Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Almanya'da başka, Türkiye'de başka olmaz!

Almanya'da başka, Türkiye'de başka olmaz!
 

“…Yani asimilasyon tanımını şöyle masaya yatırdığımız zaman, iyi ele alırsak bir insanın değerlerinin devşirilmesidir. Bu, zaman zaman zorla devşirilmesidir. Bu, dinde, kültürde, bir değişime zorla tabi tutulmasıdır. Örflerinden, âdetlerinden, geleneklerinden zorla tecrit edilmesi, soyutlanmasıdır ki insanoğlunu buna zorlamak kesinlikle bir insanlık suçudur. Bu düşüncemde herhangi bir değişikliğin olması mümkün değildir.”  

Bunlar Başbakan Erdoğan’ın son Almanya ziyaretinde söylediği sözler…  

Her ne kadar çifte standart insanları üzücü biçimde komik duruma düşürse de; hayır, bu hiç eğlenceli ya da komik değil… Zira 87 yıldır reddedilen bir halkın, kopartılmış diliyle kültürel varlık-yokluk mücadelesi vermesinin gülünecek bir yanı yok…  

Türkiye’de “Kimse bana anadilde eğitim demesin” dedikten birkaç gün sonra Almanya’ya gidip, “Türklerin ana dilde eğitim hakkı verilmelidir” derseniz olmaz.  

Hele ki, “insanoğlunu dinde, kültürde bir değişime zorla tabi tutmak insanlık suçudur” diyorsanız hiç olmaz…  

Ana dilde eğitimi Almanya’da bir hak olarak görüyorsanız, Türkiye ve dünyanın her köşesinde de bir hak olarak görmek durumundasınız.  

Eğer dinde ve kültürde değişime zorla tabi tutmayı insanlık suçu olarak görüyorsanız, ya bu insanlık suçunu kendi ülkenizde işlemekten imtina edeceksiniz ya da kendi yaptığınızı başkaları yaptığında susup oturacaksınız.  

Böyle söylüyorum ama, geçmişteki örneklere bakınca ne Türkiye’yi yönetenlerin ne de etiketi ne olursa olsun statükocu-ulusalcı-faşistlerin hiçbir zaman bu tür bir erdemlilik sergilediklerine tanık olmadığımızı da biliyorum…  

O kadar geriye gitmeye gerek yok, dün gibi hatırlıyoruz…  

80’lerin sonunda Bulgaristan’daki Jivkov rejimi Türklerin isimlerini zorla değiştirip Türkçe konuşmayı yasakladığında Türkiye ayağa kalkmıştı. Bulgaristan Türklerinin verdiği varoluş mücadelesi Türkiye medyasında destanlaştırılırken, aynı dönemde Güneydoğu Anadolu’da köylerin ve insanların Kürtçe isimleri mezar taşlarına kadar değiştiriliyordu. Bulgar zulmünü lanetleyen medya kalemşörleri, Kürtlere yapılanlardan değil söz etmek, bunu ima etmeyi bile ihanet ve Türklüğe hakaret kabul ediyorlardı.  

Çifte standart örnekleriyle dolu bir ruh dünyamız var. Yunanistan’da Türk azınlığın Müftü seçimine Yunan Hükümetinin müdahalesinden yakınırken, Türkiye’de Ortodoks Rumların din adamı yetiştirmesine engel olmakla da yetinmeyip, bizzat Fatih tarafından verilen Ekümenik payesini duymaya bile katlanamıyor devletimiz…  

Devleti yönetenler ve statükocu ulusalcılar, tüm demokratik hak ve özgürlüklerden nefret ettikleri gibi, ana dilde eğitim hakkının konuşulmasından bile nefret ediyorlar.  

Nitekim, Başbakanın son Almanya ziyaretindeki sözlerini yorumlayış biçimleri tam da kendilerinden beklenecek biçimde…  

Ulusalcı faşistler, Başbakanın Almanya’daki Türkler için ana dilde eğitim hakkı talep etmesini, Erdoğan’ın gizli ajandasına bağlıyorlar. “Başbakan Almanya’da ana dilde eğitim hakkını istiyor, çünkü asıl niyeti Türkiye’de Kürtçe eğitime taraftar toplamak”. Pes artık! Hükümeti gericilikle suçlayıp, Başbakanın bu kadar gerisinde kalabilmek ve bunu sözde “Cumhuriyet değerleriyle” bağdaştırmak tam da ulusalcı faşistlerin çifte ahlakına uygun bir davranış!  

Tamam devletimiz böyle, devlet-i aliye toz kondurmayanların hali böyle de…  

Otoriter rejimle kavgası olduğunu ve ülkeyi demokratikleştirmek konusundaki kararlılığını her fırsatta dile getiren Başbakan ve AKP Hükümeti nedense temel hak ve özgürlükler konusunda pek bir “devletçi” tutum sergiliyor. Üstelik hayli “selektif” biçimde!  

Örneğin başörtüsünü temel bir insan hakkı olarak vurgulayan ve yasağın kaldırılması konusunda ultra özgürlükçü görünen Erdoğan, çok daha temel bir insan hakkı olan “ana dilde eğitim” konusuna gelindiğinde hayli “devletçi” bir görüntü sergiliyor.  

Şimdi işin kolayına kaçıp, “başörtüsüz okunabilir ama ana dilinden yoksun bir eğitim insan hakkı ihlalidir” demek de mümkün. Oysa özgürlükler karşı karşıya konmamalı. Bir genç kızın, üniversitede başını örtemediği için eğitim hakkından yoksun kalması nasıl bir suçsa, bir Kürt gencinin kendi dilinde eğitim görememesi de büyük bir suçtur… Üstelik bir genç kız başını örtüp örtmeme meselesi onun ideolojik ve vicdani kararıyla ilgili bir konuyken, “ana dil” insanın doğuştan kazanılmış temel hakkıdır…  

Erdoğan temel hak ve özgürlükler konusunda bir Başbakana yakışmayacak biçimde çifte standart sergiliyor ve eğer sağına soluna bir bakarsa, bu konuda kimlerle benzer tutum sergilediğini de görüp rahatsız olacaktır diye düşünüyorum…  

Rahatsız olmalı değil mi?  

 
Toplam blog
: 24
: 720
Kayıt tarihi
: 19.07.06
 
 

İÜ İletişim Fakültesi'nde lisans ve yüksek lisansımı tamamladım. Milliyet Gazetesi'nde "Varoşlar", "..