- Kategori
- Gündelik Yaşam
Araba anahtarı ve bir çift kirli göz
Geçen gün yolda yürüyordum. Yanlış otobüse binmenin cezasını ayaklarıma çektiriyordum. Derken çok gösterişli bir apartmanın önünde buldum kendimi, müthiş bir kompozisyonla karşılaştım. Buyrun anlatalım.
Apartmanın önünde spor giyimli bir adam. Altında bir şort ve üzerinde bi t-shirt, omzunda havlusu uzun boylu bir adam. Belli ki zengin ve bakımlı. Hemen kaldırımın yanında bir çöp tenekesi... Tenekenin içine uzanmış iki el... Umutla belki para yapacak bir iki parça birşey bulabilmek için çöpe bakan iki kirli göz... Bir an durdum ve baktım. O da erkek, o da erkek. O da insan evladı diğeri de. Güldüm fakat içimi acıtacak sözler az sonra zengin adamın dudaklarından dökülecekti. Zengin adam kafasını kaldırdı ve annesine seslendi. Anne balkondan çıkmış oğlunu geçirmekte. Zengin adam şunu dedi: " Anne anahtarı atarmısın?" Anneden cevap:"oğlum ne anahtarı?", Zengin adamdan tekrar sesleniş:" Arabanın anahtarını anne!" ve işte beni yıkan söz:"Hangisini atayım oğlum?" ve son nokta "Gri olanın anahtarını at anne..."
Görülmekte ve duyulmaktaydı, zengin adamın birden fazla arabası vardı. Gri renkli olanı istiyordu işte. Diğeri yada diğerleri kalsın, gri olanla gidilecek, spor yapılacak ve geri gelinecekti. Evin gösterişli banyosunda duş alınacak ve sonra bilmem kaç ekran plazma televizyonunda en güzel diziler filmler izlenecekti. Yatmadan önce viskiden biraz yudumlanacak ve yarın parayı hisse senedinden çekip dövize mi yatırsam diye düşünülecekti.
Peki madalyonun diğer tarafındaki insan ne yapacaktı sizce? Kuvvet muhtemel bulduğu bir iki parça eski toplanacak, en yakın eskiciye götürülüp sıkı bir pazarlıkla kendince iyi bir paraya çevrilmeye çalışacaktı. Belki çöpte bulunan az kullanılmış, yenisi alındığından atılmış bir ayakkabı yada modası geçtiği için çöpe bırakılmış bir t-shirt bulunabilecekti, o alınacak, hanıma götürülecek hiç bir zaman otomatik olmayan merdaneli çamaşır makinesiyle yıkanacaktı. Tabi elektrik faturası ödendiyse...Evde kendi yaptıkları çardağın altına oturulacak ve belediyecilere yakalanmadan henüz demirlerini kapatmadığı gecekondusuna nasıl ikinci katı çıkılacağını ve ilerde oğul evlendiğinde orda nasıl mutlu ettirileceği düşünülecekti.
Bütün bunlar olurken ben düşünüyordum. Ben düşünürken bunlar olup bitiyordu. Hayat herşeye rağmen devam ediyordu ve bütün acımasızlığıyla insanı da alıp gidiyordu. Ben de bu akışa kapıldım gittim ve ay sonunda vereceğim kirayla evlilik için kenara atmam gereken para geldi aklıma. Düşündüm ve yürüdüm. Ne zengin adam kaldı ne kirli gözler... Hayatın bana getireceklerini düşünmeden yürüdüm, gittim.
Hep yürümek ve takılıp düşmemek, düşsek de kalkıp yürümek, hep yürümek üzere...