Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anlamak

Anlamak
 

Michelangelo "creazione di adamo"


<ı>“Olan bitenler seni rahatsız ettiğinde ve soğukkanlılığını yitirdiğinde, hemen kendine dön ve seni kızdıran olay bittikten sonra kızgınlığını daha fazla sürdürme; çünkü derinde yatan uyumuna ne kadar fazla sığınırsan kendine o kadar egemen olursun.

<ı>Başına gelenleri ve senin yazgında bulunanları yalnızca sev. Bundan daha uygun ne olabilir.”

<ı>MARCUS AURELIUS

<ı>

Aurelius’un bu değişini hep gözümün önünde bulunduruyorum, ne zaman içimi kemiren ve bu kemirgenliğin öfkeye dönüştüğü anlarda hatırlamaya çalışıyorum. Oysa basit bir insanım; ben ne bir düşünür, ne de üstün düşünceleri olanım. Ama öfkelerin ne zalim sonuçlara da gittiğini bilenim de. Olgunlaşmak ve durulmak galiba böyle bir şey olsa gerek. Aurelius’u daha çok Hatırlamak…

Tezer Özlü’ nün Kalanlar’ını okurken ölmeye yol olan bir kadının ve yılları hep derin yamaçlarda seyretmiş bir insanın öfkelerini hissettiğimde ve bu öfkelerin olgunlaşmış bir ruhta nasıl yazıya süzüldüğünü gördüm. Yazmak…

<ı>“Bazen bir şey yaşarken olaya dışarıdan bakıp, o olayı yazmak için yaşadığım duygusuna kapılıyorum. O zaman içimden bir ses, karşındakine haksızlık ediyorsun, diyor. Olmaz böyle bir şey, diyor. Olayın içine girmeye çalışıyorum. O zaman da kendime haksızlık ediyormuşum gibi oluyor. Böylece kendi özüm ve gözetimim (yazmak için) arasında gidip geliyorum.”T. ÖZLÜ

<ı>

Bir yıl önce yazmaya oturduğum ilk günlerde, yıllar içinde vazgeçtiğim tüm düşünme ve değerlendirme süreçlerimden ne kadar uzakta kaldığımı, her yazdığımdan sonra daha fazla gördüm. Hata şu an daha iyi anlıyorum bir dostumun bana “sen bu değilsin kendine ne yaptığını görmüyor musun dediğinde”, ben buyum artık işine gelirse, diyen de benim çıngaraklı yılana dönüşmüş, sevgisizliğe dönüşmüş öfkelerimde, her şeyin dışında duruyor ve sürükleniyordum. Ne kadar hepimize özgü bir vazgeçiş aslında, sürüklenmek.
Yıllar içinde bir takım yazarlar vardır ki insana hep bir ışık tutmuştur, Kafka da benim için hep öyle oldu ondan ayrı kaldığım o upuzun yıllardan sonra bir gün şu aforizmasını okuduğumda nasıl gülümsediğimi hatırlıyorum da şu an.

<ı>Belirli bir noktadan sonra geri dönüş yoktur. Bu noktaya erişmek de gerekir.

F. KAFKA

İnsan gün geçtikçe gelişen bir yaratık. Zaman asla onun için bir şansızlık değil aslında bir şans. Yüzündeki her derin oyuk, sacındaki her beyaz aslında yılların sana kattıklarının işareti. Fark edebilmek için işaretler aslında, doğanın bahşettiği.

<ı>Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur. F. KAFKA

Evet umutsuzluğa gerek yoktur. Ne yapabilirim ki benim dışımda, benim dahil olduklarım beni eğiyor ve bürüyorsa, ben sadece öğreniyorumdur ve bu süreçte verilecektir tüm sınavlar. Akıntıya kapılıp sürüklenmek değil akıntıya karşı yol alırken, sarılıvermek ve seni seviyorum iyi ki varsın dediğindir hayatın tüm umutsuz anlarına umut katabilmenin sihiri.

Behramoğlu ustanın öğütüne kulak vermek lazım. Anlamak lazım…

<ı>İnsanlar

<ı>

<ı>İnsanlarda Ülkelere benziyor

<ı>Sınırları var yüz ölçümleri

<ı>Yasaları var

<ı>Bayrakları ilkeleri

<ı>Kimi dağlık bir arazidir

<ı>Kimi kıraç

<ı>Kimi bereketli

<ı>Kimi dardır

<ı>Kimi engin göz alabildiğince

<ı>Kiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girelebilir

<ı>Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri

<ı>

<ı>Sonuçta ne küçümse insanları kızım – oğlum

<ı>Ne de önemse gereğinden çok

<ı>Ama anlamaya çalış

<ı>Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüz ölçümleri

<ı>

<ı>Ataol Behramoğlu

 
Toplam blog
: 97
: 635
Kayıt tarihi
: 04.01.07
 
 

öylecene yazmak istiyorum... Hepsi bu. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara