Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Şubat '12

 
Kategori
Öykü
 

Anamdan İnciler adlı kitabım çıktı!!!

Anamdan İnciler adlı kitabım çıktı!!!
 

Önsöz

Sistem eliyle emekçi halkın üstüne örtülen “ölü toprağı”nda 60’lı yılların ikinci yarısından sonra bir hareketlilik başladı. Bu hareketliliğin bir ayağını doğal gelişim sürecini izleyen
sınıf mücadelesi oluştururken, diğer ayağını tarihte bir “ilk” olma unvanını hala koruyan ve “dış etken” olarak adlandırabileceğimiz Başkan Mao Zedung önderliğinde gerçekleştirilen
Çin Kültür Devrimi oluşturmaktaydı. Bu etkilenme, kuşkusuz ülkemiz devrimci hareketi için de geçerliydi.

Bir avucu dolduramayacak kadar az olan “68 Kuşağı” ve önderleri, birkaç sene içinde dağ gibi yürekleriyle dağlara taşmaya başladı. Ancak bu taşış, ciddi hataları da barındırıyordu
ki, bunun başlıca nedeni TDH nin henüz “bebek” olmasıydı; deneyimsizdi, teorik donanımları yetersizdi. Yetmezmiş gibi seri cuntalarla karşılaşması ise ayrıca bir engeldi.
“Anamdan İnciler”, her ne kadar yazarın annesi de olsa, aslında üstünden “ölü toprağı”nı atmaya başladığı Türkiye Devrimci Hareketi’nin halk tarafından eleştirilmesinin
de simgesi durumundadır. Kimi zaman egoizmi, kimi zaman fedakârlığı, kimi zaman disiplinli olmayı gösteren “ana”mızdan hala öğreneceğimiz birçok şeyin olduğu, gün
gibi açık. Benim açımdan bu durum, oldukça önemlidir: TDH olarak, halkın istemlerini muazzam bir çoğunlukla görmezden geldik, “Parti”ler olarak kararlar aldık ve halkımızın
da bunlara uymasını bekledik. “Kitle kuyrukçuluğu” ile halkın istemlerini görmek ve onlara uygun objektif davranışı birbirine karıştırdık. Kimi zamanlarda ise “ana”larımızı küçümsedik!
Diğer taraftan günlük yaşantımıza ilişkin olumlu ve olumsuz örnekler de sergiliyor. Bu durumda halkımızın bir prototipini oluşturan “ana”mızın gösterdiği tepkiler, adeta bir
ayna gibi… Sayın Necmettin Yalçınkaya, her ne kadar “Annesinin İncileri” ni kaleme alsa da, düşünceme göre bu “inciler”, devrimci edebiyatta bir boşluğu doldurabilecek içeriğe sahiptir.

Onur Çağlar-

Bir önsöz yazmak…

Hem de tüm annelerimizi yansıtan ‘Anamdan İnciler`deki anamız için! Hiç kolay değil.
Necmettin Yalçınkaya, eğer bu önsözü yazamazsan, anamı kapına getiririm, dedi. Ah, dedim içimden; biz düşünüp taşınana kadar annelerimiz hayata hemen el koydular; yaşanır
hale getirdiler. Teyzem keşke geliverse, o incilerinden bir tane önsöz niyetine deyiverse.
Tamam. Biz söyleyeceğiz. Onlar üstelik bizim için bu kadar emek vermişken, onlara duygumuzu biz anlatacağız. Necmettin Yalçınkaya’ya hepimiz teşekkür ediyoruz. Çünkü
hepimiz adına, anasının özelinde annelerimizi anlattı… Annelerimiz… Onların en belirgin özelliği yalnızca kendi çocuklarını değil tüm çocukları sevmek! Sofralarını açtılar,
emek verdiler tüm arkadaşlarımıza. Belki de kendi dışımızdaki dünyaya duyarlı olmak, kolektivizm annelerimizden bir duyuş olarak bize geçti. Onlardan aldığımız bu duyuşa
bilinç katarak dünyaya dokunmaya çalıştık. Hatta değiştirmek isteminde olacak kadar özgüvenliydik. Çocuk değildik, ama çocuk kadar içtendik. Yürekliydik. Annelerimiz; belki
de en çok onlar bize güveniyordu. Kuşkusuz, bizim yaşadıklarımızla hiç akılarından bile geçmeyen şeylerle karşılaştılar.

Cezaevi önlerinde beklediler.
Aranan çocuklarını düşünüp başlarını yastığa rahat koyamadılar. Mültecilikle ayrılık, özlem düştü yaşamlarına… Her şey 12 Eylül’ün sonucuydu. Ama yine de onların yaşadıklarına ilişkin kendimizi sorumlu görmekten alıkoyamıyoruz. Bizim seçimimizdi yaşadıklarımız. Onlar ise çocuklarıyla bu yaşamın içinde bulmuşlardı kendilerini. Ama bizden daha güçlü ve yaratıcı oldular. Necmettin Yalçınkaya ‘Anamdan İnciler’de o kadar güzel anlattı ki bu durumu.

İyi ki anlattı...

Biz, 78’liler… Yavaş yavaş deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Ben, Mamak Askeri Cezaevi’ni yaşadım ve Mamak kadınlarını anlattım belgesel filmimle.
O kadar çok boyutlu ki bu deneyimler. Bu yaşamın özellikle çocuklar ve annelerdeki yansımaları bana çok etkili gelir. Necmettin Yalçınkaya anasıyla, anne cephesini anlatıyor.
Necmettin Yalçınkaya’nın anası; ‘güldürü’yle ne güzel dokunuyor dünyaya… Aslında yaşamla en iyi baş etme yolu bu olmalı! Zekâsıyla yaşamda hep bir adım önde.
‘Büyük’ işlerle uğraştığımız ve ardından 12 Eylül’le zorlu bir yaşamla karşılaştığımız o günlerde, anamız hayatın güldürücü yönünü ortaya çıkartır. Bu yaşamın ayrımına varmaktır.
Gülmek, yaşama egemen olmaktır. Anamız zafer işareti yaparak oğluna siyasi savunma yapmaya kadar yüreklendirmeye neden olurken, aslında ona gönderdiği 2000 Lira ile onun yaşamında yarattığı çözümün coşkusundadır. Bizim büyük ciddiyetle ele aldığımız “Sol
Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı’’ için “Hiç aranızda çocuk var mı ki? Bu kitap olsa olsa benim torunlarımın hastalığına yarar.” diyerek güldürüyü yaşama katar.
Eylemlerde de yaratıcılardır. ‘Kadınlar katılmadan devrim gerçekleşemez’ sözü ‘Analar katılmadan devrim gerçekleşemez’ olur. Onlarsız hiçbir şey olmaz.
Anamız şöyle söylemiş: ’Yarın bakışlı gençler vardı, yüzlerinde gülümsemeleri hiç
eksilmeyen... Sonra o lanet olası darbe oldu, bir bir gözden yittiniz.’
Gitmedik anacığım; gitmedik. Siz iyi ki varsınız. Bakın, yeniden yaşam üretecek anılarınız.
Necmettin Yalçınkaya ne iyi yaptınız da, anamızın incilerini bizimle paylaştınız.

SEZGİN TÜRK-

necmettın yalçınkaya
iletişim adresi: n-yalcinkaya@windowslive.com

 
Toplam blog
: 62
: 233
Kayıt tarihi
: 12.01.12
 
 

1977-78 İzmir Namık Kemal Lisesi Edebiyat Bölümü mezunuyum. Çesitli dergi ve sayfalarda öykü, den..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara