Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

21 Eylül '06

 
Kategori
Mizah
 

Aptallığa vergi var mı ?

Aptallığa vergi var mı ?
 

Akıl kavramada, zekada uyumdadır derler. İkisi de insanlar için kullanılır. Bazen "tilki gibi zeki" gibi terimlerle bu hasletleri hayvan dostlarımızla da bölüşürüz. İnsanın insana yaptığına bakılınca şevkat ve merhamet adına bazı hayvan türlerinin saygıyı hakettiklerini de düşünürüz. Düşünürüz dedim de işte bu henüz biz insanların tekelinde. Ya da öyle biliniyor.

Düşünmek ise bilgi, deneyim, sezgi, refleks gibi varlık, değer ve yetilerin kompozisyonuna bağlı. Bir de tabii düşündüğünü açıklayabilmek veya bastırılmış olmak var ki o da daha çok orman kanunlarının mi medeni yasaların mı geçerli olduğuna bağlı. Bazen yaptıklarımızdan pişman da oluruz. O zaman "düşünemedim" diye hayıflanırız. Oysa o zaman da düşünmüşüzdür de sistemli ve yeterli zamanı ayırarak değil. Hatalar da bu durumlardan doğar. İnsan davranışlarının rasyonalize edilmesine gerek yok. İstenilen ile gerçekleşen arasındaki mesafe çok zaman açık da olabilir. Bu, yaşam denilen sahnede rol dağılımını sağlar. Ama duralım veya isterseniz yürüyelim de düşünelim... Hangimiz günde, ayda, yılda, geçen yıllarda kaç hareketimizi, davranışımızı ve seçimimizi "düşünerek" yaptık. Geri dönüp bakıldığında sanmam ki bu soruya "ideal" "olan" yanıtlar verilebilsin. Efendim zaman darlığıydı, nakit zorluğuydu, aile baskısıydı, komşu öğüdü, hacı-hoca önerisiydi... Flan filan... Nakarat budur. Bu koradan hayıflanmadan başka ses de çıkmaz. Bir sonraki "hata"ya kadar eskileri geçerlidir. Neden?. Açık toplum olamıyoruz. Eğitimi ezbercilikten, sosyal yaşamı geleneklerin önyargılı tortularından kurtaramıyoruz.

Bireyselleşmden "kapitalizm"in en iddialı versiyonu altında eziliyoruz. "Serbest piyasa" dedikleri buradan bakılınca "fiyatların serbest" olmasıdır. Mesela Bodrum'da gözlerimle tanık oldum ve müdahale ettim: turiste başka yerli konuğa başka soda satıyoır adam. O böyle bellemiş. Şimdi o adamı rekabet koşullarından ırak elektrik şirketleri artık ne tuttururlarsa o fiyattan çarpacaklar. Bireyde ve devlette olmayan iktisadi mantık bu. Bu olmasa Tüpraş gibi bir devin çivisin çakamayan yönetimler, onu haraç mezat satarlar mıydı? Öyle olmasa, yaygara koparan Yunanlıya büyük bankalar en azından tarihin bu kesitinde öyle kolaydan pazarlanabilir miydi? Birey olarak da yaşamlarımız rasyonel dışı davranışlarla donatılmıştır. Bize acı çektirenin ve bizi aldatacak olanın peşinden koşmak konusunda koşullanmış gibiyiz. Ya maddi dünya? İşçiyiz mesela "yahu bu sendika ağası da ne böyle" diye sormayız... Solcuyuz da "yahu bu Genel Başkan değme kapitalist gibi ilişkiler kuruyor ve yaşıyor bu ne iş?" diye sorgulamayız? Ya da sağcıyız... "Yahu bu maneviyattan, dinden söz edenler, iki karılı, çok tapulu adamlar, bize cenneti vaad edenlerin dünyalıkları tamam mı tamam.. Bu nasıl devran?" Demeyiz pek... Devlette yetkiliyizdir, adam stratejik ortak diyor başıma çuval geçiriyor, bu nasıl iştir? diye sorulmaz... İşte bunlar akla ziyan tutumlar ya da pasifliklerdir. Üstelik de yalnız Akdenizli duygusallıkla da açıklanamaz ama bu artı, kapalı sistemlerde yetiştirilmek, artı eğitim sisteminin yetersizliği artı çağı okuyamamak... Onun için de davranışlarımız, eğilimlerimiz, yönelimlerimiz ve tepkilerimiz akıl dışıdır.

Toplumsal aklın örgütlenemediği yerlerde ise arsız azınlıklar akıldan ziyade uyanık kurnazlıklar köşe başlarına yerleşir. Bir kaldıralım kafaımız da bakalım? Haksız mıyım? İşte aptalca bir soru da bu. Zaman yitimi. Nasılsa her şeye zam var, maaşa yok; her şeye eleştiri var, değitirmek zorunda olana laf yok, her şeye vergi var... Aptallığa vergi yok! Boşverin varsın böyle sorular sorayım...

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara