Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Anne baba çocuğun sahibi değildir; sadece dünyaya gelmesine aracılık etmişlerdir

Anne baba çocuğun sahibi değildir; sadece dünyaya gelmesine aracılık etmişlerdir
 

İDDİA EDİYORUZ, BUGÜNE KADAR BÖYLE BİR YAZI OKUMADINIZ

(İnsanlar beni anlamıyorlarmış. Anlamazlarsa anlamasınlar; çok umurumdaydı sanki. Ben konuşur bu dünyadan giderim. Onlar da kıyamete kadar sürünsünler!)

Çocuğunuza “Bunu ben doğurdum, bu bana ait, benim çocuğum, benden bir parça…” dediğiniz zaman çocukta bağımsız kişiliğinin oluşması mümkün değildir. İnsanoğlu elbette dünyaya getirdiği canlıya sahiplenecektir; lakin yaratanın kendisini yeni bir canlının meydana getirilmesine aracılık ettiğini ve doğurduğu çocuğu sahiplenmemesi gerektiğini bilmesi lazım. Bunu ordinaryüs prof’a anlatamıyorsun ki Ayşe teyzeye anlatasın. Ya kardeşim insan nedir? Tanrı tarafından ayrıca yaratılan, canı ruhu olan, bir varlık değil mi? Böyle bir şey senin nasıl parçan olabilir? Etinden mi aldık, budundan mı aldık? Sen mi can verdin, sen mi kan verdin? Yumurta da tavuğun içinden çıkıyor, niye yiyoruz ki? Eğer böyle olsaydı sen doğarken göbek bağına bir not düşülür “parçanın bir kısmı içeride kaldı, onu sonra çıkaracağız” diye yazılırdı.

Ey insanlar! Dünyaya getirdiğiniz çocukları sahiplenmenin hiçbir izahatı yoktur ve bunu yapmanız çocuğun hayatını yok etmektedir. Bu nedenle keşke doğan çocuklar hastanede karışsa ve siz bunu bilseniz. Aranızda çocukla oluşan kan yakınlığı ve akrabalık bağı çocuğun boynuna bağlanmış tasmadır. Birilerine ait olmak insanın gücünü yok eder. Yarım insandır böyleleri. Hayat boyunca hep arkalarına bakacaklardır.

Ayrıca anne babalık bağı üzerinde durmak lazım. Bu iki kelime çocuğun sahibi olduğunuzun ispatıdır. Oysa Tanrı insanları bağımsız yaratır; kaldırıp kucağınıza vermez. Görevini yerine getirdin, çekil kenara kardeşim. Böyle cahilce, bilinçsizce çocuklarını sahiplenen anne babalara ben Tanrı’nın yerinde olayım vermem çocukları.

Sen mi yarattın ki senin oluyor. Sen sadece tüp bebek makinesisin. Bu sahiplenme biliyorum hepinizin hoşuna gidiyor ama yanlış. Üstelik zararlı. Hayatta herkes önce sadece kendine ait olanı seviyor, düşünüyor. Sizin çocuklarınız güzel, sizin çocuklarınız kıymetli; diğerleri it köpek. Kim ne derse desin insanlığın saadeti için akrabalık bağları yanlış kardeşim. Ben önce akrabamı düşünüyorsam ( ki başka türlü olamaz zaten) bu yanlış kardeşim. Kavgalar, düşmanlıklar bundan çıkıyor. Oğlun için silahı çekiyorsun, Ahmet adında birini dövmüşler de bakalım gidiyor musun?

Anne babalık sorgulanmalı. İsteyenler, düşünce ve yaşam anlayışları uygun olanlar için taşıyıcı anne, çocuk doğurma amaçlı anne profili bilimin alanına girmeli. Zaten bir gün böyle olacak. Çocuğun insanın içinden çıkması kabul edilemez gelecek ve bazı kimseler bu travmayı kaldırmak istemeyecek. Yaban domuzu da doğuruyor; kendini bir yaban domuzuyla aynı görmek istemeyecek. Bu kavramlara yavaş yavaş alışsak iyi olur.

Ya tam açıklayamıyorum ama anne baba kavramlarında sanki sorun var. Ben doğarken de bağımsız olmak istiyorum. Biri yaratmış, biri doğurmuş, biri elimden tutup yürütmüş… Ne lan bu! Gidin peygamberlerinizle konuşun, âlimlerinizle konuşun; insan insanın parçası olamaz, insan insana ait olamaz. Bir de cahil toplumumuz bunları abartmaz mı? “Çocuğum yoksa ben de yokum, o benim evladım, anasını babasını sayacak…” Bu anlayışlar ve abartmalar yüzünden çocuklarınız hayat yollarında tasmalı köpek gibi geziyorlar.  İrade Tanrı’da tasmanın ipi anne babanızın elindeyken siz hangi özgürlükten bahsediyorsunuz. Bence bir insan onu yaratan Tanrı’dan bile bağımsızdır ve ancak böyle insan olur.

Biz böyle birilerine bağlıysak o zaman özgürlük, bağımsızlık gibi şeylerle uğraşmayalım. Cehennemin dibine gitsen bile dünyanın bir yerinde bağlı olduğun kimseler varsa nasıl özgürüm diyeceksin? Anne baba bir yana Tanrı’nın kullarını böyle görmek istediğini de bilemeyiz. Yaratmış atmıştır belki. Bize gerekli her şeyi bize verdiğine göre hala ona yönelmemiz bizim yanlışımızdır belki.

Biz doğmalıyız ama anne babamız olmamalı. Bu anlamda anne baba sakıncalı bir ifade. Ben doğrusu varlığımı tam olarak kabul edemiyorum. Aidiyet duygusu nedeniyle kendim olamıyorum. Ayrıca akrabalık bağı başka sorunları da getiriyor. Bizi doğuran kadın bugünkü anne şeklinde algılanmasa ona sadece üzüleceğiz; ama şimdi ölmekten beter oluyoruz. Bu tür bir yakınlığın bize sevgi verdiği söyleniyor. Bu sevgi değil ki sahip olma duygusu. Anne hem Allah belanı versin diyor hem de sarılıp öpüyor. Sonra koruma. Anne babanın çocuklarını koruması fikri beni sadece güldürüyor. Koruma tekniktir, uzmanlık işidir; burnunu silmeyi bilmeyen Binbirdirekli ayı Kazım çocuklarını korusa nolur.

Ama öbür yandan hayatın bir gerçeği de var; anne baba denilen kimseler bizleri dünyaya da getiriyorlar. Üzerimizde hiç mi hakları olmasın, hiç mi bizimle alakaları olmasın? Anne baba hakkı nedir ki, herkes görevini yapıyor; ona da o görev verilmiş. Bunun için kimliğimi onların düzenlemesi gerekmez. Ben anne babalığın böyle olmaması gerektiğini düşünüyorum. Sizi dünyaya getiren insanlar olacak, bunu tespit eden kayıtlar olacak ama anne babanızla böyle kedi köpek gibi sarmaş dolaş, onlara bağlı, onlara mecbur hatta onların emri altında yaşamayacaksınız. Bazı ileri ülkelerde bu, biraz uygulanıyor da. Anne baba bir yerde çocuklar ayrı yerde. Birbirlerinden haberi yok. Zaten olmasın. Ben babam kızar diye sinemaya bile gidemiyordum. Böyle saçma şey olur mu? Şimdi bile annemiz babamız (hatta diğer yakınlarımız) duyar, görür, kızar diye çoğu şeyi yapamıyoruz. Bir işe girişeceğiz acaba ailem ne der diyoruz. Kim lan aile, kim lan anne baba?  Sevgiymiş, yok destekmiş. O yüzden zaten bir baltaya sap olamıyoruz. Çocuklarıyla gurur duyacaklarmış. Kendileri bir şey yapsınlar da kendileriyle gurur duysunlar! “Üç tane aslan gibi evlat yetiştirdim” Ne var bunda! Sanki çok matah bir şey! Biz kendimiz büyürüz beyim; siz kendiniz olarak ne yaptınız onu söyle.

Bir de anne babanın bu görevi abartılmıyor mu? Ben anneyim diyor. Başka nesin? Ona anne olmak yetiyor. Bir de cenneti ayaklarının altına seriyoruz. 9 ayda doğur, 10 yılda büyüt. İki tane ise 22 yıl ki büyütme işini de senin yapman gerekmez. Devletin birimleri olacak. Ama maşallah sen 80 yıllık hayatında sadece annesin. Ver ben doğurayım anasını satayım. Senin bir yığın ihtiyaçların var. Yüzüne ruj saçına kına sürmeden gitmiyorsun. Bir tas çorba pişir iki velet doğur, tamam. Hanımefendi hanım efendi, Kerim Korkut’a göre hayatın kuralını sana hatırlatırım “Yetişkin bir insan kendi ihtiyacını kendisi karşılamak zorundadır”  Kimse kimseye bakamaz. Yeni düzende bunu yapamazsan sokak ortasında aç kalırsın.

Anne babalık ayrıca sosyal hayatı da kısıtlıyor. Kendi anne babanız olmasa bile bir tanıdığınızın anne babası ve akrabası ile sosyal anlamda bir ilişki kuramıyorsunuz. Bu konuda söyleyecek çok şey var. Daha derin tahlillerle yazılarımız devam edecek. Genel görüşümüz anne babalık biraz şöyle olsun değil (bugünkü anlamda) hiç olmasın şeklindedir. Birilerinin bizi dünyaya getirmiş olması tapumuzun onların üzerinde olmasını gerektirmez. Beni dünyaya getiren insanlar olsun ama böyle anne babam olmasın. Çünkü ben kendime varlığımı ispat edemiyorum. Bizler köpek yavrusu değiliz; başkasının kimliğine bağlı kimlik olamaz.

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..