- Kategori
- Anılar
Anılarımda Şair Feyzi Halıcı

Konyalı şair Feyzi Halıcı 1924- 09 Ekim 2017 )
Yaklaşık 10 ay önce Türkiye’mizin önde gelen şair ve yazarlarından şair Feyzi Halıcı Hakk’a yürüdü, ( 09 Ekim 2017) mekânı cennet olsun. Lakin onu hiç unutmadık. Şiiri, yazıları, denemeleri, fikir ve düşünceleri ayrı bir konu. Yaklaşık 62 yıldır Çağrı dergisini ta 1957’lerden beri Çağrı ile sanatımıza ve kültürümüze ayna tutuyor ve yaşatıyordu. Çağırı’nın isim babası yurdumuzun ünlü şairlerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır. Dağlarca’yı da rahmetle ve saygıyla anıyorum.
1968’den bu yana tanıyor ve okuyorum. Ancak onunla tanışmam 1995 lerden bu yana oldu. Bana gelen Çağrıları okuyor ve bir köşeye atmıyorum. Bunları 15 şer 15 şer özel olarak ciltliyorum. Çağrı dergisi evimin kitaplığımda özenle sakladığım Çağrı, büyük bir kültür hazinesidir.. Onunla onur duyuyorum. Gelecekte torunlarıma en önemli bir eser, kalıcı bir kültür mirası olacak diye düşünüyorum. 1995 lerden bu yana Sayın F. Halıcı’ya gönderdiğim şiir, sanat, edebiyatla ilgili her türlü yazılarım hemen hemen her sayıda yayınlandılar. Onun için Sayın Feyzi Halıcı ve ailesine sonsuz minnettarım. Ben Feyzi Halıcı’ye bir ağabey gözüyle bakıyordum. Ve de inanın o da öyle beni seviyordu. Kadirşinas, vefakâr bir insandı. Onunla ilgili birçok anılarım vardır. Bunlardan birini aynen yaşadığım gibi yazıyorum.
Aydın, Söke’den ne zaman Ankara’ya yolum düşse Ankara’daki sanatçı dostlarımı, arkadaşlarımı fırsat buldukça onları arar ziyaret ederim. Ziyaret ederken de mutlaka ufak bir hediye ile giderim. Arkadaşlarıma da asla yük olmamaya gayret ederim. Zaten Ankara’da kayınvalidem, iki baldızım ve bir iki yakın akrabam daha da vardır. Onlardan başka hiç bir kimsenin evine de gitmem. Gider iş yerlerinde onları ziyaret eder, bir çayını içer, ayrılırım. Burası Ankara’dır hiçbir kimseyi rahatsız etmeğe niyetim yoktur. Bu konuda çok düşünceli ve titiz olduğumu da belirtmek isterim.
Yanılmıyorsam 2007 yazında yine yolum Ankara’ya düşmüştü. Bazı arkadaşlarımı dostlarımı ziyaret etmek istedim. Bunlardan biri de şair ağabeyim Sayın Feyzi Halıcı idi. O yıllarda Feyzi Halıcı Kızılay’da PTT’nin biraz yanında büyük bir gökdelende kalıyordu. ( Meşrutiyet Cad. Kök İş Hanı, No: 2 ) ‘de çalışma ofisi vardı. Yerini çok iyi biliyorum. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yanındaki çiçekçilerden bir demet çiçek aldım. Tekrar karşıya geçtim. F. Halıcı’nın olduğu iş yerine yani çalışma ofisine geldim. Giriş kapısının ziline bastım, Karşıma genç bir bayan çıktı. Sekreteri olmalıydı. “ Bey efendi ne istiyorsunuz, beni salona aldı. “ Ben ta Aydın / Söke’den geldim, adım Abdülkadir Güler, Sayın Feyzi Halıcı ile görüşmek istiyorum” dedim. Bana bir sandalye gösterip oturunuz dediler. Çiçekler elimde ben de oturdum. Ben orada otururken, Feyzi Halıcı ve bir iki bayan içerde Çağrı dergisine girecek yazıları, şiirleri, seçiyorlar. Çağrı’ya daha önce gönderdiğim bir şiirim bir bayanın eline pat diye düşüyor. ( Körfez’e Artık Kuşlar Dönmüyor ) Şiir kadının ilgisini çekiyor ve kadın aynen şöyle diyor: “ Feyzi Bey, bu şiiri çok beğendim, bunu Çağrı’ya alalım, ayrıca bu şiiri yazan şair kim, nerden geliyor, bu şairle tanışmak isterdim “ diyor.
O böyle konuşunca ben de sekreterin yanındaki küçük odada oturuyorum. Bu konuşmalardan hiçbir haberim yoktu ve zaten duymadım. Ancak Sekreter hanıma rica ettim, “Feyzi ağabeye bilgi verin ben bir başka yere daha gideceğim” ‘dedim. Bu ara Sekreter hanım Feyzi Ağabeyi telefonla aradı bir ziyaretçin olduğunu ve adımı söyleyerek beni içeriye aldı. Elimdeki bir demet çiçekle içeriye girince Feyzi Halıcı Ağabey, şaşırdı ve aynen şöyle dediler:
“ İşte merak ettiğiniz bu şiirin sahibi Abdülkadir Güler, Söke’den geliyor” onlar da hayret ettiler. Utandım adlarını soramadım. Feyzi Ağabeyimle kucaklaştım ve ellerinden öpmek istedimse de nazikçe bırakmadılar. Birlikte çay, filan içtik. Biraz sohbet ettik. Adı geçen şiirimi o bayanın birine imzalı olarak armağan ettim. Bu şiirim Çağrı’nın ( Yıl: 51, Sayı: 573- Ağustos 2007) tarihli sayısında yayınlandı. Ben bu anımı hiçbir zaman unutamam…
Çağrı’daki bu şiirimi okudukça Feyzi Ağabeyimi ve o iki bayanı hatırlıyorum. Bayanların yaşları söylenmez, sorulmaz, ama yine de orta yaşlarda cana yakın sevecen gülümseyen, derli, toplu iki bayandı… Onların da şiir ve yazıları vardı… Sevgili şair Ağabeyim Feyzi Halıcı’yı saygıyla ve rahmetle bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyor ve o günlerin anısına sözü edilen şiirimi aşağıya alıp sizlerle paylaşmak istiyorum:
KÖRFEZ’E ARTIK
KUŞLAR DÖNMÜYOR
Kör inada
Kör kurşuna lanet
Yüreği taş kesilmiş insanlar
Bir türlü anlaşamadılar
Barış çok uzaklarda kaldı
Bir ayağı topal, bir ayağı kırık
Kan gövdeyi götürmede
Yüreğim yanık
Kan, barut ve insan ölüsü
Kokuyor güzelim Basra kıyısı
Bomba ve petrolun kirlettiği deniz
Zehir gazların bulutlu atmosferi
Düşünceler bilinmeyen bir deklemde
Sağır dünya adamları
Bir ileri, bir geri
Yüreği taş kesilmiş insanlar
Adam gibi barış isteseniz, ne var
Kanadı kırılmış kuşlar
Kör inada, kör kurşuna lanet
Sonu gelmeyen yokuşlar
Ve Körfeze artık
Dönmüyor
Kuşlar
Abdülkadir GÜLER
Çağrı, Yıl: 51, S: 573, Ağustos 2007 - Ankara