Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

16 Kasım '12

 
Kategori
Deneme
 

Hiçbir şey hakkında her şey

Hiçbir şey hakkında her şey
 

Kulağımın dibinde vızıldayan sinek ile telepatik düzeyde kurmaya çalıştığım iletişim dahilinde gerçekleştirdiğimiz müzakerelerden bir sonuç alamayınca müdahale kaçınılmaz bir seçenek haline geldi. Vızıltının yarattığı titreşim frekansının beynimin içinde bir deprem yaratması an meselesi. Deprem mi öldürür yoksa bina mı sorusuna cevap arama derdinde olmadığımdan polemiğe girmeyeceğim. Koltuğun üzerinde açık duran gazeteyi katlayıp elime alıp müsait bir yere konması umuduyla sineği takibe başladım. Ne kadar hızlı çırpıyor kanatlarını... Bir kelebeğin kanat çırpışının dünyanın öbür ucunda Tsunami yarattığını belirten o meşhur kuramsal teori, tüm kanatlılar için mi geçerli yoksa kelebeğe mi özeldir acaba? Sinek kelebek kadar sempatiyle bakılan bir hayvan değil, dolayısıyla sineğin kanat çırpışıyla ilgili “kelebek etkisi” kadar sansasyon yaratacak bir “sinek etkisi” durumunun olmadığını sanıyorum. Peki üzerine gazeteyi indirip kendisini düzlememle birlikte bir sineğin kanat çırpışının sona ermesi dünyanın öbür ucunda bir oluşum yaratır mı acaba? Akşamın bu saatinde haşeresel diyalektiği zorlamanın bir manası var mıdır? Gazetelerin son sayfasında hergün bin türlü fuzuli işle iştigal olduğu haberini aldığımız İsviçreli bilimadamları bu konuyu hiç araştırmış mıdır?  

Kafamı toplamam lazım. Hiçbirşey almıyor kafam. Hani tatile giderken rahatça kapattığınız bavul tatil dönüşü üstüne oturmadan bir türlü kapanmaz ya, öyle mantıksız bir doluluk mevcut kafamın içinde. Bir sürü kelebek dünyanın öbür ucunda kanat çırpmış olmalı sanırım, zira bu aralar hayat çok dalgalı bir seyir izliyor. Hiçbirşeyi kafaya takmamak gerektiğini söyleyenler ile herşeyin olacağına varacağını söyleyenlerin vardığı kader birliği beni pasif bir direnişe itmekte. Hiçbirşey ile herşeyin kesişim noktasında duruyorum. Ellerim terli. Şükretmek ile isyan etmek arasında bir yerlerdeyim. Hiçbirşey beni herşeyi kabullenmeye ikna edemiyor ve herşey öyle bir şekilde gelişiyor ki hiçbirşey olmuyor. Tüm bu devinimin, böyle bir dinginlik ile sonlanması sinir bozucu. Başlangıç ve son noktaları aynı. İki nokta üst üste... İki nokta üstüste gelince genelde bir açıklama gelir, fakat dilbilgisi kurallarının aksine, bir açıklaması yok. Ya da var, beni aklım almıyor. Hiçbirşey sebepsiz değildir diyenlerle herşeyin hayırlısı diyenlerin kafasına ulaşmaya çalışıyorum. Benim kafam mı yavaş çalışıyor yoksa onlara giden yol mu uzun, bilemiyorum. Kaderimi, açılmayı bekleyen bir hediye paketi gibi görmemden kaynaklanıyor sanırım herşey. Çocuksu bir sabırsızlıkla bekliyorum her gelişmeyi. Bir paketin açılmasının verdiği keyif ve heyecan, bir anda yerini açılmayı bekleyen diğer paketlerin esrarına dair meraka bırakıyor...       

Sinek halen kafamın etrafında vızıldıyor. Barış’a bir şans daha vermeli mi? Zaten kanatlarını çırpmayan bir sineğin dünyanın öteki tarafında bir etki falan da yaratacağı yok. Fiyakalı bir teori çıkmaz burdan. Sinekle ilgili cinayet planlarımı kuramsal teorisel tabansızlık sebebiyle erteliyorum. Odam çok sessiz. Kafamın içinin aksine. Herşey hakkında söylenmiş hiçbirşeyler kalabalığının arasında, hiçbirşey hakkında söylenmemiş herşeyi düşünüyorum. İsviçreli bir bilim adamının vaktinde söylediği bir söz depremler yaratıyor kafamın içinde:

“İnsanoğlu hakkında hiçbirşey bilmiyoruz” – Carl Gustav Jung

 

www.facebook.com/umutcanceppioglu

www.twitter.com/UmutCeppioglu

 

 
Toplam blog
: 89
: 618
Kayıt tarihi
: 16.12.06
 
 

İlk kitabımı, 'Pal Sokağı Çocukları'nı okuduğumdan beri yazıyorum. Yazmak beni o çocuklar gibi öz..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara