- Kategori
- Dünya Şehirleri
Amsterdam ve lâle bahçeleri

Amsterdam'da kanal
Amsterdam; kanalları, müzeleri, mimarisi, atmosferi ve yakınındaki lâle bahçeleri yüzünden değişik zamanlarda gittiğim bir kuzey Avrupa şehridir.1,1 milyon nüfusuyla Amsterdam, Hollanda'nın en büyük şehri ve başkentidir.
Amsterdam’ın Kanalları
Amsterdam’da güzel bir havada yapılacak ilk iş, bir tur teknesine binip kanalları gezmektir. Biz de öyle yaptık. Tekne rehberinin anlattıklarıyla kanal etrafındaki bölgeleri, yapıları ve köprüleri tanıdık. Amsterdam’a kuzey’in Venedik’i denir. Bana göre; Amsterdam Venedik’ten daha sevimli ve sâde bir şehirdir. Amsterdamlılar bugün şehri çevreleyen kanalları 17.yüzyılda yer darlığından dolayı o günkü imkânlarla, yâni kazma ve kürekle yapmaya başlamışlar.
Amsterdam ismini Amstel nehrinin kıyısında kurulan su bendinden dolayı almış, bataklık alanlardaki suları denetim altına almak için yapılan kazılar, zamanla büyük bir şehir projesine dönüşmüş. Kanalları tur teknesiyle gezerken etraftaki târihi evler, iş yerleri, kamu binaları ve özellikle köprüler çok dikkat çekici görünüyor. Konut sıkıntısı dolayısıyla ortaya çıkan tekne evler, zamanla bir yaşam tarzı olmuş. Her yıl milyonlarca turist öncelikle bu kanalları görmek için Amsterdam’a geliyor.
Bisiklet
Amsterdamlılar şehir içinde ulaşım vasıtası olarak en fazla bisiklet kullanıyor. Hollanda bisikleti ” Hollandrad” bütün Avrupa’da tanınan bir bisiklet modelidir. Biz şehir içinde yaptığımız gezilerde arabamızı parka bırakarak tramvaya bindik.
Göçmen Türkler
Amsterdam’da, diğer Hollanda şehirlerinde olduğu gibi döner lokantası, terzilik gibi küçük işletme sahibi gayretli ve saygılı göçmen Türklerle karşılaştık.
Amsterdam’ın müzeleri
Bu şehirde daha başka önemli müzeler olmakla beraber, benim beğendiklerim; Rıjks Müzesi, Van Gogh Müzesi ve Anne Frank Müzesidir.
Rıjks Müzesi
Hollanda’nın “Hazine odası” olarak tanınıyor. Bu müzede Goya, Rembrandt gibi meşhur Hollanda ressamlarının eserleri sergileniyor. Özellikle Rembrandt’ın büyük boy eserleri çok etkileyici. İlk gidişimizde uzun kuyruklarda beklerken müzeye girmemiz mümkün olmadı.
Van Gogh Müzesi
Dünyanın en fazla ziyaret edilen müzelerinden biri olan bu müzede ünlü ressamın 500’den fazla resim ve çizimi yer almaktadır. Bana göre; empresyonist resmin önemli ressamı Van Gogh’un eserlerini görmek için bile Amsterdam’a gelmeğe değer.
Anne Frank Müzesi
Anne Frank, İkinci Dünya Savaşı sırasında iki yıl boyunca ailesiyle bu evde saklandı; “Kity” ismini verdiği günlüğünü burada yazdı. Ailesinden 8 kişinin gizlendiği bu daracık yerde ihbar sonucu Nazilerce yakalanıp Bergen-Belsen toplama kampına götürüldüler. Anne Frank ve kız kardeşi burada tifodan öldü. Ailesinden yalnız babası hayatta kalmayı başardı.
Amsterdam’ın park ve bahçeleri:
Vondel parkı: Amsterdam’ın içinde 19.Yüzyılda şehir parkı olarak yapıldı. Bu geniş, güzel park; nadide ağaçları, geniş çimen sahaları, küçük gölleri, lâle ve diğer çiçeklerle bezeli tarhlarıyla Amsterdamlıların ve turistlerin nefes aldıkları bir bölgedir
Kırmızı ışıklar bölgesi
Şehrin bu bölgesindeki kırmızı ışıklı evlerde fuhuş ve Coffe Shops denilen kahvelerde yetişkinlere az miktarda hafif uyuşturucu satılması yasaldır. Bu konuda yapılan bir araştırmada Avrupa’nın her tarafından gelen gençlerin ilk uyuşturucu kullanma denemelerini burada yaptığını, ancak uyuşturucu kullanmadan dolayı ölümlerin komşu ülkelere göre daha az olduğunu okudum. Şehirde eşcinseller için de festival düzenleniyor. Gençleri uyuşturucu ve eşcinselliğe özendiren böylesine bir özgürlüğe liberal Hollandalıların önemli bir bölümü de karşı çıkıyormuş.
Jordaan
Bu bölgede kanal boyunca sıralanmış güzel binalar ve kahvehaneler var.
Yel değirmeni, peynir
Hollanda’nın ve dolayısıyla Amsterdam’ın yel değirmenleri, peyniri meşhurdur. Topraklarının çoğunun deniz seviyesinden aşağıda olduğu Hollanda’nın Kuzey Denizi rüzgârına açık oluşu Hollandalıları çok erkenden rüzgâr enerjisinden faydalanmayı öğretmiştir. Bu nedenle Hollanda’da yel değirmenlerine sık sık rastlanır. Hollanda; Avrupa’nın peynir üretim merkezi olması yanında, yetiştirdiği sebze ve çiçekle de başta gelen ülkelerden biridir.
Lâle
Hollanda'nın en meşhur çiçeği lâle, Türkiye’den Hollanda’ya gitmiştir. Hollanda’da değişik renk ve çeşitte geniş lâle bahçelerini gördüğümüz en güzel yer Amsterdam yakınlarındaki Keukenhof’tur.
Hollanda’nın daha doğrusu Avrupa’nın lâle ile tanışması 16.yüzyılın ikinci yarısında Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki elçisi Busbec sayesinde olmuştur. Busbec 1555-1562 yılları arasında İstanbul’da görev yaparken, gördüklerini, Türk mektupları adlı eserinde anlatmış, İstanbul’dan Avrupa’ya götürdüğü bitkiler arasında lâle soğanları da yer almıştır. Busbec, lâle soğanlarını botanik uzmanı bir arkadaşına göndermiş, o da lâleyi Hollandalılara tanıtmıştır. İstanbul’da lâlenin o dönemdeki türlerinden birinin adı olduğu sanılan, “tulipan””, Hollandacaya “Tulip”, Almanca’ya “Tulpe, Fransızcaya “Tulipes” ve İngilizceye “tulip” olarak geçmiştir.
Lâle Hollanda’da zamanla büyük beğeni toplamış, lâle soğanları astronomik fiyatlarla alıcı bulur hâle gelmiştir. Lâle, Türkiye’de bu dönemde bahçeleri süslemekle beraber, Hollanda’daki gibi lâle çılgınlığı 1718-1730 yılları arasında yaşanmış ve tarihimizin bu dönemine “Lâle Devri” adı verilmiştir. İlk defa 16.Yüzyılda Osmanlı topraklarından Hollanda’ya giden lâle, 18. Yüzyılda Hollanda’dan ithal edilir hâle gelmiştir.
Lâlenin Türkiye’den Hollanda’ya gidişinin 400.yılı Hollanda ve Türkiye’nin birlikte düzenlediği bir yolculukla kutlanmış; temsili posta arabası ile 30 Mart 1960 tarihinde İstanbul’dan başlayan bu yolculuk 38 gün sonra Rotterdam’da sona ermiştir.
Amsterdam, özellikleri ile Avrupa’da görülmeye değer renkli şehirlerden biridir.
Ocak/ 2015