- Kategori
- Şiir
Afyon-Gazlı Göl Efsânesi
Bir kartal heybetiyle şehre kanat geriyor
Yükseliyor göklere şu Afyon’un Kalesi.
Şehirle Akarçay’ın ortasına uzanmış
Eliyor yüzyılları şu Afyon’un Kalesi.
Bağrında Selçuklunun saklar hazinesini
Destan eder haykırır, Türk’ün efsânesini
Yalancı tarihlerin toz tutan sinesini
Deliyor türkü türkü şu Afyon’un Kalesi.
Getiriyor hizaya bölücü oynakları
Bir ve beraber edip yurtsever kaynakları
Zaman denen ovanın yolunda toynakları
Çeliyor birer birer şu Afyon’un Kalesi.
Hürriyetse bu gökler, kutsal emânet zemin
Ay yıldızlı bayrakla bin atlı geçti demin
Yedisinden yetmişe insanını ülkemin
Beliyor yüreğine şu Afyon’un Kalesi.
Şöyle der
Bizanslı atasözü:
'Dünya fethedilir ama,
Akroen Kalesi fethedilemez'
'Akroen Kalesi' dedikleri de
Afyonkarahisar Kalesidir ay balam.
Gerçekten de,
Simsiyah kayalar üstünde oturan kale,
Öylesine sarp ve öylesine sağlam…
Düşer gün batımında ince melale
Sivri tepeler üstünde her akşam…
Selçuklu Sultanı Kılıç Aslan’dan beri
Karalar giyinmiş, kederli, yaslı
Kara taşlı bu kaleye ad verdiler
'Karahisar' dediler.
*
Efsânedir bu, dağın taşın destanı var ülkemde
Efsânedir bu, halkımın inancı, düşüncesidir.
Efsânedir bu, anlatılır ağlasam da, gülsem de
Efsanedir bu, halkımın zaman üstü güncesidir.
……..Masal değil, öykü değil, olmazların olurudur,
……..Karmaşık değildir asla, gölde sudur, dupdurudur
……..Hakikatin kendisidir, aslında Anadolu’dur…
Gülce Ana anlatıyor, kulak verin, dinleyin
Şu Afyon’da Gazlı Gölün öyküsünü hele bir
Termal kaplıcalar kenti, neresiymiş anlayın
Anlayınca; kaymağı, sucuğu, tatlısı gelir.
……..Kavşağıdır yolların orada buluşur herkes
……..Yedi düşmanı kovalar, yedi dilden bir tek ses
……..Sağlığına kavuşur, vücut şehri, alır nefes
Efsâneye göre,
Afyon Beyi'nin biricik kızı
Öyle bir hastalığa tutulmuş ki
Yok!
Yok ki
Çaresi! ..
Derdi pek çok
Fayda etmedi
İlâçlar, hekimler.
Birer birer koştu da
Kimler geldi, gitti kimler? ..
Kurum kurum kurudu gül kız
Yıkıldı sanki Afyon Kalesi
Düşüverdi yere en parlak yıldız..
Bey kızıdır, nasıl olur, böyle inler?
Dinleyin, işitin, ey gökler, ey yerler!
Bulsa dermanını bey yüreği serinler…
*
Günlerden bir gün,
Çaresiz bey
Demiş ki:
”- Göz görmeyince gönül katlanır.
Götürün bu kızı ıssız bir yere bırakın.”
*
Götürmüşler kızı,
Bir yamaca bırakmışlar.
Kızcağız kaderine razı, beklerken ölümünü
Aşağıda, düzlükte, orada, bataklıkta
Bir kaynaşma görmüş,
Kurt, kuş çamurlara bulanmada…
Yer altından köpük köpük
Kaynayan suları içip
Güne, güneşe doğru
Kanat kanat uçmakta…
Zavallı Bey kızı da
Sürüne sürüne yaklaşmış bataklığa,
Bulanmış sıcacık çamurlara
Derken
Ne ağrısı kalmış, ne de sızısı...
Kalkmış ayağa,
Düşmüş yola,
Çalmış babasının kapısını
Biricik kızını karşısında görünce şaşırmış baba.
Sevinç göz yaşlarıyla sarılmışlar birbirine…
Sarmaş dolaşken beyle kızı
Hastaların hepsi tutmuşlar Gazlıgöl'ün yolunu
Uzanmışlar boylu boyunca
Şifalı çamurlara
Ve
Bir Afyon türküsü söylemişler:
“Afiyon’un ortasında kalesi
Üzerinde vardır Kızlar Kulesi
Zümrüt gibi yeşillenmiş ovası
Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni
Galecik’ten ayva gelir kar gelir
Gümüş yüzük parmağına dar gelir
Ben de sandım meyhaneden yâr gelir
Ay karanlık göremedim yolumu
Bilemedim cerrah kesti golumu
Bir incecik yol gidiyor Gördes’e
Ilgıt ılgıt kanı aktı mor fese
Nasıl kıydın yeşil gözlü Firdes’e
Ay karanlık görünmüyor yolumuz
Üç kardeştik kurban gitti birimiz.
Bir incecik yol gidiyor Yemen’e
Ilgıt ılgıt kanım aktı çimene
Öldüğümü duyurmayın anama
Ay karanlık gece vurdular beni
Yârin yazmasına sardılar beni.”
Mustafa Ceylan
(GÜLCE-Bahçe)