Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '13

 
Kategori
Blog
 

Aramızda kaç "blog yazarı" var sizce?

Aramızda kaç "blog yazarı" var sizce?
 

Şimdi bana tutup , “Kür müsün Culduz, MB’de 9 378 blog yazarı var” demeyin lütfen. Ben “blog yazarlarından” bahsediyorum, “üyelerden” değil!


Belki inanmayacaksınız ama ; “Yazarlık ve hatta köşe yazarlığı şöyle bir kenarda duruversin. Blog yazarı olmak da başlı başına bir mesele” be dostlar!


Ve aramızda “Blog yazarı olabilmiş” kaç üye var?


Şimdi bu sayfayı rakamlara boğmak; “tanımlamalarla” kafa karıştırmak istemem tabii. Ama görünen o ki; blog yazarlığı bizzat blog üyeleri tarafından küçümseniyor. Bir yerlere “ulaşma” telaşı, yuvadan bir an önce uçma ve daha yükseklere konma özlemleri fark edilmeyecek gibi değil!


Sanmayın ki yadırgıyorum! Ama "istenilen" nedir, onu da kestiremiyorum.


Ama şu 7. senesini idrak eden Milliyet Blog Sitesini “sıçrama tahtası” olarak görmek ne oranda “akıllıca ”bir tutum olur bilemem.


Facebook sitesinde blog üyeleri tarafından başlatılan “Vefasız MB, çilekeş blogcular” söyleminin de bir anlamı olmalı haliyle. Derdini “sloganlarla” anlatmaya, daha doğrusu “ima etmeye” yatkın bir toplumuz biz!


Tamam! Sitenin kıdemli üyelerinden Baver Ergun Bey gibi “Beni hâlâ blogcu olarak mı değerlendirmek istiyorsunuz?” diye editörlere (yekten)soran arkadaşlarımız da mevcut ama gemi de oldukça küçük be dostlar!


Bu siteden binlerce üye gitti. Onların sayıları şu an ki mevcuttan kat be kat yüksek. Öte yandan bu “gitmelerin” binlerce nedeni vardı tabii. Bunları tartışmak beyhude bir çaba olur haliyle.


Şöyle veya böyle bir yazıyı onaya vermek, bilgisayar ekranından yayına alındığını, bilmem kaç kez okunduğunu ve hatta üç, beş yorum aldığını görmek de  insanı mutlu kılar. Eh; yaşamın amacı da mutlu olmaktır zaten. Bunun için yaratılmıştır insanlar

.
İnternetten “kes, kopyala, yapıştır” da yapsanız o yazının altındaki imza(artık) sizindir!


İçinize sindirebildikten sonra mesele yoktur yani!


Klavye başına oturup “Ispanağın faydalarını” yazmak sizi tatmin ediyorsa, ne âlâ!


Siyasi gelişmeleri herkesler gibi ele almak; gazetelere çıkan günlük haberleri yinelemek…


Vakti zamanında yastık altında biriktirilmiş şiirleri bir çırpıda siteye boca etmek…


Binlerce kişinin zaten televizyonlardan izlediği bir futbol maçını analiz etmek…


Her “üyenin” hakkıdır elbette. Yeter ki bazı “beklentilere” girilmesin!


Köşe yazarı, roman veya öykü yazarı ve hatta blog yazarı... Hiç fark etmez!


Değil mi ki “yazarlık” söz konusu, iş biraz değişir dostlar

.
Güzel yazmak da para etmez yazarlık için. “Giriş, gelişme, sonuç”… “Mükemmel bir sentaks becerisi ve kusursuz imlâ” da yetmez.


Yazar olduğunu iddia ediyorsan resmen doğuracaksın!


İster siyaset yaz, ister güncel, isterse öykü…Senin kanından, senin canından olacak yazdığın yazı!


Yazıya senin kokun sinecek!


G...tü b...klu bir ıspanaktan “öykü” yaratmaktır yazarın işi.


Her klavye başına oturana “yazar” denmiyor malumunuz!


Her üye olana “blog yazarı” denmediği gibi

!
Ama önemli olan “mutlu” olmaktır tabii. Başımızın yıldızlarda olması kötü bir şey olmasa gerek!


Yeter ki ayaklarımız yere sağlam bassın!


Güzel ve mutlu seneler efendim!

 

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..