Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

19 Nisan '11

 
Kategori
Eğitim
 

Anne ve baba olmak

„Minik minik adımlar atar iken ben,
Bir elimden babam tuttu,
Bir elimden annem …“

Bu çocuk şarkısını hiç dinlediniz mi? Buralarda çok ilgi gördü. Öğrencilerimle sıkça birlikte söylerim. Her seferinde ama, dalar giderim. Kâh tüylerim diken diken olur, kâh gözlerim dayanamaz; göl olur akar. Neden mi? Nice anne ve babaların yalnızlıkları, terkedilişleri canlanır gözlerimin içinde... Çaresizlik kuşatır evlatlık-analık yanlarımı…

Dokuz ay karnında taşıyan, gecede gündüzde yanıbaşımızdan ayrılmayan, bize birşey olacak diye ödü kopacak gibi olan, altımızı temizleyen, çamaşırlarımızı ak pak yıkayıp sırtımıza giydiren, aşımızı önümüze koyan, ağladığımızda ağlayıp, güldüğümüzde gülen, evlenip barklandığımızda mutluluğumuzla coşup, dertlerimizle kahrolan analarımıza ne kadar sahip olabiliyoruz?
Anamız dokuz doğururken bin doğuran, evin gelirini giderini sağlamak için gecesini gündüzüne katan, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak için çareler arayan, evine helal ekmek getiren, haramda gözü olmayan, yavrularının başarıları için elinden geleni yapan, yorulmak bilmeden yuvası, eşi ve çocukları için çalışan babalarımıza nasıl davranıyoruz?

Gördüğüm bildiğim o ki; bir gün bizim de yaşlanacağımızı, elden koldan kesileceğimizi, kapı zilinin ya da tokmağının vurulmasını dört gözle bekleyeceğimizi düşünemez durumlardayız. Oysa yaşam bir göz kırpması kadar kısa değil mi? Nedir bizi maneviyattan uzak tutan, anamızı-babamızı ya da bizi doğurup-büyütenleri unutturan? ! .

Bir toplantıda şahit olduğum bir olayı aktarmak istiyorum:
Bir genç kız evlenir. Çocuğu yok. Seneler sonra babası annesini boşar. Kadıncağız birden bire bir boşluğun içine düşer. Ev kadını ve tecrübesiz olduğu için yazılı evraklarla baş edemez olur. Bahçeli bir evde kızı ile birlikte, ama ayrı dairelerde oturmaktalar. Ne yapacağını şaşırmış durumda. Tek güvencesi kızı. Oğlu babası ile birlikte bir başka evde yaşamaktalar. Gelen evrakları nasıl dolduracağını bilmediği için sıkça kızını rahatsız ediyor. Yardım istiyor. Kız bıkmış. Artık yardım etmek istemiyor. Bunu annesine söylemeyi de beceremiyor. Bir sosyal eğitimci(!) bu duruma çözüm arıyor. Öneri:“ Aranızda bir toplantı yapın. İki haftada bir görüşün. Onun haricinde anne kızını aramasın.“

Düşünüyorum: Acaba bu iki hafta içinde anne hastalansa ne olacak? Doğru ya(!) , iki hafta beklemek zorunda… O kız bebek iken iki hafta altı pis bekletilse neler olurdu? ! . Bir gün karnı doyurulmasaydı ya da? ! . İki hafta çamaşırları değiştirilmeseydi? ! . Okula giderken iki hafta okul ihtiyaçları karşılanmasaydı? ! . Sorulacak o kadar çok şey var ki, gerisini sen düşün can.
„Beni kendi zevkin için doğurdun, ya da doğurttun! “ diyor bazı gençlerimiz. Doğru. Başlangıçta görünüm öyle. Peki, dünyaya geldikten sonra evlatlar için yapılan fedakarlıklar da mı kendi zevkimiz için? Hayır! Hayır! Yanılıyorsunuz sevgili gençler, güzel evlatlar. Ana yüreğine, baba yüreğine sorun bir de. Kafanızı ellerinizin arasına alıp hesap yapın. Evlat sahibi olup da aynı duyguları yaşadığınız zaman çok geç olabilir. Unutmamak gerek; “ Ne ekersen onu biçersin! “ demiş atalarımız. Dünyanın neresine giderseniz gidin; bu kuralın işlediğini eninde sonunda göreceksiniz. Vakit geçmeden anlamak ve sevgiyle-saygıyla anamızın-babamızın elinden tutmamız gerek. Gidenler geri gelmiyor!

Hasretim canlar, gül yüzlü anama
Ekmeği alın teri has babama
Bir an da olsa, sarılıp koklasam
İzin çıksa Yaradan’dan bana


İçi rahat olmalı insanın. Yaşamın hangi boyutunda olursa olsun; vicdanının sesini dinleyerek hesaplaşabilmeli kendisiyle. Neleri ne derece eksik ya da tam yaptığını bulabilmeli. Hele de konu, kendisinin bu aleme gelmesine vesile olan anası-babası ise; daha da bir derin düşünmeli; bin düşünüp bir demeli-etmeli… Yüce Yaradan’ın hikmetlerini bir bir düşünmeli…

Üzerinde yaşadığımız Dünya’dan başlayıp görünenler ve görünmeyenlere kadar yaratılmışların özündeki hikmetleri sen de hep düşünürsün değil mi? Değilse hemen başla… Göreceksin, varlığımıza vesile olan ana-bablarımıza görevlerimiz, ekeceklerimizin başında gelmekte. Öyle değil mi?

Sen de bir gün anne ya da baba olacaksın. Belki de çoktan baba ya da anne oldun. Bir de yaşlandığını yaşamaya çalış iliklerinde… Haaa! Aklıma gelmişken demeden geçmemeliyim? Bazıları ANNELER GÜNÜ /BABALAR GÜNÜ vb. günlerden rahatsız olurlar. Ne derece haklıdırlar bilemem… Bana sorarsan tam tersini düşünüyorum. Anne olmanın, insan olmanın milliyeti yok. Senede bir gün de olsa ana ve babaya gösterilecek özel sevgi–saygı aileyi birbirleriyle daha da yakınlaştırır. Önemli olan hediye bazında değil, maneviyat bazında kutlanması önemlidir.

İşte! Yine bir ANNELER GÜNÜ geldi, kapıya dayandı. Ana gibi anaların tümünün ellerini öpüyor, yetiştirdikleri hayırlı evlatlar için sonsuz saygımı ve sevgimi sunuyorum.


Şükran GÜNAY 

 

 
Toplam blog
: 3
: 305
Kayıt tarihi
: 16.04.11
 
 

HAYATI (1950-) Aydın İli´nin Germencik Kazası´nda dünyaya geldi. Denizli Kız İlköğretmen Okulu´nu 19..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara