- Kategori
- Deneme
Anıtkabirde secde

ANITKABİRDE ALLAH'A SECDE
Çok uzun zamandır yapmak istediğim birşeydi Anıtkabire gitmek ve bu ülkenin halen bir İslam toprağı olarak kalmasına sebep olmuş büyük komutanı ziyaret etmek. Sonunda nasip oldu ve güneşli bir sonbahar günü öğlenden sonra kendimi herşeyden soyutlayıp ziyaretine gittim Mustafa Kemal Paşa'nın.
Girişinden çıkışına kadar her şeyi ile büyüleyici bir mekan olan Anıtkabir Yunan tapınaklarının kolonları dikdörtgen halinde inşa edilmişi gibiydi. Kasvetli ve etrafı yeşil alanlarla dolu bir yapıya sahipi. Ne yalan söyleyeyim içimdeki Allah (c.c.) aşkı olmasa belki kutsal bir bölgeye girmiş gibi hissedecektim kendimi.
Paşayı ziyaret etmek için oldukça fazla sayıdaki merdivenlerinden çıktım ve içeriye mozoleye doğru yürüdüm. Öğrendiğim kadarıyla Mustafa Kemal Paşa'nın mezarı orada değildi. Meğerse mezar odası diye bir bölüm varmış ve orada tutuluyormuş.
Tabi bu benim alışılagelmiş bir kabir ziyaretim değildi. Zira ben kabrin baş tarafına yani kıble ile kabir arasına girerek Yasin-i Şerif okumayı ve ardından okuduğum duaları meyyitin ruhuna bağışlamayı öğrenmiş ve uygulamıştım. Ayrıca mezarın üzerine çiçekler ekmeyi ve o çiçekleri sulamayı görmüştüm.
Fakat burası farklıyıdı. Mozolenin yanına gelen herkes önce saygı duruşunda bulunuyor ardından fotoğraf çektirip gidiyordu. Elbette üzülmüştüm. Çünkü bu büyük komutanında bir ölümlü olduğunu ve hemen herkes gibi duaya ihtiyacının bulunduğunu biliyordum.
Sizlerde takdir edersinizki bunu genelde ölmüş insanların geride bıraktıkları ve kan bağı olanlar yaparlar. Ancak Mustafa Kemal Paşa'nın bilimsel olarak yada fiziksel olarak bir akrabasının yada soyunun olmaması ona bir fatiha bağışlanmaması anlamına gelmemeliydi. Çünkü Mustafa Kemal Paşa Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin almış olduğu kararla Türk Milleti'nin atası olarak onurlandırılmıştı. Evet onurlandırılmıştı onurlandırılmasına ama onu atası olarak kabul edip bir fatiha bağışlamayı bile çok gören yetmiş milyon insanın olması elzem bir durumdu.
Bende bu durumu gözlemleyince üzerimden hiç ayırmadığım Yasini Şerif-i çıkardım ve meraklı gözler arssında okuyarak paşanın ve silah arkadaşlarının ruhlaraına armağan ettim. Ardından saygıyla girdiğim yerden saygıyla çıktım. Ancak o kadar çok etkilenmiştim ki kendimi Rabbime (c.c.) karşı sorumlu hissettim. Çıkar çıkmaz sakin bir yer aradım ve orada "Benim İlahım Sensin Allahım ve Senin ortağın yoktur. Burada defin bulunan kullarına rahmet et ve devletimizin bütünlüğünü, birliğini kor" diye secde ettim.
Bu durum birilerinin dikkatini çekmişti. Bir süre sonra bu arkadaşlardan biri yanıma geldi tanıştık ve biraz sohbet ettik. Bana fotoğraflarımı çektiğini ve basın ve sosyal paylaşım sitelerinde paylaşmak istediğini söyleyince kabul ettim. Çünkü ben utanılacak birşey yapmamıştım bilakis yaptığımdan onur duymuştum. Zira ben bir Kürt çocuğuydum ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Atası olarak kabul ettiği büyük kumandanı için yüce yaratıcıdan bağışlanma diliyordum.