- Kategori
- Okul Öncesi
Anne sen ne biliyorsun ki - Çocuk Eğitiminde Sevgi ve Bilgi

Anne sen ne biliyorsun ki
Çocuk, bebekliğinden yetişkinliğine kadar ne kadar değişim geçiriyorsa, anne babanın çocuk üzerindeki rol algısı da o kadar değişim geçirir. Bebeklikte ilk aşamada, bebeğin tüm dünyası anne babadan oluşurken, gün geçtikte bebeğin algısına takılan dünya ve şahıslar genişler. Başlangıçta bebek ve sonrasında çocuk için anne baba, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten konumunda iken zamanla bu algı kırılır ve anne babaya ortaklar gelmeye başlar. Bazen dede, amca, teyze vb. ortak olurken çocuk okul dönemine başlayınca öğretmen büyük oranda bu konumu farkında olmadan doldurur. Ergenlikle birlikte hepsinin birden ağrılığı neredeyse kaybolurken, rol modeller çocuk üzerinde etki oluşturmaya başlar. Sonrası zaten yetişkinlik.
Günümüzün, iletişimin sınır tanımayan gücünün zihinlerimizin tüm kıvrımlarını kontrol altına almayı başardığı dünyasında, çocuklarımız üzerinde yönlendirici etkiye sahip olabilmek belirli bir yaştan sonra neredeyse imkansız hale gelmektedir. Çocuklarımız ellerimizden kayıp gitmekte, tüm çabalarımız çocuğumuzun bizden daha fazla uzaklaşmasından başka bir işe yaramamaktadır. Bu durumun en büyük sebebi ise çocuğun anne ve babasına olan güveninin kaybolmasıdır. Anne baba ise çocuğuna güveni çok değişik kanallardan sağlayabilir. Ben ikisi üzerinde durmak istiyorum; “sevgi ve bilgi”.
Anne – baba ile çocuk arasındaki en güçlü bağ kuşkusuz sevgidir. Muhakkak her anne-baba çocuğunu sınırsız bir sevgi ile sevmektedir. Fakat sorun bu sevgiden çocuğun ne kadar haberdar olduğu ve bu sevginin çocuğunuz bağımsız karar almaya başladığında kararlarında sizi de önemsemesi için etkili olup olmayacağıdır. Bu aşamada şunu söyleyebiliriz, eğer çocuğunuz henüz sizin oluşturduğunuz anlam dünyasında dolaşırken ona olan sevginizi onunla oyun oynayarak, çeşitli aktiviteler yaparak, sevginizi sözlerinizle ifade ederek vb. yollarla hatıra oluşturma biçiminde kullanırsanız çocuğunuzun zihninde onu koşulsuz sevdiğiniz düşüncesi oluşacaktır. Sonraki dönemde ise ne olursa olsun onu sevdiğinizi ve sevmeye devam edeceğinizi çocuğunuzla sürekli devam edeceğiniz aktiviteleriniz içinde ifade edebilirseniz çocuğunuz bağımsız karar verirken, sizi bu sevginin kocaman hatırına göz ardı etmeyecektir.
Fakat sevgi çocuğunuzun sizinle kurduğu bağı güçlü kılmaya devam ederken sizin sözlerinizin çocuğunuz üzerinde yönlendirici etki oluşturmasını tek başına sağlayamaz. Çocuk kendi sorunlarını çözmekle meşgulken, danışacağı kişilerin hem o konuyu en iyi bilen hem de onu en iyi anlayacak kişiler olmasını ister. Çocuk ona sunduğunuz koşulsuz sevginizle, onu anlayabileceğinizden emin olsa dahi, eğer konuyu iyi bildiğiniz düşünmüyorsa size danışmayacaktır. Ve size danışmadığı konular çoğaldıkça veya size danışacağı konu kalmamışsa, çocuğunuzla iletişimiz ve paylaşımınız giderek yok olacaktır.
İşte bu aşamada, halkımızın tembelliği ve bu tembelliği dolayısı çocuklarının ellerinden kayıp gitmesinin sebebi ortaya çıkmaktadır. Çocuklar, sorularla karşılaştıkça başlangıçta bıkmadan anne-babalarına sorarlar. İlk evrede çok basit olan bu sorular giderek karmaşıklaşmaya başlar. Okul döneminde bilimselleşmeye başlayan bu sorular bir aşamadan sonra cevaplanması güç hale gelir. Anne-baba eğer bu soruları geçiştirirse veya daha sonra yanlış olduğu öğretmen veya kitaplar tarafından ortaya çıkacak biçimde cevaplanırsa çocuk anne-babasının her şeyi bilmediğini ve daha kötüsü hiç bir şeyi bilmediğini düşünmeye başlayacaktır. Sonraki aşamada çocuk anne-babasını hayat boyu danışılacak bilge insanlardan öte, bir şey bilmeyen cahiller olarak tanımlanmaya başladığında çocuk artık sizin sözünüzü önemsememeye başlayacak ve size “zaten sen ne anlarsın ki” tadında cümleler kurmaya ve kalbinizi kırmaya başlayacaktır. Bu aşmada çocuk karşısında çaresiz kaldığınızı ve ne yaparsanız yapın üzerinde etki oluşturamayacağınızı göreceksiniz. Günümüz acımasız dünyasında çocuğunuz size saygı duymaktan ziyade size belki de acımaya başlayacaktır.
İşte bu korkunç tablo ile karşılaşmamak için, anne –babalar sürekli okumalı ve kendilerini geliştirmelidir. Bu okumalar size belki saçma gelecek ama matematik de olabilir, sosyoloji de. Çözemediği bir matematik formülü sorusunun cevabını annesinden alan çocuk veya arkadaşları ile yaşadığı bir sorunu psikoloji bilgisi temelli olarak cevaplayan bir baba ile konuşan çocuk ebeveynlerine muhakkak ki daha saygılı davranacak ve onların cevaplarını dışarıda saçma sapan yönlendirmeler yapan kurtların cevaplarından daha çok önemseyecektir.
Sonuç olarak, eğer çocuklarımızın ellerimizden kayıp gitmesini istemiyorsak her birimiz bilge birer birey olmak için sürekli okumalı ve okumalıyız.