- Kategori
- Efsaneler
Amasya-Ferhat ile Şirin efsânesi
Toz edip savuruyor yüzyılları içinde
Sessizce bir tabloyu çiziyor efsâneler.
Birçoğu halktan gelen kıssalardan hissedir
İbretlik manzaralar diziyor efsâneler.
Mucize havasında işleyen muhayyile
Zaman üstü zamanda geziyor efsâneler.
Kara mizah rüzgârı, dopdolu bir imajla
Haksızlığı ve zulmü eziyor efsâneler.
İnanmanın verdiği rahatlıkla huzuru
Takvim imbiklerinden süzüyor efsâneler.
Hikmet okyanusundan bakraç bakraç su verip
Düşünce kulacıyla yüzüyor efsâneler.
Toprağı vatan yapıp alınterle yoğurup
Melek kim, şeytan neci; seziyor efsâneler.
*
………………Oğul oğul, iki gözüm can oğul
……………………Çiçek açan umudum,
…………………..Koca yürekli han oğul.
……………Danişmend Ahmet Gazi’nin eşi
………….Ümmü Asiye ana anlatıyor
…....Dinle hele
Sultan oğul:
Bak
Hele
Doğuda
Ferhat dağı,
Batıda Kırklar…
Bu dağlar bizim dağ
Tepelerden esen yel
Derelerden akan çaylar
Ve nazlı gelin Yeşilırmak
Hepsi hepsi bizim, asırlardır
Yeşil, yemyeşil süzülüp gidende
Söyler türkülerimizi zaman ve su
Efsânedir, anlatılır yürek dolusu
Amasya evlerinin camlarında her seher
Su kuşları söyleşir aşk anlatan perdelerde
Suların sesinden büyür sevda, kat kat olur birden
Cümle kızlar Şirin, cümle yiğitler Ferhat olur birden
Hey!
Hey ki
Aman hey!
Düştün mü hiç
Kara sevdaya?
Milyon volt ceryana
Tutuldu mu yüreğin?
Amasya Beyinin kızı
Şirin’i gördün mü acaba?
Görmediysen bilemezsin elbet
Ne yaman şey olduğunu sevdanın…
Beydir, “Yüce dağlar ardındaki suyu
Kim getirirse şehre, ona vereceğim
İki gözüm, evlâdım Şirin’i o alacak.”
Yarılır mı koca dağlar, delinir mi taş, kaya
Yalçın zirveleri, kurt ulur, dimdiktir Şahinkaya
Eğilmeli bu dağlar, delinmeli; akıtılmalı su
Amasya kızları Şirin, yiğitleri Ferhat’tır doğrusu
Yarılır,
Dağ yarılır,
Aşıksan bir Şirin’e
Dağ nedir ki?
Çağ yarılır…
Almış balyozu eline Ferhat,
…..Çıkmış Şahinkaya’ya.
………Vurdukça ferahlamış,
…………Erimiş taşlar bileklerinde,
……………Kocaman kayalar küçülmüş,
………………Yeşilırmak akmış,
………………….Kaynar Havuz akmış Amasya’ya.
…………................Ferhat’ın alın teri gibi akmış sular şehre.
………………………Böylece iş bitmiş,
Şirin’ine kavuşmuş mu?
Hayır!
Kötülükler onu da bulmuş.
Şirin’in öldüğü haberini vermişler,
Suların şehre doğru çağıldadığı gün…
Bağrındaki yangını söndüremez bu sular
Atmış havaya Ferhat,
Elindeki kırk okkalık demir külüngü,
Düşürmüş başı üzerine.
Hemen orada can vermiş…
Bu acıklı olay unutulur mu hiç?
Amasyalılar bu dağa Ferhat demiş,
Onun dağ gibi derdiyle
Dertlenmişler senelerce…
Hey!
Hey ki
Aman hey!
Sevdadır bu
Öyle yaman hey!
Düşte gör, yan da bil!
Oğul oğul can oğul
Sevdadır oyuncak değil
*
Yeşilırmak türküsü, Ferhat - Şirin aşkıdır
Güllü bağda bu aşkı yazıyor efsâneler.
Dağların başlarına sis ve duman çökünce
“Ferhat, Ferhat! ” diyerek tozuyor efsâneler.
Duyulur kara haber, inmez dağdan Ferhat’ı
Ceylan gözlü Şirin’i üzüyor efsâneler.
Taş kesilsin yalancı, kederli aksın ırmak
Hüzün, ayrılık, ölüm; uzuyor efsâneler.
Efsâneler şehridir, cennet yüzlü Amasya
İmbiğinden zamanın sızıyor efsâneler…
Mustafa CEYLAN (GÜLCE-Bahçe)
Sessizce bir tabloyu çiziyor efsâneler.
Birçoğu halktan gelen kıssalardan hissedir
İbretlik manzaralar diziyor efsâneler.
Mucize havasında işleyen muhayyile
Zaman üstü zamanda geziyor efsâneler.
Kara mizah rüzgârı, dopdolu bir imajla
Haksızlığı ve zulmü eziyor efsâneler.
İnanmanın verdiği rahatlıkla huzuru
Takvim imbiklerinden süzüyor efsâneler.
Hikmet okyanusundan bakraç bakraç su verip
Düşünce kulacıyla yüzüyor efsâneler.
Toprağı vatan yapıp alınterle yoğurup
Melek kim, şeytan neci; seziyor efsâneler.
*
………………Oğul oğul, iki gözüm can oğul
……………………Çiçek açan umudum,
…………………..Koca yürekli han oğul.
……………Danişmend Ahmet Gazi’nin eşi
………….Ümmü Asiye ana anlatıyor
…....Dinle hele
Sultan oğul:
Bak
Hele
Doğuda
Ferhat dağı,
Batıda Kırklar…
Bu dağlar bizim dağ
Tepelerden esen yel
Derelerden akan çaylar
Ve nazlı gelin Yeşilırmak
Hepsi hepsi bizim, asırlardır
Yeşil, yemyeşil süzülüp gidende
Söyler türkülerimizi zaman ve su
Efsânedir, anlatılır yürek dolusu
Amasya evlerinin camlarında her seher
Su kuşları söyleşir aşk anlatan perdelerde
Suların sesinden büyür sevda, kat kat olur birden
Cümle kızlar Şirin, cümle yiğitler Ferhat olur birden
Hey!
Hey ki
Aman hey!
Düştün mü hiç
Kara sevdaya?
Milyon volt ceryana
Tutuldu mu yüreğin?
Amasya Beyinin kızı
Şirin’i gördün mü acaba?
Görmediysen bilemezsin elbet
Ne yaman şey olduğunu sevdanın…
Beydir, “Yüce dağlar ardındaki suyu
Kim getirirse şehre, ona vereceğim
İki gözüm, evlâdım Şirin’i o alacak.”
Yarılır mı koca dağlar, delinir mi taş, kaya
Yalçın zirveleri, kurt ulur, dimdiktir Şahinkaya
Eğilmeli bu dağlar, delinmeli; akıtılmalı su
Amasya kızları Şirin, yiğitleri Ferhat’tır doğrusu
Yarılır,
Dağ yarılır,
Aşıksan bir Şirin’e
Dağ nedir ki?
Çağ yarılır…
Almış balyozu eline Ferhat,
…..Çıkmış Şahinkaya’ya.
………Vurdukça ferahlamış,
…………Erimiş taşlar bileklerinde,
……………Kocaman kayalar küçülmüş,
………………Yeşilırmak akmış,
………………….Kaynar Havuz akmış Amasya’ya.
…………................Ferhat’ın alın teri gibi akmış sular şehre.
………………………Böylece iş bitmiş,
Şirin’ine kavuşmuş mu?
Hayır!
Kötülükler onu da bulmuş.
Şirin’in öldüğü haberini vermişler,
Suların şehre doğru çağıldadığı gün…
Bağrındaki yangını söndüremez bu sular
Atmış havaya Ferhat,
Elindeki kırk okkalık demir külüngü,
Düşürmüş başı üzerine.
Hemen orada can vermiş…
Bu acıklı olay unutulur mu hiç?
Amasyalılar bu dağa Ferhat demiş,
Onun dağ gibi derdiyle
Dertlenmişler senelerce…
Hey!
Hey ki
Aman hey!
Sevdadır bu
Öyle yaman hey!
Düşte gör, yan da bil!
Oğul oğul can oğul
Sevdadır oyuncak değil
*
Yeşilırmak türküsü, Ferhat - Şirin aşkıdır
Güllü bağda bu aşkı yazıyor efsâneler.
Dağların başlarına sis ve duman çökünce
“Ferhat, Ferhat! ” diyerek tozuyor efsâneler.
Duyulur kara haber, inmez dağdan Ferhat’ı
Ceylan gözlü Şirin’i üzüyor efsâneler.
Taş kesilsin yalancı, kederli aksın ırmak
Hüzün, ayrılık, ölüm; uzuyor efsâneler.
Efsâneler şehridir, cennet yüzlü Amasya
İmbiğinden zamanın sızıyor efsâneler…
Mustafa CEYLAN (GÜLCE-Bahçe)