- Kategori
- Şiir
Hikayesini kendisi yazan kızlar… (Kukumav)
Kendileri konduda, düşleri sarayda oturan
Eskinin asisi; yeninin annesi taze gelinler
Sabahları kocalarına kahvaltı
Akşamları yatak hazırlarlardı…
Kapı komşuları şen dul evlerine geldiğinde
Güngörmüş kabak çiçekleri gibi açıp,
Taşkın ırmaklar gibi çağlayan koca kahkahalarının…
Kendilerine geldiğinde,
Niye gök gürültüsüne döndüğüne şaşarlardı…
...
Geceleri bebelerine ninni okuyup gündüzleri düş dokuyan
Eskinin asisi, yeninin annesi taze gelinler
Kundaklarında bebeleri ile komşu gezmelerine gider
Dağarcıklarına ekledikleri yeni yemek ve koca idaresi tarifleriyle
Evlerine dönerlerdi…
...
Eskinin haylazı yeninin babası taze kocalar
Yeni rollerinden çabucak bıkar
İşten arta kalan zamanlarda
Duman altı kahvelerde
Pişpirik oynarlardı…
“Kocaya öyle nerde kaldın demek mi?”
Sıkardı! …
...
Düşleri sarayda, kendileri konduda oturan,
Düş yorgunu, hayat kırgını taze anneler…
Suratlarında mor güllerle gezer,
Hayrola ne oldu diyenlere…
Ah şu kahrolası merdivenler derlerdi! …
...
Ve orduları yenilen komutanlar gibi…
Her gün bir karesi kararan düş sahneleri
Kâbus olup çökerdi...
(Gecelerine ve gündüzlerine)
“Ya bu masallarda bir yanlışlık vardı
Ya adamlar yanlıştı…”
...
Ve bir gün aniden!
Tıpkı geldikleri gibi…
Kırıkları arkada, umutları önünde...
Kapıyı çeker ve çıkarlardı! …
(Yanlarında pamuk ve yumuk ellerinden sıkıca tuttukları
Ömür törpüsü, vazgeçilmezleri…
Çocuk ya da çocukları…)
...
Ve fayda etmezdi haylaz kocalarının,
Salya sümük,
Kapı önü inlemeleri...
...
Hikayelerini kendi yazan kızlar! …
Asla ve kata...
Acziyete düşmezler,
Hikayelerini nerde olsa yazarlardı…
‘Yeter ki onursuz olmasın’ dı "aşk!"