- Kategori
- Anılar
Ankara'nın A'sı , İskenderunun İ'si!

Ankara’yı askerde tanıdım. Mamak Muhabere okulunda acemi eğitimimi tamamladım. Giderken mavi trenle gideyim demiştim. Yeni seferlere başlamıştı. Gece on birde Pendik'ten bindim trene!
Mart’ın on ikisi! Yıl Bin dokuz yüz seksen!
Treni beklerken babam da yanımda. Grip olduğumdan durmadan burnumu çekiyorum, babam da bana bakıyor!
“Ne oluyor Ahmet?”
“Birşey yok baba!”
Her burnumu çekişimde soruyor!
“Ne oluyor Ahmet!”
Zannediyor ki ağlıyorum! Yeni evliyim ya!
“Gribim baba!”
Trende en öndeki vagonda sabaha kadar yedim içtim! Sabah yedide Ankaradaydım. Mamak ilçesine gitmek için bir taksiye bindim. Biraz gezer, gider teslim olurum demiştim.
Mamak bizim köyden daha berbattı! Bir lokantada çorba içtim! Tekrar merkeze döneyim dedim ama sonra vazgeçtim.
Gittim birliğime !
Evrakımı verdim. Komutan baktı evrakıma!
“Niye geç geldin?”
“Evlendim ben komutanım!”
Yanındaki askere verdi evrakımı.
“Alın bunu götürün Birinci inşa bölüğüne!”
Eyvah dedim içimden, bunlar beni inşaatçı yapacaklar!
O gece nemli bir yatakta yatırdılar beni. Bir hafta hasta yattım. Komutan izin vermişti bana.
“Hasta görünüyorsun sen! Götürün bunu revire!”
Revire gittiğimde iğne vurulanın yüzünü ekşitmesinden huylandım.
“Abi, bu iğneyi damardan vuramaz mısın?”
“Vururum!”
“ Damardan vur o zaman!”
Hiç acımadı!
On beş gün sonra ismim okundu, beni başka bir bölüğe aldılar. Çavuş olacaktım!
Çarşı iznine çıkılacaktı hafta sonu. Kadro çavuşu topladı bölüğü.
“Çarşı iznine bölüğe ampul alacakları göndereceğiz. Var mı gönüllü olan?”
Hemen parmak kaldırdım. Yirmiye yakın askerin ismini yazdı. Çarşı iznine çıktık.
Ampul karaborsaydı o zamanlar. Zar zor iki tane ampul buldum çarşıda. Pazartesi Teğmen isimlerimizi okudu.
“Çıksın bakalım bu uyanıklar! Ulan ampul alacağım diye bu kadar Milletin hakkını yediniz ha! “
En başta benim! Dayak yemeden önce birşeyler söyleyeyim dedim.
“Komutanım ben zaten izin sırasındaydım. İsmim Ahmet Balcı komutanım!”
Hepsi tokadı yedi! Hem de destekli tarafından!
Revirci onbaşı Hendekli olduğumu öğrenmişti.
“Revirdeki doktor asteğmen hemşerin senin oğlum! Gidip rapor alsana kendine!”
Allahtan enseme ağaçtan tırtıl düşmüştü! Kaşımıştım, kızarmıştı ensem!
“Komutanım yaz beni de gidip rapor alayım!”
Hemşerim Doktorla yarım saat sohbet ettik.
“Kaç gün yazayım sana? Bir haftadan fazla olmaz ha!”
“Yaz sen de bir hafta komutanım!”
Bir hafta terlik istirahatı aldım! Herkes hapishanenin altındaki eğitim sahasında yanıp pişiyor ben gölgede ense yapıyordum!
İkinci kez istirahat aldığımda bitmeden dağıtım olmuştuk.
Dağıtıma giderken Samsun yolunda kaçtım. Geldim evde bir hafta yattım!
İskenderuna Pazar günü vardım. Firar eden tek benim! Nöbetçi astsubay beni çağırdı.
“Niye firar ettin ulan?”
“Komutanım ben yeni evli gitmiştim askere!”
“Nerelisin sen?”
“Sakaryalıyım komutanım!”
“Ben de İznikliyim!”
Tamam dedim içimden, kurtardık!
Vicdan astsubay çok iyi bir adamdı. İhtilalde beraber devriye gezerdik. Hep de barları kontrol ederdik! Askerler dışarıda bekler biz içeri girerdik.
“Buyrun komutanım! Hoş geldiniz safalar getirdiniz! Ne içersiniz?”
Bar sahibi etrafımızda dönüyor!
Viskiye orada başladım! Kiminde sek, kiminde sodalı sabahı ederdik!
Ankara'dan İskenderun'a bir seyrüsefer oldu bu yazım.
Ankara'yı çabuk es geçmemin sebepleri var tabi ki! Neyse!