Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '16

 
Kategori
İlişkiler
 

Aradığınız kişi hep arıyor

Aradığınız kişi hep arıyor
 

Aramakla bulmak arası bir çabanın müdavimleriyiz. Farkındalık sahibiyseniz eğer kendi beyninizi geliştirmekse amacınız başka beyinleri onaylamakla ıskalamıyorsanız hayatı çok rahat edemeyeceğiniz gerçeğini baştan paylaşmak isterim.

Amacınız aslında önemli burada farkındalığınızın yanısıra. Çünkü rahat batmasın bana diye yaklaşıyorsanız olaylara aman çok da düşünmeyeyim cümlesinin cazibeli kollarına bırakabilirsiniz kendinizi.

Ama çıra gibi yandınız, kendimi bularak, kendimi katarak, kendi fikirlerimle yol alarak devam edeceğim hayata dediğinizde.

Rahat batmasının battığı, taşın altına elini sokan biri olarak, gerçekten "biri" olarak anlam kazandığım zorlu yol benim tercihim. O da işte böyle yazılara döküyor kendini.

Bu yolda yöntem vermesi, kesinlikten bahsetmesi pek de mümkün değil. Bütün insanların hepsinin birbirinden farkı bu kadar barizken nasıl bahsedilebilir ki bunu yaparsan oldun sen diyebilmek? 

Olmak da bambaşka bir sır. Kime göre olmak? Nasıl bir olmak sözkonusu burada?" Sadece varım ben. Nefes alıyorum. Cismim bir hacim kaplıyor işte. Daha ne? " demekse üzgünüm ama gerçekten olamamışsınız bana kalırsa.

Kendimi çok önemsiyorum gibi algılanmasın asla. Elbette ben bir karar mercii değilim. Hem neyi başarabilmişim ki ? Ne kadar ispat etmişim rüştümü? 

İyi insan, olmak istediğimin en temel tanımı. Bu tanım için de zaten bir süreklilik söz konusu olamaz. Kötü şeyleri düşünmemek değil , bunları düşünüyor olmanıza rağmen iyilik yapmayı seçmekte işin aslı. Sürekli bir çaba. Zor ama anlamlı.

Gerçekten sadece sizin için olabilir mi bütün herşey? Herşey hep sizin için zor olabilir mi? Herşey sizin etrafınızda dönüyor olabilir mi? Narsist değilseniz eğer, bütün bu sorulara evet yanıtı verebilmeniz olası değil.

Evet, değerliyiz hepimiz tek tek. Yaradanın kıymetlisiysek zaten aksini düşünmek haksızlık olur. Ama yararımız bir kendimizeyse,yararımız kendi sınırımızı aşamamışsa neye yarar ki kapladığımız hacim?

Sevilmek, kabullenmek, takdir edilmek gibi beklentilerimiz var ya çok üzgünüm ama bu kadar kendinizi yıpratmanıza değecek şeyler değil. Renkli şeker kağıtları içerisinde oldukça cazip gözürken fazla yediğinizde size zarar veren şekerlere benzetiyorum ben bunları.

Siz sevmiyorsanız, olduğu gibi kabullenemiyorsanız, takdir edemiyorsanız, başkalarının güzellikleri sizin için için kendinizi yemenize yol açıyorsa , biri düştüğünde bir köşede anlık mutluluğunuzu yaşıyorken buluyorsanız kendinizi, fazla önemsiyorsunuz varlığınızı.

Zavallı olduklarını düşündüm hep sevmeyi bilmeyenleri, karşısındakini anlamaya çalışmayı denemeyenleri, aynı fikir de olmasalar bile hoşgörüyle yaklaşamayanları, yapabilecekken düşerken elleri tutmayanları, kendini iyilik peşinde koşarken hiç görmeyenleri.

Çok da zavallı buldum kendimi  tüm bu sebeplerden çoğu kez. Ne kadar zavallı olduğumu kabul etmemekle harcadığım zamanlarım da hiç az değil üstelik. Zavallı olduğunu kabul etmekle başlıyor herşey. Üstelik bir kez zavallı oldum tamam bundan sonra yok buna izin demek de abesle iştigal. Durumla başa çıkabiliyor olmak,  tam da her zavallığınla her seferinde yüzleşip bunun böyle devam etmeyeceğini idrakınla düşüp düşüp tekrar kalkabilme çabanla ölçülüyor.

Sen zavallı olmamayı denerken kime ne kadar dokunuyuorsan, onlarda ne kadar iz bırakıyorsan ve bunları yaparken ne kadar naif olabiliyorsan tam da o kadarsın işte. Gerisi silüet, gerisi yalan, gerisi hezimet.

Zavallılar ordusu hadi bir kalkın toplayalım buraları. Zavallı kalmak için çok zamanımız yok.

 
Toplam blog
: 14
: 579
Kayıt tarihi
: 18.11.06
 
 

1984' ün sonbaharında açmışım gözlerimi dünyaya. Belki de bundandır eylüle hayranlığım... Duyguların..