşısındaki tanımlaması ise “Cezai ehliyete sahip olmak” olarak yapılır.

Evet, fikrini söyleyeceksin, sonuna kadar savunacaksın ama “Gel bakalım” dediklerinde de aklı başında cevaplar verebileceksin. Sonuçta “doğru” yerdeysen, sana denilecek bir tek kelime bile olamaz. Yok, eğer “Yanlış” yerdeysen o zaman yasalar karşısında da “Sorumlu” olacak ve haddini öğreneceksin.

Bu da demokrasinin vazgeçilmez bir kuralıdır.

Demokrasilerde “Hesap sorma” ne kadar “Hak” ise “Hesap verme” de bir o kadar görevdir.

Bakın…

Dünyaya bakın, yaratılışa bakın, hepsinin de bir sınırı vardır. Hiçbir şey asla ve asla “Sınırsız” değildir. Sınırsız olanın sadece “Yaratan Allah”tır. O nedenle “Demokrasi” kurallarının içinde de sınırlamalar vardır ve olacaktır. Olmaması demek “Kargaşa” demektir.

Şimdi “Allah aşkına” diyerek sorduğum soruya geleyim…

Antalya’da bir yürüyüş yapılmış. Aralarında Eğitim- Bir- Sen, Diyanet- Sen, Memur- Sen gibi sendikaların da temsil edildiği Antalya İnanç Özgürlüğü Platformu'nun düzenlediği “Başörtüsüne sınırlar kalksın” eyleminde aralarında 6- 12 yaş grubundaki türbanlı kız çocuklarının da bulunduğu yaklaşık 50 kişilik grup yürümüş.

Yazıma eklediğim fotoğrafta da küçük bir kız, “Başörtüsüne koşulsuz, sınırsız özgürlük” yazılı pankart taşıyor. BU pankartta, başörtüsü olmayabilir, bir başka yazı da ola bilir. Ne yazdığı önemli değil.

Yine fotoğraftan anladığım kadarıyla başı örtülü bu kız çocuğu, muhtemelen ilkokula bile gitmiyor (Yanlış da tahmin etmiş olabilirim) ve elinde taşıdığı pankartta ne yazıldığını da bilmiyor.

Birincisi, bu yaştaki bir çocuğu bu şekilde kullanmanın doğruluğunu kim kabul edebilir. İran’da bile bu yaştaki çocukların başları örtülmüyor.

İkincisi, cezai ehliyetten yoksun bu çocuğu, varsayalım yasal bir aksilik oldu, kim koruyacak, kime hesap sorulacak?

Cevabınız muhtemelen “O zaman da anası babası elbette hesabını verecek” olacak. Elbette öyle olacak da…

Allah’a kulluk etmek için çocuk yaştakileri kullananlardan da Allah hesabını bir gün elbette soracaktır. Başka ne demeli ki?

06 EKİM 2007

Fotoğraf: www.milliyet.com.tr

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..