Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Allah'ın Kızları!

Allah'ın Kızları!
 

Nedim Gürsel ve solunda murat ertaş



Agnostiğim ben. Çocukken inançlıydım, sonra Tanrıtanımazdım... Şimdiyse şüpheliyim. İnsanın aşkın bir güce ihtiyacı var. Bu güçten vazgeçmeye çalıştığınızda ters tepiyor. Bakın, 21. yüzyıla, din ile haşır neşir olarak girdi insanlık...

Kutsalı sorgulayan bir kitap bu...

Yukarıdaki sözlerin sahibi, Nedim Gürsel...

Gürsel, İslam öncesi Arap toplumunun üç ilahesi Lat, Uzza ve Manat'a 'adadığı' yeni romanı Allah'ın Kızları'nda, İslam peygamberi Muhammed'in biyografisini anlatıcı yazar kişinin biyografisiyle sarmalayarak son dönemin en ilginç romanlarından birine imza attı.

Kimi çevrelerce, bu eseriyle Selman Rüşti’nin Şeytan Ayetleri kitabının ve İranlı ressamın Allah’ın Oğulları adını verdiği gay tablolarının ardından benzer bir çıkış yaptığı söylenen Nedim Gürsel birkaç gün önce Erzurum’da bir kitabevinde okurlarıyla buluştu. Okurlarıyla kitabı hakkında konuşan Nedim Gürsel oryantalist düşünceyle İslamı yorumladığı kitabı hakkında yöneltilen soruları yanıtladı, kitaplarını imzaladı. İlahiyatçıların da katıldığı buluşmada çaylar yudumlanırken sıcak tartışmalar yaşandı.

Gürsel, tüm soruları içtenlikle cevapladı. Şunu ifade etmem gerek ki Gürsel, çocukluğunda yaşadığı ve sonradan kaybettiği cenneti aramaktadır. Kafka gibi kendi de bu eserinde "yaşadığı yalnızlığı" yazdığını ifade etmektedir.

Gürsel, 'Kutsalın alanına giren, kutsalı sorgulayan ama incitmeyen bir metin bu' dediği kitabında İslam tarihinden dinsel hikâyeler eşliğinde Türkiye'deki birkaç kuşağın inançla ilişkisini ele alıyor.

Kitabın ismi oldukça tartışılacak gibi. Çünkü Allah’ın Kızları olarak putperest bir kavmin ilaheleri ele alınmaktadır ki bu İslam dışı bir olgudur. ALLAH kavramı da İslamî kavram. Yani bir yanda İslam inancının kendini ifadesinin zirvesi, tevhidin kendisi(Allah), diğer yanda Allah’a şirk koşulan ilaheler, dişi putlar: Lat, Uzza, Menat… Tehlikeli bir sentez...

Bence yazarın kutsal olanı dezenformasyon çabası ve popülist yaklaşımı kitabın ismini belirlemiştir. Yazarın diğer eserleri gibi bu eserinin de başka dillere çevrileceğini düşünürsek bu ismin Hıristiyan dünyasında karşılık bulduğunu fark ederiz. Hıristiyanlık inancına göre İsa, Allah’ın oğlu; melekler de Allah’ın kızlarıdır.
Yazar, eserine isim koyarken belki de Nobel’e aday gösterilme arzusuyla böyle popülist bir yaklaşımda bulunmuştur. Bu düşüncelerimi kendisine ilettiğimde tatmin edici cevap alamadım.

Kitab dostlarından yazara yöneltilen sorulardan biri de: "Bu eserinizle Nobel'e adaylık bekliyor musunuz?" idi. Nedim Gürsel bu soruya: "Artık Türkiye'ye Nobel ödülü bir daha gelmez!" diye cevap verdi. Kitabevinin sahibi Mahmut Balcı da "Orhan Pamuk da Nobel almadan önce bizim kitabevine uğramış, kitap dostlarıyla sohbet etmişti." diyince sohbet tebessümlerle iyice demlendi.

Yazar, Allah'ın Kızları adlı yeni kitabında, İslamiyet'in doğduğu toprakları, cahiliye dönemini ve İslamiyet'in doğuşunu anlatırken Hz. Muhammed'i bir roman kahramanı olarak yansıtıyor.

Gürsel, İslam'da inanç ve şiddeti, Hz. Muhammed'in özel hayatıyla ilgili bazı vahiyleri sorguladığını söylediği romanı; bir çocuk ile Harb-i Umumi'de Medine'yi savunmuş dedesinin öyküsünü anlatıyor. Bu küçük çocuk ileriki yıllarında inancını yitirmiş, İslam ve Kuran konusunda bilgiye sahip olma yolunda bir yetişkine dönüşerek her şeyi sorguluyor.

Gençliğinde Marksist, ateist ve maddeci yazar olarak tanınan, bugün ise kendini 'agnostik' yani 'dinlere inanmayan ama Allah'ın varlığına inanan ve bunu sorgulayan' olarak tanımlayan Gürsel, başta adı olmak üzere ortaya attığı iddialarıyla çok tartışılacak romanı için; "İslam uğruna yaşanan savaşlar ekseninde, inanç ve şiddeti, Hz. Muhammed'in özel hayatıyla ilgili konularda Allah'la bu kadar iç içe olmasını sorguladım. Hiçbiri uydurma değil, Kuran'ı temel aldım," diyor.

50’li yaşlarını geçtikten sonra bir o kadar daha yaşamayacağını fark eden ve yeniden mutlak bir yaratıcıyı aramaya başlayan Gürsel’in metafizik kaygılarla yazdığı yeni romanı, kafasının karışık olduğu bir dönemin ürünü.

Nedim Gürsel Kimdir?

5 Nisan 1951'de Gaziantep'te doğdu.

İlköğretimini Balıkesir'de 6 Eylül İlkokulu’nda tamamladı. Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu. Yazıları 1960'ların sonlarından itibaren edebiyat dergilerinde yer almaya başladı. 12 Mart muhtırasının ardından bir yazısı gerekçe gösterilerek yargılandı. Bu olayın ardından Fransa'ya geçti. Sorbonne Üniversitesi'nde Modern Fransız Edebiyatı okudu. Doktorasını yine Sorbonne'da, Louis Aragon ile Nazım Hikmet'i konu alan "karşılaştırmalı edebiyat" alanında tamamladı. Fransa'dan 1979'da döndüğü Türkiye'de kısa süre kalabildi. 12 Eylül'ün ardından yeniden Fransa'ya gitti. Akademik faaliyetlerine paralel olarak, aralarında Le Monde, Cumhuriyet ve Milliyet'in de bulunduğu çeşitli basın-yayın kuruluşlarına yazılar yazdı.

Halen Fransa Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nde (CNRS) araştırma direktörlüğü görevinin yanı sıra Sorbonne Üniversitesi’nde Türk edebiyatı dersleri vermektedir. PEN Yazarlar Derneği, Paris Yazarlar Evi ve Akdeniz Akademisi üyesidir. Eserleri toplam 12 dile çevrildi.

1976'da yayınlanan ilk öykü kitabı „Uzun Sürmüş Bir Yaz“ ile Türk Dil Kurumu Hikâye Ödülü'nü kazandı. 2004'te Fransız "Sanat ve Edebiyat Şövalyesi Nişanı"nı aldı. 11 yıl sonra çıkan "Boğazkesen, Fatih’in Romanı" uluslararası edebiyat çevrelerinde de yankı yarattı.

biyografi kaynak:tr.wikipedia.org/wiki/Nedim_Gürsel
ve sabah ve hürriyet gazeteleri...

 
Toplam blog
: 143
: 2341
Kayıt tarihi
: 22.08.07
 
 

Bu âlem içinde aileme zaman ayırmak, gezmek, okumak, fotoğraf çekmek, resim çizmek ve iş hayatı h..