Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Haziran '11

 
Kategori
Deneme
 

Anka Kuşu

Anka Kuşu
 

"RESİM:ALINTI"“Başladığın yere geri dönmek korkusu mu bu/Sevdiklerin gittikçe birer birer”O.UNUR


“Başladığın yere geri dönmek korkusu mu bu 

Sevdiklerin gittikçe birer birer” 

Orhan Erol UNUR 

Sus artık deniz, sus. Konuşma. Dalga dalga coşma. Kabarma mavi mavi. Uçsuz bucaksız oluşun sinir ediyor beni zaten. Çarpma koca gövdeni kıyıya. “Özgürüm. Özgürüm bir ömür boyu.” diye haykırma. Sesin karşı dağlara çarpıyor, geri gelip kulaklarıma yapışıyor. Duymak istemediğim sesler küpelerime tutunuyor, sallanıyor salıncağa binmiş gibi ileri geri. 

Sen de ırmak, sen de şırıldama sanki her şey günlük gülistanlıkmış gibi huzur saçarak. Öyle değil işte, değil. Tozpembe değil yaşam. İnişler, çıkışlar, düşmeler, kalkmalar, sendelemeler var ilerlediğini sandığın ama bir adım olsun gidemediğin yollarda. Tozlarla, grilerle kaplı dört bir yan, her köşe hatta çıkmaz sokaklar bile. Sen de biliyorsun bunu. Biliyorsun da bilmezden geliyorsun. Daha da çok, çok, daha çok açıyorsun vanalarını yol bulup da gürüldesin diye bir yanın. 

Ya sen hayat? Sen… Neden bu kadar acımasızsın? Canının istediğinin önüne güller sererken geride kalanlara dikenlerini batırıp aldırmadan akıp gitmeye devam ediyorsun? Aklınca caka satıyorsun biz biçare kullara. Hiç ihtiyarlamayacaksın, öyle mi? Hep genç kalacaksın. Ölümü tatmayacaksın. Sonun gelmeyecek. Bunun keyfini yaşıyorsun. Bir avazın yerde bir avazın gökte penceremin altına gelip de serenat yapmaktan alıkoyamıyorsun kendini. Mutluluğun daim olsun demek isterdim ama… Ama… Bu kadar böbürlenme varlığınla. Gün gelir zaman seni de eskitebilir. Eskiyebilirsin bizim gibi. Yok olup giderken kendini kocaman sanan denizin kollarında ya da ırmağın erişilmez varsayılan kollarında yoksunluğa karışabilirsin ansızın. Kim bilir. Bilinmez tabii. Var sen böyle belle. Bence mahsuru yok. Fakat her yeni günle bir kez daha vurma. Vatoz balığı gibi insafsızca bir kez daha çarpıp geçme. İfşa etme duymak, görmek, bilmek istemediklerimi. Ne yaşanacaksa yaşanacak elbet. Sen sadece bir masaldan ibaretsin herkes için. Lakin bilmediğin bir şey var ki bana dair… Hadi onu da benden duymuş ol. 

Günlerin aylara, ayların yıllara karışırken… Gözlerimin hareleri solup silikleşti ilkin. Aklaştı saçlarım. Dişlerim döküldü tek tek. Yalnız kaldım kalabalıklar içinde. Korkularımla baş başa. Bir başıma. Çürüdü için için benden geriye kalan ne varsa. Ruhum yoruldu beden denilen elbise üzerine ağırlaştıkça. Terk edip gitmek için beni, çok çabaladı, çok. Söküldü, yırtıldı, parçalandı. Sanma ki başardı. Hayır. Onardım her seferinde. Yama, yama üstüne. Kırıştı, buruştu, inceldi derim. Fakat hala dimdik ayakta. Gerçekten. Enkazdan beter sanma halim. İyiyim Allah’a şükür. Sadece… Sadece… O masalın içinde sonsuzluğa karışan bir Anka Kuşuyum çoktan beri bilinmeyen diyarlara kanat çırpan ve bilinmezliğin gölgesinde umut avlayan. 

Ve hayat… Gün senin günün. Ne duruyorsun, hadi. Kınaların çoktan hazır salondaki konsülün üst gözünde. 

 

22.06.2011 

 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara