Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '14

 
Kategori
Dünya
 

Amerika ve İngiltere, Osmanlının “Yeni Devlet”e dönüştürülmesinin neresindedir (8)

Amerika ve İngiltere, Osmanlının “Yeni Devlet”e dönüştürülmesinin neresindedir (8)
 

"Hem kendini hem rakiplerini tanırsan girdiğin yüz savaştan galip ayrılırsın." Bir Çinli düşünür


ABD başkanı Nixon, Amerikan siyasetini eldivensiz olarak özetlemektedir; ”Oraya demokrasiyi savunmaya gitmiyoruz, çünkü Kuveyt demokratik bir ülke değildir, o bölgede de zaten öyle bir ülke yoktur. Oraya bir dikta rejimini yok etmeye de gitmiyoruz. Oraya uluslararası hukuku da savunmaya gitmiyoruz. Oraya gidiyoruz ve oraya gitmeliyiz çünkü bizim hayatı menfaatlerimize dokunulmasına izin vermeyeceğiz.” (1)

ABD’liler için hayati olan mesele nedir?

Bunu İngiltere Başbakanı Winston Churchill kısa ve öz anlatmaktadır.

-“Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir!”

Amerika’nın siyaset anlayışına kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Commodore Perry, Japonya ve  limanlarını uluslararası ticarete açmaya zorlayan Amerikalı amiral’dir. 

Commoder Perr, 1853’de 4 gemiyle Japonya’ya gidip ‘Limanları açın yoksa fena yaparız” der ve “Yine de 1 sene düşünün siz” uyarısı ile geri döner.

Bir yıl sonra bu kez 10 gemi ile gelir. Bir yıl evvelki tehdit işe yaramış olmalı ki,  Japonlar limanlarını ticarete açar, konsolos bulundurma yetkisi verir ve kapsamlı bir anlaşma imzalarlar.

Bu olay Japon tarihinde bir dönüm noktası olacaktır. Bu süreçle birlikte 1000 yıl süren Shogun yönetimi sona erecek ve imparator Meiji yönetimi başlayacaktır. (2)

Batıda sayısız örneklerinin görüldüğü acımasız sömürüye rağmen bugün gelinen noktayı resmi kuruluşları aşağıda açıklamaktadır.

“Amerikan devletinin resmi istatistikleri (National Incomes and Product Accounts/NIPA) göre,

Birleşik Devletler’in borcu ve Amerikan ticaret dengesi açığı rakamları;

Borçlanma:

-1980’de 4.000 milyar dolara,

-1990’da 14.000 milyar dolara,

-2000’de 26.000 milyar dolara yükselmiştir.

Ticaret dengesi açığı:

-1995’de 150 milyar dolar,

-1999’da 250 milyar dolar,

-2000’ de 450 milyar dolar. (3)

**

Ve İngiltere, Yeni devlet yapılanmasının neresindedir?

Şark (Doğu) Meselesi' ni öğrenmeden;

- Ne, 30 Ekim 1918'de Mondros Antlaşmasını, (Devletin teslim belgesini) Galipler adına imzalayan İngiltere ve siyasetini;

- Ne de Osmanlı’nın parçalanmasının arka planını anlamak mümkün değildir.

- Elbette, Laik anlayışla kurulan Cumhuriyet Yönetimi'ni de....

Şark (Doğu) Meselesi, yaygın olarak, 19'ncu asrın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanma belirtileri göstermesiyle seslendirilmeye başlandığı ifade edilse de bu görüş doğru değildir. Şark (Doğu) Meselesi, Türklerin, Avrupa’ya ayak basması ile Hristiyan Batı’nın gündemine girmiştir. Şark Meselesi’ndeki kırılma noktası; İstanbul ve Atina’nın Fethi’dir.

Devam eden süreçte, Balkan milletlerinin uzun süre Osmanlı yönetiminde kalmaları, 19’uncu asırda gerçekleşen Sanayi Devrimi ile birlikte, Büyük Devletler’in hammadde ve enerjiye daha fazla ihtiyaç duymaları, Hindistan ve Kuzey Afrika deniz yolunun önem kazanması, Batıya göre artık Osmanlının parçalanması için yeterli neden oluşmuştur.

Bunların neticesinde Hıristiyan Batı bir birlik halinde, (Haçlı Anlayışı ile) "Büyük Oyun" için hazırlıklara başlar. Bu süreç, 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması (gerçeğinde dayatması) ile, İngiltere Kralı’nın ifadesi ile “Bir çağ kapanır.”

Kapanan, Fatih Sultan Mehmet Han’ın açtığı Çağ'dır.

Aşağıda bu konu ile ilgili meraklıları için çok ilginç bilgiler verilmektedir.

Şark meselesi'nin iki ayağı vardır.

-Osmanlı’yı Avrupa’dan atmak,

-Türkleri İslam’dan uzaklaştırmak.

Bunlar Lozan anlaşması ile gerçekleşmiştir.

..

“..Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin amacı, Hint yolundaki Mısır’ı almak, petrol yatakları üzerindeki Irak’la Mısır arasında bulunan Arabistan’ı almak. Anadolu’da da, Osmanlı’dan ayrılmış yeni bir Türk Devleti kurmaktı. Bu sahalardaki askeri hazırlıkları tamamlayabilmek için, Osmanlı ordusunu güney bölgelerinden uzakta oyalamak istiyordu. Bu hareketle, aynı zamanda, Rusların doğudaki yükü hafifleyecek, Rusya, bütün gücünü batı cephesine sevk edecekti. Bu yer Çanakkale idi. İngilizlerin endişesi, Ruslarınkinden büyüktü. Bütün düşünceleri Mısır Üzerine Türklerin yürüyüşlerine mâni olmaktı.  (4)

Konunun anlaşılması adına aşağıda değerli ilim adamı, BÜYÜK OYUN’un yazarı, Prof. Dr. Taha Niyazi Karaca’nın İngiltere Başbakanı Gladstone’un Osmanlı’yı Yıkma Planı’ isimli eserinden kısa alıntılar verilmektedir.

“…Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecini anlayabilmek için bir Türk tarihçisinin (İngiltere Başbakanı) Gladstone’u görmeme şansı hemen hemen hiç bulunmamaktadır. Onu Kırım Savaşı’nda, Eflak ve Boğdan’ın bağımsızlık mücadelesinde, Bulgaristan olaylarında, Mısır’ın işgal edilmesinde, Ermeni sorununun uluslararası alana taşınmasında, Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmeleri sürecinde, kısacası Osmanlı Devleti’nin karşılaştığı bütün sorunların arkasında William Ewart Gladstone ismi tarih meraklısının karşısına çıkmaktadır…"

Gladstone konuşmaktadır;

-"…En kısa şekliyle Türk ırkının ne olduğunu tasvir etmeme müsaade edin. Bu yalın olarak Müslümanlık sorunu değildir. Sorun, Müslümanlığın acayip karakterli bir ırkla birleşmesindedir. Onlar ne Hint Müslümanları gibi yumuşak başlı, ne Suriyeli Selahaddin gibi şövalye ruhlu, ne de İspanyalı Müslümanlar gibi kültürlüdürler. Onlar Avrupa’ya girdikleri o kara günden beri bütün insanlığın düşmanı örnekler sergilemişlerdir. Her nereye giderlerse gitsinler arkalarında geniş bir kan izi bıraktılar. Onların hakimiyeti ortaya çıkar çıkmaz medeniyet ortadan kayboldu. Hakimiyetlerini her yerde kuvvetle tesis ettiler. Bu tarz bir hayatın sonucu olarak kendilerine ödül olarak şehevi bir cennet sunan katı kaderciliğe inandılar..

-Onlar gerçekte askerî kuvvetin cisimleşmiş haliydi. Bu devam eden lanet, Avrupa’nın bütününü tehdit etti… Eski zamanlarda bütün Batı Hıristiyanlığı bu ortak düşmana karşı koymak konusunda hem fikirdi.

-Hatta bu Reform döneminin korkunç çatışmaları döneminde de böyle oldu. Roma Katolik Kilisesi’ne sahip olan İmparatorun Türklerle mücadelesinde başarılı olması için İngiliz Kilisesi’nde dualar edildi. Türklerin hiçbir zaman sahip olamadıkları entelektüel unsurlar olmadan bir hâkimiyet tesis edilemezken onlar kanunun tam zıttı olarak kaba kuvveti sergiledi. Böylece dünyada görülmedik bir şekilde zalimlik, barbarlık ve tecavüzlerin tam ortasında bir çeşit tolerans gittikçe büyüdü. Hıristiyanlık inancı yalnız bırakıldı..”

"..Gladstone, Türklerin medeniyet düşmanı bir ırk olduğunu, yüzyıllarca Avrupa’yı kuvvetle yönettikten sonra güçlerinin artık zayıfladığını, bu gücü eski haline getirmek için yirmi yıl boyunca Avrupalı bankacılardan 200 milyon sterlin borç aldıklarını anlatıyor. Türklerin bu denli zalim ve medeniyet düşmanı olmalarına rağmen İngiltere ve Fransa’nın reformlar yoluyla Türkiye’nin bütünlüğünü sağlamaya çalıştığını fakat bu çabaların başarısızlıkla sonuçlandığını belirtiyor. (Büyük oyun)

...Gladstone, Hıristiyanlan tek çatı altında toplayarak Müslüman dünyaya karşı ortak hareket etmesini sağlayacak bir sistemin oluşturulmasını sağlamaya gayret etti ve bu sistemin temeline “Avrupalılık Ruhu” dediği bir yapıyı yerleştirmeye çalıştı. Gladstone, oluşturmaya çalıştığı bu sistemi “Avrupa Uyumu” projesi olarak tanımladı.

Onun 19. Yüzyılda gerçekleştirmeye çalıştığı Avrupa Uyumu, bu gün Avrupa Birliği organizasyonuyla hayat bulmuş durumda.” (Büyük oyun)

“…Nitekim (İngiltere Başbakanı) Gladstone, Türklere ve Müslümanlara yönelik bütün politikalarının dışında yalnızca bu cümlesiyle “Türk-Müslüman düşmanı” unvanını aldı. Avam Kamarası’nda Sason isyanlarının konuşulduğu oturuma Kuran-ı Kerim ile gelerek konuşmaya başlayan Gladstone, bir ara Kuran-ı Kerim’i işaret ederek “Bu lanet kitabın takipçileri oldukça Avrupa’ya barış gelmeyecektir” (As long as there were the followers of that accursed book, Europe would know no peace) ifadelerini kullanmıştır…” (5)

“…Türkler) Avrupa’dan hemen çıkarılmalı, derhal yok olmalıdır… Türkler ortadan kaldırılıp, toprakları üç devlet tarafından anlaşarak paylaşılmalıdır” (6)

Nitekim Gladstone, 1876 yılında Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada kinini,

-“Türkler, ancak varlıkları yok olmakla, kendilerini tarihe affettirebilirler” diyecek kadar ileriye götürmüştür. Kur’an-ı Kerim’i eliyle göstererek şöyle demiştir;

-“Bu kitap yeryüzünde var oldukça, vahşet yeryüzünden kaybolmayacaktır..”(*)

“..Büyük Oyun, emperyal devletlerin  jeopolitik ve enerji alanlarını kontrol altına almak, hammaddeve ucuz insan kaynaklarını elde tutmak için birbirleriyle yapmış oldukları mücadeledir..”(7)

“..İtalyanlar 12 Mayıs’ta Marmaris ve Makri’yi (Fethiye), 13’ünde Kuşadası’m, 14’ünde Ayasuluk (Selçuk) istasyonunu, 17’sinde Söke’yi işgal ettiler. (8)

Daha 15 Mayıs’ta Denizli, Aydın, Konya, Burdur, 17’sinde Eskişehir ve Kütahya, 18’inde Bursa, Tire, Havza ve Erzurum mitingleri yapıldı. Aynı gün, İstanbul’da, Darülfünun’da bir toplantı, Fatih’te de Hürriyet ve İtilafın bir mitingi vardı. 19 Mayıs’ta, eski Kütahya mebusu ve anlaşılan siyasal havaya kendini uydurmakta usta olan Türk Ocağı Başkanı Ferit Bey’in de çabasıyla Fatih mitingi yapıldı..” (9)

Kadıköy ve Üsküdar’daki mitinglerden sonra Sultanahmet’teki ünlü miting yapıldı. (23 Mayıs 1919)

Bu son mitingde Adıvar gözü yaşlı durumda Albay Foulon’a rastladı. Fakat İngiliz istihbaratının ileri gelenlerinden Dz. Yzb. Heathcote Smith’in, Adıvar’la bu mitingleri teşvik eder biçimde konuşması, mitingi düzenleyen Türk Ocakçılarını kuşkulandırdı…” (10)

İşin başında İngilizlerin olduğu sonradan anlaşıldı.

30 Mayıs günü Sultanahmet’te yapılan ikinci miting, İstanbul’da bu dönemdeki mitinglerin sonuncusu oldu. Çünkü Calthorpe, 31 Mayıs’ta, Sadrazam’dan, İstanbul ve çevresinde başka miting müsaadesi verilmemesini istemişti.’ (11)

Demek, mitingler İngilizlerin izin verdiği ölçüde yapılıyordu.

“Başta İstanbul olmak üzere, Yunanistan’ın İzmir’e çıkışını protesto etmek için yapılan mitinglere İngilizlerin önayak olduğu ortaya çıkmıştır. Amaç, Yunanistan’ın İzmir’e çıkışı münasebetiyle, aynı tarihte Samsun’a gelmiş olan Mustafa Kemal lehinde kamuoyu yaratmaktı..” “(12)

“..Mondoros’tan sonra, daha 1876’da İngiltere Başbakanı Gladstone’un “Türkü çantasıyla bavuluyla Avrupa’dan atmak” sözünde beliren halifelik merkezinin Anadolu’ya taşınmasını da yeniden gündeme getirdi..” (13)

Fransa (eski) cumhurbaşkanlarından Giscard d’Estaing, 2004 yılında, AB ile ilgili görüşlerini açıklar;

-“Türkiye halkı bu gerçekleri hiç bilmiyor.

“..Avrupa’nın ortak kimliği Hıristiyanlıktır. Türkiye bunun hangi parçasını oluşturabilir? Türkiye bir İslam ülkesidir. Bu iki kimlik bir arada olmaz. Aksi hâlde AB dağılır.

-Türkiye, AB’ ye girmesi için; İslam kimliğinden, egemenliğinden, bağımsızlığından vazgeçecek mi?

-Brüksel’i Ankara yerine başkent kabul edecek mi?

-Türkiye Avrupa tek devletinin bir federe devleti olacak mı?

-Türkiye halkı bu gerçekleri hiç bilmiyor…” (14)

Kazım Karabekir Paşa, YKB tarafından yayınlanan günlüklerinde anlatmaktadır;

-“…özel görevli İngiliz Albay Rawlinson’un; “Rawlinson’un da benim vasıtamla ileri sürdüğü (hilafetin ayrılması ve Cumhuriyet’in kabulü teklifini) öğrenmiştik…” demektedir.(15)

“…stratejik zafer yalnız düşman ordusunu savaş sahasında yenmek ile başarılamaz. Kesin zafer, işgal ve sonrası düşman toplumunun ‘kültürel, ekonomik ve politik sistemlerinin de değiştirilmesiyle olur…” (16)

-“15 Ocak 1924 tarihinde İngiltere Kralı V. George, Avam Kamarası’na yaptığı açış konuşmasında, Lozan’ı ilgilendiren bir kanun tasarısının derhal görüşülmek üzere Parlamentonun gündemine geleceğini belirttikten sonra şu çarpıcı cümleyi sarf eder:

-“Bu tasarı kabul edilir edilmez Lozan Antlaşması onaylanmış olacak ve YENİ BİR ÇAĞ AÇILACAKTIR (metin daha sonra; “YENİ BİR BARIŞÇIL İLİŞKİLER ÇAĞI AÇILACAKTIR”  olarak değiştirilmiştir. ) (17-18-19)

Ve…

Paul Valery Avrupa’nın üç gelenekle şekillendiğini doğrular;

-Ahlak alanında: Hıristiyanlık, daha doğrusu Katoliklik.

-Hukuk, siyaset ve devlet alanlarında: Roma hukukunun kesintisiz etkisi.

-Düşünce ve sanatlar alanında: Yunan geleneği.

Bunun yorumunu da okuyanlara bırakıyoruz.

 

Devam edecek…

www.canmehmet.com

Resim;http://greekworldhistory.blogspot.com.tr/2013/04/1853-1856.html

(*) Halil İnalcık’ın, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde 04 Mart 2003’te yaptığı konuşma). “Bitmeyen hesap”;sahife.90

Kaynaklar;

(1) ABD Başkanı, Richard Milhous Nixon (d. 9 Ocak 1913, ö. 22 Nisan 1994) Başkan Nixon da şunu tekrarlayacaktır: “Tanrı Amerikalılarla beraberdir ve Tanrı Amerikalılar’ın yönettiği bir dünya istiyor.” Demeç, Emekliliğe ayrıldıktan sonra Irak işgaliyle ilgili olarak, 7 Ocak’ta New York gazetesine verilmiştir. Kaynak; “BATI TERÖRÜ”, ROGER GARAUDY.

(2)BATI TERÖRÜ ROGER GARAUDY,(Pınar Yay. Notu.)

(3) A.g.e.

(4) Ord. Prof. Enver Ziya Karal, Tarih Notları, s. 109. (Osmanlının Tasfiyesi, Cengiz Yazoğlu Notu)

(5) A.g.e. Sahife, 302

(6) A.g.e.

(7) BÜYÜK OYUN, İngiltere Başbakanı Gladstone’un Osmanlı’yı Yıkma Planı. Prof. Dr. Taha Niyazi Karaca, sahife, 493

(8) Sina Aksin, age, s.303; Jaeschke, age, s.30, dipnot 9.

(9) Age, S.306.

(10) Age, s.306.

(11) Age, S.307.

(12) Osmanlının tasfiyesi, Cengiz Yazoğlu, sahife, 484

(13) Halifeliğin Kaldırılması ve Lâiklik Prof. Dr. Seçil Karal AKGÜN, sahife, 40

(14) Bitmeyen hesap”, Yaşar YAZICIOĞLU

(15) Kazım Karabekir (günlükler, 2 cilt), Yapı Kredi yayınları, Kasım 2009 “

(16) ”Yeni Dünya Stratejileri ve Kilit Ülke Türkiye” Ali KÜLEBİ

(17-18-19) “Mustafa Armağan Zaman gazetesinde 4 Mart 2012 günü “Hilafetin Kaldırılmasını İngilizler mi İstemişti?” başlıklı bir yazı yayınladı. Armağan yazısında “hilafetin kaldırılması ve laikliğe gidiş, daha Lozan’da dayatılmış, Türkiye’nin kurulmasına bu şartla izin verilmişti” fikrini ileri sürüyor ve bu fikri desteklemek için gösterdiği delillerin arasında, İngiliz arşivlerinde bulduğunu ve ilk defa yayınlandığını söylediği bir belge (CAB/23/46, s. 424) dikkat çekiyor. Yazar Mustafa Armağan’ın bu yazısı üzerine;  KÜRŞAD U. AKPINAR 18.03.2012 Tarihinde Taraf gazetesinde; ”Hilafet Lozan’da mı kaldırıldı? isimli bir yazı yayınlar; “..Ocak 1924 tarihinde İngiltere Kralı V. George, Avam Kamarası’na yaptığı açış konuşmasında, Lozan’ı ilgilendiren bir kanun tasarısının derhal görüşülmek üzere Parlamentonun gündemine geleceğini belirttikten sonra şu çarpıcı cümleyi sarf eder: “Bu tasarı kabul edilir edilmez Lozan Antlaşması onaylanmış olacak ve YENİ BİR ÇAĞ AÇILACAKTIR.” (As soon as this Bill has been passed, the Treaty will be ratified, and a new era will open.) (CAB/23/46, s. 424)” bunun kralın Avam Kamarası’nda yapacağı konuşma metni taslağına son şeklini vermek üzere 10 Ocak 1924 tarihinde İngiliz başbakanlarının resmi ikametgahı 10 Downing Street’te yapılan kabine toplantısının tutanağı olduğunu anlıyoruz. Bu da bizi Armağan’ın yazısındaki ilk hataya getiriyor. İngiliz Kralı konuşmasını 10 Ocak’ta değil, bu toplantıdan 5 gün sonra, 15 Ocak 1924’te yapmış. Belgeyi incelemeye devam ediyoruz, ve 10 Ocak’taki kabine toplantısında konuşma taslağında yapılan çok sayıda düzeltmeden birinin tam da Armağan’ın alıntıladığı ifade olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki Armağan, cümlenin düzeltmeden önceki halini yayınlamış. Oysa, atıfta bulunduğu 424. sayfadan 7 sayfa öncesine, 417. sayfaya baksaydı, “YENİ BİR ÇAĞ AÇILACAKTIR” ifadesinin “YENİ BİR BARIŞÇIL İLİŞKİLER ÇAĞI AÇILACAKTIR” (a new era of peaceful relations will open) olarak değiştirildiğini görecekti. Yani İngiliz Kralı, Armağan’ın yayınladığı cümleyi konuşmasında zikretmiş olamaz; çünkü kabine toplantısında o cümle değiştirilmiş! bu sırada konuşmanın 10 Ocak’ta değil 15 Ocak’ta yapıldığını, elindeki belgenin konuşma metni olmadığını anlayacaktı. kralın 15 Ocak’taki konuşmasında “yeni bir barışçıl ilişkiler çağı açılacaktır” dediğini hala %100 kesinlikle söyleyemeyiz. Meşruti monarşiyle yönetilen İngiltere’de hükümdarlar her ne kadar şatafatlı bir konumda olsalar da, bu örnekte gördüğümüz üzere, parlamentoya yaptıkları konuşma metinlerini bile hazırlayamıyorlardı. Ülkemizde zaman zaman cumhurbaşkanlarına yöneltilen “Çankaya noteri” eleştirilerini hatırlayınca, asıl noterin Çankaya’da değil Londra’da Buckingham Sarayı’nda oturduğunu söyleyebiliriz! İngiliz başbakanı, 10 Ocak’taki toplantının ardından bu cümleyi değiştirmiş veya metinden tamamen çıkarmış olabilir..”  Yazar Mustafa Armağan’ın bahse konu yazısı ile ilgili bir analiz; Odatv, 20.03.2012;

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..