Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '13

 
Kategori
İnançlar
 

Allah inancı ve kader

Allah inancı ve kader
 

Allah inancı kurtulaşa götüren tek yoldur.


İnsanı rahatlatan, huzur veren, yaşamını düzenleyen ve insanı insan yapan olgudur Allah inancı. Bazıları dini anlamaz ve ona türlü yaftalar yapıştırmaya kalkarlar. Bu da bir süre sonra, bu kişilerde huzurun ve yaşamın tadının yavaş yavaş eksilmesine neden olur.

Herkes anlayamaz Allah inancını. Başına bir hastalık, bir kötülük ya da acımasızlık geldiğinde, hemen Allah'ı suçlar. Çok kolaydır çünkü, işine gelmediğinde onu suçlamak.

Oysa bu büyük ve kompleks düzeni en ince ayrıntısıyla işleyerek meydana getirenin, acıları insanlara verirken de bir bildiği yok mudur?

Bu dünyada herkesin bilerek veya bilmeden yaptığı, küçük ya da büyük hataları vardır. Ve bu hatalar karmanın bir sonucu olarak, hatayı yapanın yaşamak zorunda olacağı bir tecrübeye sürükler kişiyi.

Çocuk yaştaki kişilerin yaşadığı zorluklar, bazı insanların başlarına nerden geldiği belli olmayan korkunç olaylar, aksilikler ya da en basiti, daha henüz annesinin karnındayken, doğmadan ölen minik yavrular...

Görünüşte hiç bir suçları yoktur. Fakat bunların hepsinin olmasında bir neden var. Örneğin o doğmadan ölen çocuk, bir şekilde etrafını dolaylı ya da dolaysız olarak etkileyecektir. Ve belki de sırf bu görevdir, onun bu dünyadaki amacı. 

Diğer olaylar, başa gelen sebepli, sebepsiz kötü olaylar da böyledir. Vardır bir hikmeti onun. Sen bilemezsin, Allah bilir. Şer diye düşünülende hayır, hayır diye düşünülende şer olabilir. Bunu ancak yaşayarak ve biraz düşünerek öğrenirsin.

Bir şeyi görmeden sevmek. Ve ona görmeden inanmak... İşte bazı insanların Allah'a inanmama sebeplerinin belki de en önemlisi...

Oysa görebilseydik onu, zaten imtihana gerek kalmaz ve herkes kafadan iman ederdi.

Zaten, ancak gördükten sonra inanmayı şart koşmak, putlara ya da güneşe tapmaktan da farklı bir şey değildir.

Kader ise daha kapsamlı bir konu. Aslında kader vardır ve gerçektir. Ama hayatımızda yerleri belli, işaretlenmiş taşlardır kader bana göre.

Yani doğmak, kaza geçirmek, evlenmek, ölmek ve buna benzer bir çok önemli şey, daha önceden yazılmıştır. Bunu kimse değiştiremez. (Yalnız bu konuda, duanın bazen kaderi değiştirebileceği söyleniyor.)

Belirlenmiş bu önemli durumların dışında, yaptığımız ya da yapacağımız her şey bizim irademize bırakılmıştır. Düşünmek, fikir yürütmek ve karar verme kabiliyetinin, tüm yaşayan canlılarda sadece insanlara verilmesinin sebebi de bu aslında.

Bazı insanlar, yaşadığımız şu hayatta, her dakikamızın, her saniyemizin daha önceden kurgulandığından bahseder. Olacağı varmış denir mesela. Kaderimiz böyleymiş, elden ne gelir denilir ya da.

Allah'ın, bizim yapacaklarımızın ve tüm yaşadıklarımızın hepsini daha önceden bildiği içindir bu söylem. Allah bilir bizim ne yapacağımızı da, irade kuvvetini ve düşünme sistemini biz insanlara boşuna vermemiştir. 

Eğer gerçekten böyle olsaydı, zaten kimsenin ilerde yargılanmasına da gerek kalmazdı. Her dakikamız daha önceden zaten belirlendiği için, yaptıklarımızın bizim suçumuz olmadığını, zaten kaderimizin böyle yazıldığını düşünüp, hatta buna emin olmak, gerçeklerden saptırır bizi ancak. 

Basite kaçmamak lazım. Biraz düşünmek gerek sadece...

 

 
Toplam blog
: 30
: 12123
Kayıt tarihi
: 30.01.13
 
 

Anadolu Üniversitesi Tarih 4. sınıfta okuyorum. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat 4. sın..