Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '12

 
Kategori
Deneme
 

Anneannemin kedisi

Anneannemin kedisi
 

Gitme diyordu sanki


Nereye bakıyor böyle dikkatlice dedim kediyi gördüğümde. Ahşabın dokusu mu yoksa kedinin ahşabın dokusuyla uyuşan tüyleri mi kürkünün. Aslında bakışları. O arayan, o bekleyen meraklı bakışları. Aradaki boşluğu farketmemiş olmalıyım ilk anda gözlerini izlercesine bakarken... Baktıkça yavaş yavaş açılan büyülü bir kapı gibi. Nasıl oyunlar oynuyor insana beyni, görmek istedikleri mi yoksa gördükleri.

Oldum olası ilgimi çeker kapılar... Ahşap kapılar ama... Eski, ahşap kapılar, yaşamış, yaşanmış, boyasız, ahşabın bütün güzelliğini, dokusunu yaşamışlığını hissettiğim kapılar. Bakmaya doyamam böyle bir kapı gördüğüm zaman. Uzun uzun bakmak, dokunmak, ellerimle hissetmek o dokuyu kapının arkasına geçercesine, zamanın gerisine gidercesine. Adeta soluğunu duyarım zamanın gözlerimde, konuşur.

Ama illa açık olmalı biliyor musunuz, kapalı olmamalı hayır. Hüzün yansımamalı, hayatı okumalı insan aralığından kapının. Kapalı yürekler gibi kapalı kapılar acı yüklü... Kim sevgisiz bir yürek kadar yoksul olabilir ki? Yokluk yoksulluk yüklü... Ölümü çağrıştırıyor insana. Belkide bundandır anneannemi hatırlayışım kediye her baktığımda.

"Söz veriyorum geleceğim” deyişi üzerine dönüşümüzde ısrarcı olmamıştık daha fazla bizimle gelmesi için. Hastaydı, belki oluyordu halinden ne kadar saklamaya çalışsa da o dik duruşuyla. Yalnız yaşıyordu dedemin ölümünden sonra. Birtek kedisi vardı yanında. İyi değildi. Dinlenmesi gerek demişti doktoru. Köye dönmesimi istememişti o nedenle annem. Hani annemi dinlemeyecekti aslında biliyorum ya babam “ben seni evine götüreceğim” deyişine direnememişti bizde kaldığında. O kalış kaldı.

Anneannemin dönüp dönmediğini kontrol etmek için gidiyordu kapıya. Akşam olduğunda kapıya geliyordu demişti yengem kedi için. Dışarda kalmasın diye hep evin kapısını açtım, bekledim içeri girmedi, öylece bekledi kapıda demişti. Hayretle, şaşkınlıkla dinlemiştik onu. Hasta ziyaretine anneannemi görmeye geldiklerinde de anneannemi koklarcasına koklamış dayımı. Bana onu anlat dercesine konuşmuş mırıltısıyla.

“Beni evime götür” dedi anneannem ellerini tutarak babamın. Söz veriyorum dedi babam vedalaştıklarında, seni evine götüreceğim.

Hayretler içinde kalmıştım anneannemi defnedilmek üzere evine, köyüne götürdüğümde kedinin bekleyişini gördüğüm zaman. Avlunun dışındaydı, yolda. Anneannemi eve götürmelerini izledi bir kenarda durarak, eve girmedi ama. Bütün gece bekledi. Siz hiç ağlayışını duydunuz mu kedinin!

Anneannemi mezarlığa götürdüklerinde arkalarından mezarlığa gitti. Herkes dağılıncaya kadar bekledi orada... Herkes dağıldıktan sonra da... Sonra eve geldi. Bütün odalarını dolaştı evin. Anneannemle oturdukları köşesine tırmandı sedirin, usulca çıktı evden gidişini izledim. Üzgündü, durgundu. Bir süre oturduktan sonra önemli bir karar vermişçesine dim dik durdu, etrafına bakındı ve çıktı.

Oturduğumuz yerden mezarlığı görebiliyorduk, yakındı eve. Anneannemin yanına gidişini izledim pencereden. Son kez eve baktı mezarlık çıkışında. Son kezdi. Bir daha hiç görünmedi.

Sevim Karaman/2012

 

 
Toplam blog
: 171
: 147
Kayıt tarihi
: 23.07.12
 
 

Emekli eğitimciyim. Yirmi iki yıl ilköğretim okulu öğretmenliği, on altı yıl müdür yardımcılığı v..