- Kategori
- Blog yazarları tartışıyor!
Anadilinin önemi, anadilinde eğitim üzerine...

Blog yazarları tartışıyor kategorisinde son günlerde gündemde olan “anadilde eğitim” hakkında değerli Milliyet Blog yazarları düşüncelerini paylaşıyorlar. Doğrusu farklı görüş ve düşüncelerin blog sayfasına taşınması düşünsel evrenimize zenginlik katıyor ama “anadilde eğitim” konusu bilimsel temelleri göz önüne alınmadan tartışılınca sağlıklı sonuçlara varmamıza yol açmaz, bireysel görüşlerimiz olarak kalır diye düşünüyorum.
Bu konuda tartışmalara ışık tutması açısından Eğitim Sen’in Mart 2010’da yayımladığı “Anadilinin Önemi, Anadilinde Eğitim” adlı bilimsel çalışmasının okunmasının blogda “anadilde eğitim” tartışmaları için yol gösterici olacağını umuyorum.
Çalışmanın sonuç bölümünü blog okurları/yazarlarıyla paylaşıyorum. Çalışmanın tamamına verdiğim link’ten ulaşılabilir.
“• Tek kültür, tek kimlik yaklaşımı hem bireyin hem de toplumların gelişmesinin ve değişimin önünde de ciddi bir engel oluşturmaktadır.
• Bütün diller insanlık ailesinin kültürel-dilsel mirasının bir parçası olarak eşit derecede değerlidir.
• Anadilinde eğitim temel bir insan hakkıdır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun “eğitim hakkı ve bu hakkın fırsat eşitliği temelinde gerçekleştirilmesi gerektiği” (madde 28) vurgulandıktan sonra eğitimin amaçları arasında, “çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yetilerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi” (madde 29/a); “çocuğun anne-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı, veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygının geliştirilmesi” (madde 29/c); “çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhu ile özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması (madde 29/d); gibi amaçlara da yer verilmiştir. Sendikamız, bu amaçların gerçekleşmesinin koşullarından birisinin de anadili öğretimi ve anadilinde eğitim olduğuna inanmaktadır. Zira eğitim hakkının gerçekleşebilmesinin ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasının koşullarından birisi çocuğun anadilini öğrenmesi, anadiline değer verildiğini hissetmesi ve anadiliyle eğitime başlamasıdır. Eğitimin yukarıda dile getirilen amaçlarına yönelik olarak başarıya ulaşması da aynı şekilde anadiliyle yakından alakalıdır.
• Anadili ve anadilinde eğitim konusunun politik tartışmalara hapsedilmesi ülkemiz açısından son derece talihsiz bir durum olup, eksik ve yanılgılı bir yaklaşımın ürünüdür. Bu yaklaşım, bireylerin kişilik gelişimiyle, yeteneklerinin ve zihinsel yetilerinin gelişimiyle yakından ilgili olan bir sorunun makul çözümünü geciktirmektedir. Sorunu sadece politik bağlamda ve “güvenlik” düzleminde tartışarak, resmi dil dışındaki anadillere sahip olan ve temel eğitime başladıklarında birden bire başka bir dille karşılaşan öğrencilerimizin yaşadığı travmaya, eğitim hakkına, eğitimde fırsat eşitliğine ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin güvenceye aldığı ilkelere dair bir çözüm üretmek mümkün değildir.
• Eğitim emekçileri olarak birçoğumuz anadili Türkçe olmayan öğrencilerle karşılaştık. Bir kısmımız aynı travmatik deneyimi kendi çocukluğumuzda yaşadık. Kendi tecrübelerimizden de çok iyi biliyoruz ki bu durum biz eğitim emekçileri açısından da ciddi sorunlara yol açmaktadır. Meslektaşları yıllık müfredatını tamamlarken, kendisi sene sonuna değin öğrencilerine Türkçe öğretmeye çalışan, bunun dışında müfredatı uygulayamayan eğitim emekçileri hiç de az değildir. Dolayısıyla ülkemizde tek dilli eğitimden kaynaklı bir sorun yokmuş gibi davranmamız mümkün değildir. Biz ülkemizde böyle bir sorun olduğunu kendi deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz ve bu sorunun bölünme fobisi ve politik kutuplaşmalar ekseninde değil başta eğitim hakkı olmak üzere temel haklar ile pedagojik ilkeler ekseninde tartışılarak makul çözüm modellerine ulaşılabileceğini savunuyoruz.
• Eğitim Sen olarak bu sorunun dar politik bağlamdan çıkartılmasının sadece gerekli değil aynı zamanda mümkün olduğunu da öne sürüyoruz. Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi dünyanın birçok ülkesinde çok dilli eğitim modelleri uygulanmaktadır. Ülkemizde de çok dilli eğitimin, bölücü değil aksine daha birleştirici olacağına inanıyoruz. Kültürel farklılıkların bir zenginlik unsuru olduğuna, bölünmeyi değil daha zengin bir birlikteliğin yaratılmasına katkı sunacağına güvenilmelidir. Bu bağlamda ülkemizdeki bütün diller ve kültürler birer zenginlik kaynağı olarak görülmeli ve tanınmalı, demokratik bir ortam ve iklimin sağlanması için iç barışın güçlendirilmesine çalışılmalıdır.
• Çocuğun kendi anadiliyle eğitime başlaması, ülkede kullanılan resmi dili ve hatta başka pek çok dili öğrenmesine ve kullanmasına engel değildir. Aksine, diğer dilleri en iyi şekilde öğrenmenin ön koşulunun kendi anadilini en iyi şekilde öğrenmekten geçtiği artık genel olarak kabul edilmektedir.
Önerilerimiz
• 1982 Anayasası’nın yerine toplumu bütün dilsel/kültürel çeşitliliği içinde kucaklayacak demokratik bir anayasa hazırlanmalıdır. Yeni Anayasa’nın eğitim ve öğrenim hakkına ilişkin bölümü, insan hakları ve temel özgürlükler ile çocuk hakları konularında düzenlenmiş uluslararası belgeler dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
• Milli Eğitim Temel Kanunu, Üniversite ve Yüksek Öğretim Kanunu ve Radyo ve Televizyon Kanunu, çokdilli, çokkültürlü toplum gerçeği dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.
• Devlet, dil konusuna sınırlayıcı olarak karışmayı bir kenara bırakmalı; bunun yanı sıra bütün vatandaşlara anadillerinde ve resmi devlet dilinde bir gelişimi garanti etmelidir.
• Söz konusu dillerin başta eğitim olmak üzere kamusal alanda kullanılabilmesi için gerekli yasal ve idari düzenlemeler yapılmalıdır.
• Türkiye’de kullanılan anadillerine ilişkin net bir envanter oluşturulmalıdır.
• İyi bir dil eğitimi için öncelikle öğrencilere iyi bir anadili eğitimi verilmelidir.
• Okul öncesi dönemde sözlü anlatım, okuma, yazılı anlatım çalışmaları ağırlıklı olmak üzere anadili eğitimi örgün bir cetvel içerisinde başlatılmalıdır. İlk ve ortaöğretim kademelerinde bazı temel dersleri de kapsayacak şekilde devam etmelidir.
• Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde özel temsil hakkı verilmesi suretiyle tüzel bir kişilik oluşturulmalıdır. Bu kurum, anadil eğitimle ilgili sorunlar hakkında ifade, faaliyet, perspektif, ihtiyaç ve kararların alınıp geliştirilmesi, uygulaması konusunda hizmet alanlarla etkileşimli bir biçimde çalışmalıdır.
• Halk Eğitim Merkezlerinde çokkültürlü çokdilli eğitim ortamları ve olanakları yaratılmalıdır.
• Edebiyat sanat ve müzik müfredatına ülkedeki farklı etnik ve kültürel kesimlerin ürünleri de konulmalıdır.
• Üniversitelerde ülkede kullanılan farklı anadillerine ve kültürlere ilişkin anabilim dalları ve enstitüler kurulmalıdır.